Sonbahara Birlikte Yürümek

Ormanın her yerine saçılmış yapraklar, gözlerini son defa kapatmış, kırgın ve üzgün bakıyorlar gözlerime Beklenilen cümleler tarafından ıskalanmış bir hayat, yaprak dökümü için en iyi fırsattır belki de kim bilir

yazı resimYZ

Belgrad ormanlarındaki ağaçların gövdesinden yukarıya doğru çekilen kanın, sessiz ve yavaştan ilerleyişini duyabiliyorum. Şu ölmeye yüz tutmuş kuru yaprakta benim gibi yalnız ve üzgün olmalı Tıpkı masallar, boş ve yalnız evler, bomboş yollar gibi

Motosikletle gezilecek gidilecek farklı yolları rahatlıkla bulabiliyorum ama yürünecek bir yolu olur insanın diye düşünüyorum. Tıpkı çıkmaz sokakların bir çıkışı olduğu gibi İşte sonbahar da bana göre, dünyanın çıkış kapısı, loş ışığı gibi geliyor. Bu mevsimin en güzel yanı her tarafı kahverengiye boyamasıdır. Daha düne kadar ilgimi çekmeyen, bu ağacı buraya kim dikmiş dediğim, ağaçlara bugün çok daha farklı açılardan bakabiliyorum. Zindana atılmış kelimelerimin firarını hızlandırmak için daha ne kadar farklı açılardan bakıp düşüncelerimi beynimin süzgecinden geçireceğim onu da bilemiyorum. Anlamlarını öğrenince kendi cümlemi kurmayı planladığım yeni ve özel sözcüklerim heybemde her zaman hazır kıta bekler. Ben bu sözcüklerle yeni şeyler söylemek için saklıyorum ve bir mülteci gibi isteklerimi Allaha iletmeye devam ediyorum. Tıpkı bir ağacın düşmesini beklediği o son yaprak gibi, idrakimi arttırması için kendimce dualar ediyorum

***

Ormanın her yerine saçılmış yapraklar, gözlerini son defa kapatmış, kırgın ve üzgün bakıyorlar gözlerime Beklenilen cümleler tarafından ıskalanmış bir hayat, yaprak dökümü için en iyi fırsattır belki de kim bilir Sonbahar; son perde, ölümlerin dirilmek için var olduğunu anlamak, anlatmak için yüce Allahın biz yerlilere sunduğu en şahane hediye.
Sizce sonbaharını görememiş, ezilmiş çiçekler mi daha kötü?
Yoksa sonbaharını yaşayan cami duvarları mı?
Şu kahverenginin sadece rengi değil, rengin kendine has bir sırrı da olmalı sanki Gerçekten sizce de sır tutan bir yönü yok mu?! Bizler giderken buralardan, aslında zaman değil, bizler geçerken yıkılan cami duvarları ölen çocukların mezar taşı oluyor. Kendi duvarlarımı yıkıp, ellerim kanayıncaya kadar o taşları yerine koymak istedimse de gücüm yetmedi. Şu korkak ellerimi nereye koyacağımı bilemezken, her yaprak düşeceği yeri nasıl da biliyor diye düşünmeden edemiyorum. Yalan oyunun yanlış oyuncuları, sahte kahramanları gibiyiz

***

Rumeli Fenerinden görünen denizi yakasından tutup sürüklemeyi çok istedim şimdi. Gücümün yetmediğinden değil de onun gelmeye niyeti yok. Kızgınlığından köpürüp sahili dövüyor bugün. Beklenti insanı öldürür, yaşamak içinse umut gerekli ve bizi bekleyen bir umudu fenerin yanındaki küçük caminin avlusunda buluyorum

***

Ne kılıfı değiştirilmiş koltuklara benzettiğim insanları ne de plastik çiçeklere benzeyen sahtekar insanları düşünmüyorum, hiç biri umurumda değil artık. Göç zamanı şimdi. Baş ve orta parmağımın arasında duran kuru yaprak; bitkin, solgun, yorgun, hatta ölü gibi Ve sonbahar, yani çoğunun İkinci bahar dedikleri tam anlamıyla bu olsa gerek. Ben, öyle sayıyorum en azından, sizleri bilemem. Sonbahar, özlemimi dindirmek için uğradığım ormanda, mevsimin en güzel kokusuyla insanı rahatlıkla yeniden doğmak için öldürebilecek bir güzelliğe sahip.

Bugün burada sensiz dolaşmak ölüm gibi Leyla. Evet, ölüm gibi. Ama ziyanı yok. Herkes bir gün ölecek diye bunu da sineye çekiyorum. Sen yeter ki iyi ol, iyi kal. İstediğin zaman yine yürürüz belki. Şimdi biraz daha yürümeyi çok isterdim hayalinle ama senin de sonbaharın da yürümeye haliniz yok. Bir şeyi de sen bahane eder bulursan beni, sonbahara birlikte yürümeyi çok isterdim elbet.

Hayırlı sonbaharlar cümlenize

Başa Dön