Aşk İkiliği Sevmez
(Hilâl Erboyacı) 26 Haziran 2010 |
Gülmece (Mizah) |
| |
Bir gün.. yani o gün geldiğinde
Bir şeb-i arus sevinciyle
Olmalı diye yeniden doğumum
Artık susmalıyım.. |
|
Ya Râb!
(Hilâl Erboyacı) 8 Temmuz 2010 |
Tasavvuf |
| |
Ya Râb!’alemlere rahmet’diye yarattığın efendimiz hürmetine açıldı ellerimiz
yetiş!
yetiş ki huzuruna varınca
ümmetiyle gurur duysun Sevgili Peygamber’imiz
|
|
A Dostlar
(Hilâl Erboyacı) 10 Temmuz 2010 |
Sevgi ve Arkadaşlık |
| |
yer sarsıldı
gök yarıldı
çöktü üstüme karabulutlar
kelebek etkisinde bozuldu büyü |
|
... ve Aşk
(Hilâl Erboyacı) 20 Temmuz 2010 |
Lirik |
| |
/ve Aşk tüm zamanlara egemen
olanca ihtişamıyla vuslatı beklemekte / |
|
Yeterrrr...
(Hilâl Erboyacı) 21 Temmuz 2010 |
Toplumcu |
| |
yeterrrrr……
böyle gelmiş/ bu böyle nereye kadar gider…… |
|
La Havle
(Hilâl Erboyacı) 25 Temmuz 2010 |
Sevgi ve Arkadaşlık |
| |
sorma/ hiç aklıma gelmemişti
ağzımdan çıkarken en safiyâne duygular
nasıl bir boyut değiştirir/hangi kalıba sığar
sonra anlamsız susmalar kalır geriye
lâl olur ünlüden ünsüze tüm sesler/inim inim inler
kanımda dolaşan küheylan tökezler düşer
üşüsem
üşensem
kuşansam kurşun geçirmez zırhımı
yüreğime değen kurşun dosta geri döner
/istemem / |
|
Olmaz
(Hilâl Erboyacı) 6 Ağustos 2010 |
Didaktik |
| |
Yaşam sırat hassaslığında
Zorlaştırmayacak kolaylaştıracaksın!.... |
|
Yeter ki
(Hilâl Erboyacı) 8 Ağustos 2010 |
Toplumcu |
| |
okyanusta bir damlaysa şu gariban varlığımız
kimiz/ neyiz
olsa olsa toprak olur biz razıyız
dünya dönsün
vatan gülsün
varsın sürsün birliğimiz/ dirliğimiz |
|
Ah/ Vah
(Hilâl Erboyacı) 19 Ağustos 2010 |
Toplumcu |
| |
Güneş çoktan göründü selam verdi uzaktan
Tadında bırakmalı bir şey çıkmaz boş laftan |
|
Cumhuriyet
(Hilâl Erboyacı) 29 Ekim 2010 |
Toplumcu |
| |
Dolu dolu bir ömre sığdırılan cesaret
Atatürk’ten ülkeme armağandır asalet
Yurdumda yürekler bir kabul görmez esaret
Canımız cananımız kanımız Cumhuriyet |
|
Zafer Benimdir
(Hilâl Erboyacı) 31 Ağustos 2010 |
Toplumcu |
| |
Hiç ayrılır mı et tırnaktan sen istediğin kadar kandır
Olur/ gelir geçer bu bir sınavdır
Unutma! Her geriye dönüşte
ileriye daha hızla fırlayan bir ivme vardır…
|
|
Bir Kimlik Arayışında Şiir
(Hilâl Erboyacı) 4 Eylül 2010 |
Modern |
| |
bir kimlik arayışında şiir
bir goncaya damlamış yağmur tanesi
‘nar tanesi nur tanesi’
kaç yürek yangınının küllerinden yeniden doğulur
‘hani bunun bir tanesi’
kaç dize şiir olur/ kaç şiir doğurur bir şair … |
|
Şükür
(Hilâl Erboyacı) 28 Eylül 2010 |
Bireysel |
| |
Şükür ki şükrü bilip acze savaş açmışım
Şükür ki beklemeyi öğrenip gerçeği aramışım
Şükür ki adlin terazisinde doğrudan şaşmamışım
Şükür ki nefsim için kula kul olmamışım
Şükür ki ‘alnım açık, yüzüm ak’ diyebilenlerdenim… |
|
Nazar
(Hilâl Erboyacı) 19 Ekim 2010 |
Toplumcu |
| |
tenimizi yakan rüzgar serinletirdi eskiden bizi
duru bir deniz aklardı kirlenen bedenimizi
bir el değdi mi omzumuza parlardı gözlerimiz
bilgi İstanbul’un fethindeydi
nazar değdi… |
|
Sinerji
(Hilâl Erboyacı) 23 Ekim 2010 |
Toplumcu |
| |
örneğin
çalışmalı ki ellerin
yaşamın en baştan biçimlensin
yuvarlanan taş yosun tutmaz |
|
Yalnızca Birkaç Dakika
(Hilâl Erboyacı) 6 Kasım 2010 |
Umut |
| |
çok değil yalnızca birkaç dakika
dinlen
yeniden başlamak için yorulmaya
yeniden başlamak için o kadar sebep var ki
sendelemeden /yalpalamadan tutunmalısın yaşamaya |
|
Sus ve Dinle
(Hilâl Erboyacı) 5 Aralık 2010 |
Taşlama (Kinaye) |
| |
İrem bağlarından geriye kalan hani nerede
Şeddat / Karun / Firavun ne kaldı ellerinde?!.... |
|
Yeni Yıl
(Hilâl Erboyacı) 30 Aralık 2010 |
Umut |
| |
yeni bir yılda
yeni umutlar toplamalı
eteklerimize
|
|
Tuzla Buz
(Hilâl Erboyacı) 9 Ocak 2011 |
Yaşam |
| |
kristal bir vazo hassaslığında her şey
yanlış yanlışı çeker
günlük/anlık kısır döngülerde
her şey yalan
var oyalan
küçücük istemsiz bir dokunuş
her yer talan
özene bezene üst üste koyduğumuz
tuzla buz
anlatmak zor olsa da inan
yaşam hassasiyet ister
|
|
Güle Bağban Yaraşır
(Hilâl Erboyacı) 12 Ocak 2011 |
Halk |
| |
hilal söyler zühre dinler gök ağlar
üzüme durmadan soldu hep bağlar
nerde büyük küçük bilinen çağlar
derde lokman güle bağban yaraşır |
|
Yeter Bana
(Hilâl Erboyacı) 16 Ocak 2011 |
Umut |
| |
emek emek işledin nakış nakış süsledin
gönül umdu ne buldu ah edeli ne oldu
değerini bilmeden deli bir rüzgar çıktı
üç günlük ömür için esti yağdı savruldu
çok şey istemem senden arasan yeter bana
yalnızca gözlerini getirsen yeter bana |
|
Orantısız Güç
(Hilâl Erboyacı) 19 Ocak 2011 |
Sürrealizm |
| |
şimdi ne zaman asya ve afrikaya düşse yolum
biçare yüreğim sızlar da sorgularım
hani bilim de kurtarmadı seni hala zavallısın
sanma ki sen rahatsın da gerisi ne olursa olsun
en son
ne kural tanıdın ne de oldu ilkelerin
yazık
post dost derken insanlığa yetmedi
sana da yar olmaz
-adli ilahi var-
inan ideaların |
|
Sunam
(Hilâl Erboyacı) 26 Ocak 2011 |
Halk |
| |
Ağlasam nafile gülsem de boşmuş
Sevda yüreğimde çırpınan kuşmuş
Mecnuna Leylası ne kadar hoşmuş
Kapandı kapılar açamadım ben |
|
Ara Beni Kelebek Kanatlarında
(Hilâl Erboyacı) 29 Ocak 2011 |
Umut |
| |
sıcacık umutlar toplarım ellerime
bembeyaz papatyalar
rengarenk kır çiçekleri
bakarım bir çocuğun gözlerine
kırılır içimdeki vazolar
bilirim daha sabaha çok var
yeniden boy verir her çiçek
yeniden yeşerir sararan yapraklar |
|
Hakikat
(Hilâl Erboyacı) 7 Şubat 2011 |
Soyut |
| |
uçuşur eteğimde bin bir anlamlı sezgi
bir armoni yaşamın gizemli bin bir rengi
tınısında kaybolup erir bin bir kötülük
ulvi bir raksa döner masivanın ahengi
ruhumun kanatlanmış güftesidir kainat
fenafillah sırrının semâsıdır hakikat |
|
Har Elinden
(Hilâl Erboyacı) 11 Şubat 2011 |
Divan |
| |
Çeşm-i giryan oldu sinem, dost elinden dertliyim
Nev-bahara oldu hasret har elinden çektiğim
Yandım piştim kül oldum da savrulurum a’mâka
Oldu ziyan bunca zaman can evimden geçtiğim |
|
Sığdıramam
(Hilâl Erboyacı) 1 Mart 2011 |
Lirik |
| |
vatanım
en büyük sevdam
-başka sevda tanımam-
|
|
Sürüklemeli
(Hilâl Erboyacı) 6 Mart 2011 |
Komik |
| |
Şimdi vazgeçsem
Düzeltsem/ olsa eskisi gibi
Bir kere bıraktı iz
Çaresiz
En güzeli yapmalı bir gemi
Koymalı bir küvetin içine
Sürüklemel |
|
Anadolu Toprağında
(Hilâl Erboyacı) 11 Mart 2011 |
Halk |
| |
/ özlerim
işlenmemiş bir cevher gibi çocukluğumu
bir ney sesinin inleyişinde
kaybolurum/
|
|
Yapay Tanrılar
(Hilâl Erboyacı) 17 Mart 2011 |
Toplumcu |
| |
soluklarımız flu bir semaya açık
nefes alışlarımızda septik sanrılar
yetiş ey ilahi
yetiş ki son bulsun yoksulluk/ açlık
yok olsun kahreden yapay tanrılar |
|
Nerede Ölmeden Önce Ölüm
(Hilâl Erboyacı) 23 Mart 2011 |
Yaşam |
| |
kim bilir belki bir gün
sonsuzluk deryasına ulaşıverirse asi ruhum
bakarsın durulurum |
|
Naz ve Niyaz
(Hilâl Erboyacı) 9 Nisan 2011 |
Klasik |
| |
Hilâl için yola çıktık bilgiye baş eğemedik
Uğraşırken senle benle hala bize yaslanırsın |
|
Bir Aşk Hikayesi
(Hilâl Erboyacı) 16 Nisan 2011 |
Aşk ve Romantizm |
| |
Adem’le Havva’dan kalan
bir mirasın bedeli yüreklerimizde
kaç fırtınadan geriye kalan
ebedi bir cezanın mahkumlarıyız |
|
İbaret
(Hilâl Erboyacı) 16 Nisan 2011 |
Yaşam |
| |
aşkmış
sevdaymış
masal hepsi
yaşamak kendimizden ibaret
|
|
Şimdi Şimdi Anladım
(Hilâl Erboyacı) 21 Nisan 2011 |
Toplumcu |
| |
Akla zarar bir karmaşa et tırnaktan ayrılmış
Akla kara göreceli fitne fesat nam salmış
Sanatkârın fırçasından hakikatler dağılmış
Var olalı Anadolu acılardan güç almış
Yürek sesim bu milletmiş şimdi şimdi anladım |
|
Erteledik
(Hilâl Erboyacı) 3 Mayıs 2011 |
Modern |
| |
/sonra …..
veryansın ettik kadere
yapayalnız kaldık/ |
|
Sessiz Kahramanlarımız
(Hilâl Erboyacı) 21 Mayıs 2011 |
Toplumcu |
| |
her zaman tarihe geçen isimler değildir
hatırlanması gereken
adsız ve önemsiz gibi görünseler de
koskoca bir toplumun ayıbını yüklenen
sessiz / sitemsiz
şükürle yaşamaya alışmış
insanımızadır şiirlerimiz
|
|
Kargaşa
(Hilâl Erboyacı) 26 Mayıs 2011 |
Sürrealizm |
| |
/met-cezirlere açık
dolaşıp duran ahmak pervanesiyim/ |
|
Vay Haline
(Hilâl Erboyacı) 28 Mayıs 2011 |
Yaşam |
| |
gözüne bir göz değse
dokunsa elin herhangi bir ele
kısa devre yaparsa vay haline
o zaman
değerini bil bir başına yaşamanın.. |
|
Beyitler
(Hilâl Erboyacı) 16 Mart 2012 |
Soyut |
| |
Kalk! Bugünü her gün sanan ey şaşkın âdem
Dün dünde madem, olur mu yarın demadem |
|
Sözün Bittiği Yerdeyim
(Hilâl Erboyacı) 19 Mart 2012 |
Öyküsel |
| |
Vermenin aptallık, almanın fazilet sayıldığı
şiddet egemen bir acunda
göstermelik değil de nedir mutluluklar
|
|
Sonsuz Sır
(Hilâl Erboyacı) 25 Mart 2012 |
Klasik |
| |
Nefse mağlup insanlığa himmet et
Aklı selim tefekküre davet et
Arındır da hikmetinle ruhunu
Abdal olup kucaklasın nurunu
Doğsun artık adaletin güneşi
Yaksın ufku bir tecelli ateşi |
|
Kan Şiddet ve Zulüm
(Hilâl Erboyacı) 3 Nisan 2012 |
Yaşam |
| |
hangi kapıyı çalsam bir buhran manzarası
hangi yüreğe konsam bir gönül fırtınası
kuşbakışı baksan da seçilmez doğru yanlış
/anladım Hakikat’in yeri değil burası/ |
|
|
İşi Ehline Bırakmak
Bu yaşa geldim ehil olmak üzerine düşünmeye halen devam etmekteyim. Neden mi? ‘Ehil olmak nedir?’ sorusunu kendime sorduğum zaman büyük bir yükün altında ezilmiş hissediyorum kendimi. İnsan hangi konularda , nasıl ehil olur? Ehil olmanın bir ölçüsü var mıdır? Kime göre ve neye göre ehil olunur?
Bir zanaatkarın ehil olup olmadığını anlamak kolay. Ürettiği eşyanın kalitesi, görünümü, kullanılabilirliği bize fikir verir. Örneğin bir testi yapımında kullanılan malzeme bellidir. Testinin şekli de aşağı yukarı birbirine benzer. Zanaatkarı farklı kılan şeylerden biri de uygulamaya koyduğu eşyadan binlerce üretebilmesidir. Ancak konu bilim ve sanat olursa bu kadar kolay olmaz, ehil olanla olmayanı birbirinden ayırmak.
Ülkemizde en çok konuşulan konulardan biri siyaset diğeri de dindir. Yıllarca siyasetin içinde yetişmiş, ömrünü vermiş siyasetçilerin bile çıkamadığı konulardan sıradan bir insanın çok kolay çıkabilmesi mümkün müdür? Göreceli ve tartışmaya açık olduğunu biliyorum sorduğum sorunun. Globalleşen bir dünyada hangi oyunların oynandığı, her sıradan sandığımız olayın arkasında ne dolapların çevrildiğini teknolojinin de yardımıyla eskiye oranla daha kolay öğreniyoruz belki… Ancak bu da çoğu zaman kafaları karıştıran bir bilgi kirliliğine neden olmuyor mu?
Din adına da benzer şeyler söyleyebiliriz. Halen pek çok konuda İlahiyatçıların bile kararsız kaldığı bu kadar önemli, bu kadar insan yaşamını etkileyen bir konunun bile kesin sonuçlara ulaşamamış olması ‘ehil’ konusunda düşündürüyor insanı. Birinin dediğini diğerinin tutmadığı, birine göre ehil kabul edilenin diğerine göre ehil olmadığı bir dünyada neye ve kime göre bilgiyi ve sanatı kabul edeceğimizi belirlemek çok zor.
‘İşi ehline bırakalım’ sözünü çok severim. Çok da doğru bulurum. Örneğin son zamanlarda Edebiyat konusunun da bir çıkmaza girdiğini düşünüyorum. İnsanın yazar ya da şair olmak istemesini saygıyla karşılarım. Her yazarın ya da şairin illa da edebiyat eğitimi alması gerektiğine inanlardan değilim. Bunun bir yetenek olduğunu ve Tanrı vergisi bu misyonun işlenmesinin de gerekli olduğunu kabul ederim.
Ancak ….Burada mutlaka bir konuyu vurgulamak isterim: Edebiyatın malzemesi dildir. Kendine göre kuralları vardır. Bu işe soyunmuşsanız mutlaka bunları iyi bilme çabanızı artırmak zorundasınız. Türkçeyi katletmeden, doğrusunu öğrenmeye çalışarak size verilmiş yetiyi doğru kullanmak zorundasınız. Değilse Edebiyatta ehil olmak da diğerleri kadar zor bir iş haline gelir. Zaten siyaset ve din gibi göreceli ve değişken düşüncelerin içinde farklı anlayışların barındığı edebiyatın içinde boğulur kalırsınız.
Ehil olmak iddialı ve göreceli. O zaman gerçek bilgiye ulaşmak için en iyi yöntem ehil olmaktan çok, kendimizi sürekli yenilemekten, bilginin sınırsız olduğunu ve geçen zaman içinde değişebileceğini düşünüp araştırmaya bağlı yeni yöntemler üretmekten geçer. Belki böylece daha yeni bir Türkiye’ye ve daha yeni bir anlayışa yelken açar, ülkemizin içinde bulunduğu bunalımları daha kolay aşabiliriz.
Hilâl Erboyacı
|
|