Benim çocukluk dönemlerim Adana ve Gaziantep’te geçti. İlk sıcakları bu iki şehirde tattım desem yeridir. Hususiyle Adana’da gölge bulmak bizim için bir nimetti ve çocukken serin bir rüzgarın esmesi için dua ettiğim zamanları bile hatırlarım. Adana’nın sıcağı gerçekten başka bir şeydir: Hani insan beyninin içindeki bütün kıvrımları ütüleyebilir. Evden çıkarken gömleği öyle ütülemenize gerek yoktur, güneş zaten dakikalar içinde bunu sizin yerinize yapar. Yolda yürürken düşmanınız yoksa bile, gölgesiz kaldıysanız, en büyük düşmanınız tepenizdeki güneş olur. İşte Adana’nın o kavurucu sıcaklarının ortasında karcıların sokaklarda yankılanan sesini duymak bana resmen bayram sevincini yaşatırdı. Çuvallardan çıkarılan buz kütleleri kesiciden kar haline getirilerek, tabaklara doldurulur sonra üzerine pekmez ya da şurup dökülürdü. Bu ses çocukluğumun en sade, en sahici mutlulukları arasında yer alırdı…
Her ne ise, Ağustos ayının ilk haftası 2 günlüğüne Çeşme’ye bir arkadaşımın davetiyle yanına gittim. Davete icabet etmek benim için önemlidir. Bu yüzden iki günlük misafirliğimi planlayarak yola çıkmıştım ama bir gün daha uzatarak vazifemi yerine getirdim.
Aydın’a geldiğimde arabamın çalışmayan klimasını yaptırıp yola çıkmadığıma da baya bir hayıflandım. Zira burada Adana’ya bile rahmet okutacak, bunaltan bir sıcak vardı.. Sonra hafızamda Aydın’da yaşayan bir arkadaşımın yöredeki insanların serinlemek için “kar helvası” yediğini söylemesini hatırladım. Vakit kaybetmeden arkadaştan motosikletini ödünç alarak rotamı Çeşme’den, Aydın’a çevirdim. Kar helvası yiyebileceğim bir mekan aradım. En nihayetinde bir kahvehane köşesinde aradığımı da buldum. Seyyar bir satıcı öğle saatlerine yakın siparişlere yetişemiyordu. Sıraya girip ben de bir tane aldım. Daha ilk kaşıkta meşhur kar helvası boğazımdan aşağı doğru kutup rüzgârını estirmişti bile. Bu tat muhayyilemde Adana’da çocukluk dönemlerimi hatırlattı bana. Evet bizde de bıçakla rendelenmiş buzun şurupla buluşmasıydı kar helvası ancak Aydın’da yediğim şey gerçekten farklıydı. Meğer onlar hazır kalıp buz değil, bildiğimiz karı dağın tepelerinden, yaylalardan, kuyulardan süzüp getiriyorlarmış. İşte lezzetli ve farklı olmasının tek sebebi buydu.
Aydın’da gezerken sohbet ettiğim ellili yaşlarda bir esnaf; “Yazın saat ondan sonra karcıların sesiyle uyanırdık eskiden” dedi. İklim aynı olunca Adana ile hal ve tavırlar birbirine çok benziyordu. Bizim oralarda ne yaşanıyorsa orada da aynıydı. Ancak dedi şimdilerde kar helvacıların yerini dondurmacılar almışlar. İkimizde bu duruma baya bir üzüldük. Yani o bardaktaki serinliği, insanın hafızasında açılan bir kapıyla çocukluğuna götürmesi az şey mi? Ne bileyim, ya da her şeyin hazırını tüketmek zorunda mıyız? İnsanı gerçekten bunaltıyor bu her şeyin hazır olarak alınıp tüketilmesi…
Aydın merkezden çıkıp asker arkadaşım Gökhan’ı görmek için rotayı Yenipazar’a çevirdim. Balkonlu camii diye hatırladığım ve ismi “Abdurrahman Bey Camii” olan ibadethaneyi de merak ediyordum. Aynı arkadaşımın bu camii ile ilgili söylediği sözleri de hatırladığımdan bu camiiyi baya bir merak etmiştim. O gün için önemsiz gibi görünen bu bilginin bir gün işime yarayacağını da düşünemezdim doğrusu ama işime baya bir yaramıştı doğrusu.. Yenipazar’da bir kaç çeşme ve camiyi gezdikten sonra burada ikindi namazımı eda ettim ve zihnimin içinden geçen her yüze, ünsiyetim olan herkese kendimce dualar ettim. Hayat bazen böyledir; bir gün görüşmeler, konuşmalar bitse de hatıralar insanın zihin dünyasında var olmaya devam ediyor.. Oradan tekrar Çeşme’ye ve kürkçü dükkanı olan İstanbul’a gelmek için yine hazırlık yaparak İstanbul’a döndüm. Zira burada masa başı işler beni bekliyordu. Üç günlük ziyarette Aydın ilimizin neredeyse bütün ilçelerini gezme fırsatı buldum. Aydın’ın o meşhur kar helvası da bana sadece serinlik vermedi, çocukluğumla Aydın arasında kurulmuş gizli köprüden yürüyerek geçmemi de sağladı.
Şimdi düşünüyorum da bence doğal bir tat olan bu tarz gurmeler için keşke resmi kurumlar festivaller yapsa… Özellikle de kar helvası için Nazilli’de, Köşk’te, Sultanhisar’da, Atça’da, Germencik’te, Yenipazar’da stantlar filan kursa … Evet o bardaklar saf karla dolmalı, üzerine de kan kırmızı vişne şurubu akmalı.. Çünkü kar helvası sadece bir tat değil; insanı çocukluk çağlarının serinliğine götürmesiydi bence.
Kalın sağlıcakla…