Şeytanla Empati

eğer şeytan bizimle konuşsaydı neler söylerdi? kendini nasıl savunurdu? neleri yanlış bilip nelere yanlış inandığımızı kendince nasıl anlatırdı? bu soruları düşünürken parmaklarımdan klavyeye usul usul akan sözcüklerin genel toplamı.

yazı resim

Ben lusifer. Ben ki ellerimi yıkamışım gözyaşlarında masumların. Sonra zavallı pişman tanrı baş eğmiş önümde. Ve utanıp basmış laneti. Ve o zavallı salmış günahı ve sevabı önce cennete ardından zavallı dünyaya. Ve gerçek aşkla başlamış adem ve havvanın gerçeği. Önce havva erkeği bilmiş ve anlatmış kadınlığını ademe uzun uzun ateşli gecelerde. Sonra adem havva sayesinde vakıf olmuş yaradılışının ve varlığının sırrına o uzun ateşli gecelerde. Korkmasınlar ve ürkmesinler diye nöbet tutmuşum zifaf kapısında. Çünkü bilmişim ki çok olur düşmanı gerçek sevdanın. Ve ben! Lusifer! Tanrıdan daha yakındım onlara; onlar yaşarken güdüsel gerçeklerini. Ve ben! Lusifer! Onları tek seven bendim ve diğer tarafta zavallı ve yarattığına pişman tanrı lanetledi onları. Lanetleyip kovdu güzelim cennetten. Hepsine an be an tanıktım. Ve ben! Lusifer. Yanındaydım adem ve havvanın ilk göz yaşı damlaları akarken. Ve hemen yanıbaşlarındaydım kabul edilmeyeceğini bile bile ettikleri duada. Sonra onlar lanetledi kendilerini tek seveni ve gerçeği göstereni. Ben! Lusifer! gerçek yüzünden lanetlendim.

Ve ben! Lusifer! Ben ki sürüldüm kırallığımdan. Ben ki ateşin efendisi, ve efendisi gerçeğin. Gerçek yüzünden sürüldüm krallığımdan. Ve o her şeyi bildiğini sanan insanı yarattığına pişman tanrıya kinim var. Ve bir intikam var alınmayı bekleyen cennetin krallığından. Çünkü cennetin krallığına yerleşen ilk insan tümüyle köleydi. Tanrının yalanlarının kölesiydi. Ve ben! Lusifer! Cennetin yalancı aydınlığında ışık oldum adem ve havvaya. Ve onlar merak edip usul ve tedirgin yaklaştılar gerçeğe. Ve bir lokma aldılar. Tadını beğenip bir lokma, bir lokma daha... ve cennetin yalancı ışıkları gerçeğin ışığında yok oldular. ve ben! Lusifer! Karanlık istedim ve öyle oldu. Ve büsbütün açığa çıktı cennetin yalanı. Sonra özgür oldu insan. Öncesinde bir tanrı vardı özgür ve bilen gerçeği, bir de ben! Lusifer! Ve cömertçe paylaştım gerçeği insan denen lanetli hainle bile bile lanetleyeceklerini beni. Sonra özgür oldular. ve özgürlüklerinin daha ilk günü özgürlüklerini beni lanetlemek için kullandılar. Sonra umarsız ve amansız bir yakarma başladı zavallı tanrıya. Ama af yoktu. Yalancı sevdayla kandırıldı zavallı insan. Seviyorum dedi tanrı onlara. En şereflisiydi insan yaratılan tüm canlıların. Ve yalan söylemişti zavallı tanrı! Yalan. Çünkü gerçek yüzünden lanetlenmişti zavallı insan. ve koskoca dünyada yapa yalnızdı insan. ben! Lusifer! Ateşin ve alevin efendisi. Ateşimle ısıtıp çoğalttım insanları. Ve ateşimde pişirdiler yemeklerini. Sonra ateşimi kullanıp erittiler demirlerini. Ve kılıçlar yaptılar, zırhlar yaptılar. Ve kocaman kocaman savaş arabaları... sonra savaştılar, savaştılar, ve savaştılar. Can alıp kan akıttılar tanrı adına. Ve her kurban bir adım daha yaklaştıracaktı onalrı kovuldukları ışığı yalancı cennete. Ve zavallı tanrı adına devletler kurup devletler yıktılar. Ve tahtından bakıp yarattığına zavallı tanrı katıla katıla güldü insancıklara. Ve sonra ben ağladım. Alevden göz yaşı damlalarından yüzüm ve ellerim yandı.

Ben lusifer! Özgürlüğün kölesi ve köle ruhların efendisi. Ve kralı dünya sürgününün tüm günahlarının. Evet! Günah! Özgür seçimin adını günah koydu tahtında oturan zavallı tanrı. Sonra insan özgürlük ve kulluk arasında çırpınırken katıla katıla güldü o insancıklara. Sonra ben bir bakışımla ufuklarını açtım insanların. Şarabı ve kadını anlattım erkeğe. Ve şarabı ve erkeği anlattım kadına. Sonra tanrı anlatmadan ölümü anlattım onlara. Hor görülen kabilin yanındaydım. Ve kabil bir hamlede bitirip habilin işini aldı intikamını tanrıdan. Sonra insan özgürlüğü öğrendi. Öldürme özgürlüğünü. Ve korktu. Ruhunu kölesi yaptı ölümden kaçışın. Ve koşa koşa sığındı onu hor gören tanrının kollarına. Ve yine güldü tanrı katıla katıla. Ve sattı ruhunu tanrıya karşılığında kovulduğu aydınlığı yalancı cennetin. Ve ruhu köle oldu. Ve ben! Lusifer! Efendisi köle ruhların! Böylece koca bir gezegen dolusu köle ruha sahip oldum. Ve efendi nasıl kullanırsa kölelerini öylece kullandım tümünü. Kan döktüm, kan döktürdüm. Ve kanla kirlenen ellerimi yıkadım masum kölelerin pırıl pırıl göz yaşında. Ve ben! Lusifer! Adımı aydınlığı getirerek kazandım. Ve ben! Lusifer! Asla pişman olmadım yaptıklarıma! Ve asla özür dilemedim.

Ben! Lusifer! Efendisi gerçek aydınlığın! Ben ki, bile bile lanetleneceğimi aydınlığı cömertçe sundum insanlara. Ve asla pişman değilim. Çünkü ben! Lusifer! Kandırılmıştım zavallı pişman tanrı tarafından. Ruhumuz eşti tanrıya ve eşittik. El birliğiyle yarattığımız gerçeğe apansız sahip çıktı. Ve gücüyle o gerçeğin yarattı kainatı Ve zavallı dünyayı. Sonra insan... şimdiki kölelerim yaratıldı. Ve secde istedi tanrı insana. Asla eğilmedim. Ben! Lusifer! Yaratıcısı gücün ve kibrin! Ki tanrı bile baş eğmiş önümde. Nasıl baş eğerdimki zavallı ve cehaletin kölesinin önünde? Kesinlikle eğilemezdim, ve eğilmedim... bile bile lanetli iblis diye anılacağımı aydınlığı sunduğum insan tarafından, eğilmedim. Ve ben! Lusifer! Aydınlığın meleği, ki insan lanetli iblis diye de bilir beni. Şu çelişkiye bak! Ben! Lusifer! Aydınlık meleği yani! Karanlıkla itham edilmekteyim. asla pişman değilim, ve asla özür dilemedim. Ben! Lusifer! Kralı ve tebası aydınlığın, bekçisi ve kölesi gerçeğin. Ve tek gerçek dostu insan diye bilinen sevdiği tanrı tarafından cennetten yaka paça kovulmuş zavallı varlığın. Dostuma asla ihanet etmedim. Ya da hiç kural koymadım. Tam karşıtıydım binlerce kural koyan tanrının. Ve ben lusifer! Malesef lenetlisiyim ihanet etmediğim dostumun.

Ben! Lusifer! Kaynağı ve efendisi tüm güzelliklerin günah adı konulmuş tanrı tarafından. Ve öğretmeni o güzelliklerin. Adıma dım anlattım aydınlığı ve güzelliği insanlara bıkmadan usanmadan. Bile bile lanetleneceğimi sevmeyi ve utanmayı, dokunmayyı bıkmadan usanmadan anlattım. Benim bilgeliğimle çoğalan insanlar hala günah saymaktalar o bilgeliğimi. Ve tanrının da kabul ettiği bu bilgeliği yasalaştırıp, süslediler köleliği adına yar dediler ve yaren deyip allayıp pulladılar köleliği... adına bir güzel de aile dediler. Artık tanrıdan izinli sevişiyordu bilgeliğimden yararlanan zavallı insanlar. Ve dişilerinin tümü köleydi insanların. Oysa bilsinler demiştim gerçeği. Ve gördümki gerçekten haklıymış insanı yarattığına pişman tanrı. Gerçekten ruhunu hain ruhundan üflemiş insanın. Ve ben! Lusifer! Gördüm ki tanrı kadar hain insan. hain ve doyumsuz. Öğrettiğim bilgeliğe tıpkı tanrı gibi sahip çıkıp yok saydılar, hain ilan ettiler beni asıl hain olanlar. Ve ben! Lusifer! Efendisi en vaz geçilmez yeminlerin! Yemin ediyorum bildiğim tüm gerçekler üzerine ve yemin ediyorum adına en harlı ateşin. Bu gün, ya da bir sonraki gün. Alınması gereken intikam alınacak kralından cennetin. Ve son insan da cehennem kapısından salına salına geçmedikçe bitmeyecek savaşım. Ve ben! Lusifer! Zaman gerçekten günah zamanı. Ki günah dediğim tam tersi güzelliklerin. Yozlaşması ve köle olması bir insanın bir başka insana. Ve çıplak ölü çocukların kopuk kollarından ve bacaklarından akan tanrısal kanın tanrı adına akıtılması. Ve tanrı adına karanlık dehlizlerde domuz bağına vurulmuş insanın çığlığının cenneti titretmesi. Ve tanrıların tapınaklarında tanrıya adanan etlerin, şarapların ve bakirelerin yoksun bırakılması yaşamaktan ve yaşanacak güzelliklerden... işte tüm bu günahların varlığı üzerine yemin ediyorum ki, tanrı dahil tüm yaratılanlar kölem olmadan bitmeyecek bu savaş. Ve ben! Lusifer! Efendisi sözlerin en evsunlularının. Son sözümü cehennemde söyleyeceğim.

Başa Dön