\_\_\_aruzsuzrubailer\_\_\_
söz kan yazı sözün bileklerinden kâğıda damlayan kan / damlayabiliyorsa ruhuna şiir olur
söz kan yazı sözün bileklerinden kâğıda damlayan kan / damlayabiliyorsa ruhuna şiir olur
işkenceye karnımız tok dünyadan geliyoruz / bıraktık soyu sopu tek tabanca geliyoruz
söyle boşuna uğraşmasınlar söyle / ne akıl ne kan ne de can kaldı
çekirgeleriydik iki ayaklı biz bu dünyanın / hele bir toplanmayalım üzerinde bereketli bir
ruhların sırtından para kazanan tüccar / kazandığın sık dikenli bir hâr
-su dedim -hayat dedi / -ben dedim -âlem dedi /
bir çok şeyi yanlış gördü göz küresi / eğriyi doğru doğruyu eğri
onlar çok bilmiş bir ben bahtsız bedevî / cenneti bir anlatır ki sanki
yağmur gitti gökkuşağı kaldı geride / siyah kaçtı beyaz maviye /
uzuyor hâlâ bak kırağı çaldırdığın saçlarım / toprağın altında bile uzadı tırnaklarım
sırtına aldığın hayat küfesi / gerer de ipini incitir seni /
yolda kan da tükendi kan / tende can da usandı can
yorgun savaşçısıyım ben bu dünyanın / ne tüfek ne de çelik bir yelek
şu dünya testisi kırılsın da bitsin bu yalan dolan / dökülsün ortaya içinde
Tarı'nın kementi sarmış boynunu şaşkın / gevşek bırakmış ki oyalanasın /
bu bendeki bir başka dert bir başka tasa / aldanmayın sakın yüzümdeki bu
her yüzü yılgın bir umutsuzluk olan bir zar var ortada / evirip çevirdim
gün geceye dolandı can da canâna / ayışığı beşik gibi sallayıp suyu yakamozla
suya mı vurdu şavkın da ben abdest almadım / seccâdede yüzün mü gösterdin
kime beğendirmeye çalıştıysan kendini ona git şimdi / o versin sana istediğin yaldızlı
kalbinden sızanları mürekkebe bulayan biriyim...
uzaklardan geliyorum yüzüm gözüm toz toprak yırtık pırtık üstüm başım susamışım en çok biraz da acıkmış teselli için değil ulaşmak içindi kapına başım önde geliyorum uzaklardan...
istanbul
bazen kendim