Tohum Yasası - Bu Ne Biçim Yasa
Türkiye olarak defterimizi dürecek yeni bir yasa kabul edidi. Tohum Yasası. Böylece Hükümet eliyle hayatta kalış şartımızı dışa bağımlı kılmış oluyoruz. Uyuyun AKP'ye oy verenler.
Türkiye olarak defterimizi dürecek yeni bir yasa kabul edidi. Tohum Yasası. Böylece Hükümet eliyle hayatta kalış şartımızı dışa bağımlı kılmış oluyoruz. Uyuyun AKP'ye oy verenler.
Operasyon 8 günde sona erdi.
Bir Şubat günü kasabada korkunç bir fırtına patlamış, çılgın gibi esen rüzgâr minareleri yıkmış, ağaçları kökünden sökmüş, çatıları uçurmuştu. Ama bu işin en anlaşılmaz tarafı fırtınanın Ermenileri de gökyüzüne uçurmasıydı.
Bu yazı 12 sayfadır.
Yemen'de can verenlerin anısına.
İnsanlar inanmak istiyor. Gerçekler başka şeyler söylüyor.
Değişen Rusya'dan bir kesit. Geçmişin (demir perde yönetiminin) kalıntıları olsa da bildiğimiz yaşama hızla ayak uydurulmuş. Şimdi artık Lenin bile kimsenin umurunda değil.
Bir keresinde sokakta konuşan kapıcılara kulak misafiri olmuştum. Bir tanesi yolsuzluklardan, rüşvetten şikâyetçi idi. Başka bir tanesi yanıt olarak şöyle dedi. “Olur, ama bu kadar da olmaz.” Yani bu kişi yolsuzluğa, rüşvete karşı değildi yalnızca yapılma derecesine karşıydı; bir aylıkla ev geçindirmeye çalışıyor olmasına rağmen. Şimdi bu kişinin
Eski Mısır'da yaşamış bize anlatılanlardan farklı bir Firavun var. Bu yazıda onunla ilgili küçük bir derleme bulacaksınız.
Daha çok yol kat etmeliyiz.
Türkiye yalnız Türkiyelilerin olsaydı...
Damarlar kopuyor, kan, ucu açık damarlardan rahme akıyor. Ne kadar kötü bir durum... Bu kadarla kalsa, hatalı üretim yalnız kadınları ilgilendiren sınırlı bir sorun olurdu.
Bir martıya istediği gibi uçmakta özgür olduğunu anlatmak ne kadar zor…
Türkiye, geleceği için iç sorunlarını çözmelidir
...Kente yine uzaktan baktım. Filmlerin olduğu yere bir ataş koymuştum. İki film arası 50 dakika olduğuna göre 20 dakikalık bir uzaklığı yaklaşık hesaplayabilirdim. Ataşları kaybetmeden planı biraz yaklaştırdım. İki parmağımla yaklaşık 20 dakika tutacak bir yer işaretledim...
...Ama dönem sonunda gösteriye çıktıklarında, yüzlerinde ‘Yaptım işte, size inat, herkese inat, her şeye inat yaptım; çıktım, işte oynuyorum’ ifadesi okunurdu.
Güçlü olduğumuzu sananlara duyurulur.
Ne hayatlar yaşanmış, ne hayatlar yok olmuş…
Sahalin, Başçavuşun eşek kovaladığı yer
Erbil izlenimlerinin devamı
Yazmayı seviyorum. Bir tümce, bir satır, bir sözcük yazıp altına tarihi atınca onu zaman içine hapsetmiş gibi oluyorum. Ya da akıp giden zamanı durdurmuş gibi... Bir fotoğraf, dondurulmuş bir film karesi gibi. Her okuduğunuzda orada oluyorlar ve neredeyse her zaman aynı tadı veriyorlar. Siz de yazın, zamanı durdurun, göreceksiniz, başaracaksınız.
...
Savaş cinayettir. Savaş olursa pozitif edebiyat olmaz. Yurdumuz insanları ölenlerin ardından ağıt yakmayı edebiyat olarak kabullenmiş. Yazgımız bu olmasın. Biz demiştik demeyelim. Yaşam, her geçen gün, bir daha elde edemeyeceğimiz, dolarla, altınla ölçülemeyecek bir değer. (Ancak başkaları için değeri olmayabilir.) Nazım Hikmet’in 25 Cent şiiri gerçek olmasın. Yaşamı ıskalamayın ve onun hakkını verin. Başkalarının da sizin yaşamınızı harcamasına izin vermeyin. Çünkü o bir tanedir.
Sevgisizlik öldürür. Karşımıza bazen bir kedi yavrusunun ölümüne aldırmamak, bazen savaşa –yani ölüme- asker göndermek biçiminde çıkar. Nasıl oluyor da çoğunlukla siyasi yazılar yazarken bakıyorsunuz bir kedi yavrusu için şiir yazabiliyorum. Kimileri bu davranışımı yadırgıyor. Leonardo da Vinci’nin ‘Connessione’ prensibine göre her şey birbiriyle ilintilidir. Buna göre Çin’de kanatlarını çırpan bir kelebek İtalya’da bir fırtınaya neden olur. Ya da tam tersi. İtalya’daki bir fırtınanın nedeni Çin’de kantlarını çırpan bir kelebek olabilir.
Bu düşünceden hareketle biliyorum ki sevgisizlik bir gün döner, dolaşır, kaynağına geri gelir.
"Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum?" dedim, işte böyle oldu..
1955 yılında Antakya'da doğmuşum. Mesleğim mimarlıktır. Ancak pek söz etmem ama astronomi ve sosyolojiyi de oldukça iyi bilirim. 1975 de Kabataş Erkek Lisesini, 1982 de ODTÜ Mimarlık fakültesini bitirdim. İngilizce, biraz İtalyanca ve biraz Rusça blirim. Yayınlanmamış kitaplarım:
İnceleme:
Dünyalı Olmak, Türkiyeli Olmak.
Bilim-Kurgu Öykü-Roman:
Göçmen Kelebekler
Küreselleşme 1. Kıyamet
Kör Nokta 2. Kıyamet
Dünyaya Dönüş
Bilimsel:
Perspektif Sanatı
Mimarın Elektronik Verileri .
Öykü-Roman
Kara Hattat
Ayrıca kısa öyküler, şiirler yazdım, besteler yaptım.
Yazmaya ortaokulda iken başladım. Lisede daha farklı bir şeyler oldu. Bir değişimdi. Değişim sürüyor.
Kadıköy/İstanbul
Düşünüyorum, peki neden yazmıyorum dedim, işte böyle oldu..
Herşeyden ve herkesten etkilenirim. Ama isim gerekliyse, Ömer Seyfettin, Orhan Veli Kanık, Tolstoy ilk aklıma gelenler.
Daha onun için uzun bir yol var.
http://freepages.books.rootsweb.com/~robcol73/Sahaflar/sahaflar_00.html
http://www20.brinkster.com/imgenet/deneme/default.asp