terk edilmiş serçe ürpertisi içimde
sesime çarpan rüzgar pişman
başı önde...
derin sessizliği kuşanan gün
izini hançerleyen sinsi gölge peşinde...
eksik kalan sözcükler patlıyor ta derinlerde
soluğumda alevlenen adın tükeniyor günbe gün
aklımı ısıran düşünceler hala vazgeçemediğimde…
-yalnızlık ekseninde dönen
kırık bir gölgedir hüzün-
ve ıssızlığında haykıran dağ soluğunda
mahzun yüzün...
her suskun pencere buğusunda gözlerin
her yağmur ardı kekik kokusu ellerin
gülüşün söğüt gölgesinde su
nefesin taze fesleğen kokusu
ne zaman harmanından ses gelse
şiirlerim çiçek açar mevsimsiz
arsız düşler kurulur sırça köşkün baş köşesine
susuşunla kanar öpüştüğümüz yerler
zaman ak sakalını sıvazlayarak giderken
sararmış ayak izlerini bırakır seneler
rüzgar keskin hançeriyle künyesiz kenti
çığlıklar içinde acımasızca katleder
avucunda kanar mendilin
son istasyonda ömrüne tetik sesi değerken!