"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

Si̇z Güneşi̇n Arka Sokaklariysaniz Eğer

iyileşme hipnozu tekniği

yazı resim

SİZ GÜNEŞİN ARKA SOKAKLARIYSANIZ EĞER

Size bir şeyler yansıttım, size sanıyorum ki kimselerin söylemediği bir sırrı söyledim; bunu başkası söyleyemez, başkası göremez.
(Ama ben ‘hiç kimseyim!’)
Siz de zaten bunun farkında değilsiniz ki.
Bulaştığım insanların başlarıma bir haller gelir; çünkü ben insanlara dönüşüm enerjisi saçarım, bir tür dönüşüm menejerliğidir bu. Ben bunu farkında olmadan doğal olarak yaparım, ruhum fırlar gider, kalbim fırlar gider, zihnim çılgın bir at gibi koşar gider.
Bu cümlelerden ne demek istediğimi anlayabildiniz mi?
Şimdi, siz güneşin arka sokaklarıysanız eğer…böyle güneşin arka sokakları olunmaz. Yaşam bir dönüşüm içindir, ruhsal olgunlaşma amaçtır, bunun sonuncu da ‘hiçkimse’ olmaya varmaktır. Varlığınızı sıfırlamaktır amaç.
Kelebek ışığı koşar ve kaybolur gider.
Bu adam, bu sizi hiç tanımayan adam kendini ne sanıyor da bu lafları ediyor? Pervasız mı? Deli mi?
Bu ara dolunay zamanlarıdır. Dolunay zamanları bitiş enerjileri demektir, yani bir şeyler biter, bitmesi gerekenler biter, aşk, iş, evlilik. Değişmek istemeyen mahvolacaktır.
Ben sizi güllü cinayetiyle ilgili sözleriniz, bu konuyu işlemenizi yüzünden takip ediyordum, bakınız, zırt başka konuya geçtiniz; Demet bilmem ne ve bir diğer erkek şarkıcının barışmasını….koydunuz ekrana, birbirlerine sarılmaları…Bu tipler toplumun lağım gibi gördüğü tiplerdir. Anında yayınınızı izlemeyi bıraktım, beni, dünya çapında ses getirmek için çabalayan bu yazarı bununla mı etkileyeceksiniz. Ha; işim bu magazin gazetecisiyim diyeceksiniz.
Hanım efendi, magazinin m’siyle ilgilenmeyiniz artık. Türk toplumu, gerçek hayatın acılarınız yaşayanlar bu fos tiplerle, kof şarkılarıyla zerre ilgilenmez. Ne oldu da güllü olayıyla takipçi çekebildiniz? Ben size neden ulaştım. Orada dert, acı, trajedi var.
Öte yandan ahmaklar ordusu var var, magazin içeriğine giren herkes ahmaktır.
Çürük elmalar içinde bir tane sağlam elma çıkmaz ki. Yani o işle ilgili dost edindikleriniz topu çürük elma bence.
Bence artık gerçek şeylerle ilgilenin, gerçek bir şeyi meslek edinin. Astroloji, yoga mesela. Koşuyorum deşiniz belki.
Bakınız oturup delice kitaplar okuyup yorum yapsanız öyle ciddi bir kitle, öyle kaliteli biri kitle bulursunuz ki karşınız da. Genç kızın biri var mesela, youtube’de kitap yorumları yaparken yazarlığa başladı. Sizin gibi minnacık birisi. Konuşmaz yeteneğiniz muazzam, bunu magazin saçmalığı içinde heba etmeyin. Kalitesiz inşaların tapınak merkezi gibi görünmeyin.
Birkaç gün önceydi, bitkisel bir çare istediniz, kulak ağrısı….bakınız kulaklarımızda bazen öyle ağrılar gelir ki.. bunu hiçbir bitkiyle geçiremeyiz. Elbette doğru besinler ilaç gibidir.
Değişmemiz gerekir, tamamen, ruhani yolculuğa başlamamız gerekir. Öyle kötü enerjiler kulaklarımıza gelir ki…Tabi önce sağlam bir değil birçok doktora görünmek gerekir.
Kulakla hiçbir sorun yokken var olan ağrı neyin nesidir?
Evet, sizde özel bir ışık olduğunu söyledim; ama siz o ışığın gösterdiği yönü görmüyorsunuz şu an.
Bana kızabilir ve üzülebilirsiniz. Her olursa olsun size ciddi eleştiri yapmazsam bu sahtekarlık olur.
Kitaplara yönelin ne olursunuz.
İnsanlar ne kadar yalancı ve sahtekar; özellikle bizim insanımız. Bugün sizi delice severken ertesi gün cayarlar ve sizi linç etmek isterler. Toplum böyle.
Siz dahil kimse sahip olduğu her şeyi kaybetmek istemez, madden sıfır olmak istemez; bu korkunçtur değil mi? İyi de gelişmeye sahip olduklarınız engelse?
İnsanlar en iyi yapışkandan daha beter yapışırlar bir şeylere, sonsuza dek onlarla yaşamak isterler. Oysa gelişmek, olgunlaşmak her şeyi terk etmekle başlar. Bu şu demek, 20 liranın sende sıfır etkisinin olması, ruhunda, kalbinde, benliğinde, süslediğin çok sevdiğin evinin, bir yangın olur hepsi kül olur.
Yani nesnel, maddi gerçeğin seni ele geçirmesine izin vermemek.
Sahip olduğum her şeyi kaybettim. Ne acı!
On gün sonra sana bir ilahi ses şöyle dese: “Madden ve manen sahip olduğun şey şeyi elinden alacağım, seni kanser hastası yapacağım, bu yüzden öleceksin!”
İnanmazsın. Tek tek hepsi gerçek olmaya başlarsa?
İşte orada ortaya gizli bir güç ortaya çıkmaya başlar, şanslıysan. Kuran’dan bir kesit, bir soluk, pırıltı geçmişse varlığına zamanın birinde.
Kurtarıcı bellidir ve ruhun bir at gibi sana yolu gösterecektir.
Bu kız bütün yeteneğini yeteneksizler arkasında harcıyor.
Tarihte ondan nasıl bahsederler?
Oysa bu kızda bir ışık var?
Şu an göremiyor sadece.
Şansı varsa görür.
Yanlış sesler insanlar arasında iyileşmiyorsun, düzelmiyorsun, kendini aşamıyorsun, çamura saplanıp kalıyorsun.
Ben sıkıntının, derdin ya da travmanın merkezindeyken..ben mahvolmuşken…ya delimiş gibi yazarım ya da başka bir yol bulurum o derdi hissetmemek için….o da başka bir boyuta geçmek, astral seyahat etmek gibi. Daha açık anlatayım, dehşet bir ağrınız var, karın ağrısı mesela…geberiyorsunuz ağrıdan ama öyle büyülü bir fikir bir şey geliyor ki beyninize…ve siz ağrıyı unutup adeta kendinizi ağrıyı unutmak üzere otomatik programlayıp….adeta kendinizi hipnotize edip…o size büyülü gelen şeyin coşkusuna kapılıyorsunuz ve ağrıyı hissetmiyorsunuz. Bakınız bu benim bulduğum şifa yöntemi.
Başka deyişle; kendim için değil, ruhum için, derdimden kurtulmak için Allah için size bir kanal açtım, size bir şey sundum, anlayın ya da anlamayın umurumda değildir. Yapmam gerekeni yaptım; bu enerji size beyaz güvercinler gibi salındı. Peki ne olacak şimdi? Bu adam sizi kibar kibar bombaladı. Yo; ruhani yoldan söz etti.
Kemiklerim isyan etti, bütün sinir hücrelerim alev aldı, varlığım eridi, bütün varlığım enerjim akıp gitti cehenneme. Kimseye diyemezdim, demem. Ama bir çıkar yol buldum.
Ruhani gözüm size bir şeyler gösterdi, sundu. Size bir yol açtı. İstiyorum bunu ya da istemiyorum diye bir seçeneğiniz yok.
Hiç kimseyim ve hiç kimseyi böyle yazmadım, her neyse, bunu romanını yazarım.

Dolunay bitiş enerjileridir, iyi astrologların hepsi bilir bunu, ne olursunuz sinirlenirseniz eğer durun ve düşünün, bu adamın sizden hiçbiri çıkarı yokken bunları yazdı. Ha; rahatlıkla bana engel basabilirsiniz. Dava açarsınız diye dikkatli yazdım; ben haklı çıkarım çünkü bunu ara ara yaptılar bana.

Ruh mu madde üstünde egemen, madde mi ruhun üstünde egemen?
Siz hangisini istersiniz.
Bu savaşı her birey yaşayarak görecektir.
İnsanın kendin içinde olduğu kadar dışında olan bir savaştır bu.

KİTAP İZLERİ

Yaşadığım İstanbul

Selim İleri

İstanbul'un Kırık Kalbi: Selim İleri'nin Hafıza Kazısı Bazı yazarlar vardır ki bir şehirle öylesine özdeşleşirler, sanki o şehrin sokakları onların damarlarında akar. Selim İleri de,
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön