Pınar Şafak

Kargalar bilir

Rüzgar neredeyse fırtınaya çevirmiş, havada artık yalnızca yapraklar değil küçük dallar, at kestaneleri uçuşuyor. Her yandan sesler geliyor. Ağaçların gevezeliği tutmuş yine. Birbirlerine sesleniyor, birlikte şarkılar söylüyorlar. Parkın ortasındaki en kocaman ağaç bir orkestra şefi gibi salladığı uzun dallarıyla ağaçlar korosunu yönetiyor.

Sokağın Piyanisti

Kıyıdan biraz gerideki dar sokağın üç dört katlı, eski binalarında oturanlar genellikle birbirlerini tanıyan insanlardı. Aralarında burada doğup büyümüş olanlar bile vardı ki İstanbul gibi hareketli bir kent için bu pek de sık rastlanan bir durum değildi.

Yağmur Usul Usul Yağarken

İçindeki ses ‘dünya yuvarlaktır’ deyip hayallerini bozuncaya kadar arabasını sürüyordu ama bu kadar araba sürdükten sonra dönüp dolaşıp aynı yere geleceğini düşünmek işin büyüsünü kaçırdı.

Kutsal Dörtlü ve İnsan

Zamanla oynayıp durmak, onu ele geçirmeye çalışmak insanlara asla ele geçiremeyecekleri bir şeyi göstermişti. Kendi zamanları sınırlıydı. Ancak yaşamları kadar zamanları vardı.

Kutsal Dörtlü

İnsan aklının sesini dinlediğini söyleyenler şeytanın sözlerine kulak vermeye birazcık daha yatkın oluyor. Yine de durumu çok hafife almaya gelmez, meleğin de kafası fena çalışmaz aslında.

Benim Sayılarım

Sayılar birden başlar, gidebildikleri yere kadar giderlerdi. Artı yönünde ya da eksi yönünde… Ama hiç geri gitmediler.

Karaydınlık

Çevresi daha açık renkti, ortasına doğru koyulaşıyordu. Rengini tam olarak söylemek zordu. İlk bakışta siyah gibi görünüyordu ama bir süre sonra içinde gökkuşağının yedi rengini de ayırdeder olmuştum.

Sessizce

\--------------------------------------------------------------------------------
Keskin, metalik bir koku vardı rüzgarda. Bu koku herşeyi bastırıyordu. Çürümüş tahta kapıların, yol kenarındaki çöplerin, kadınların ve erkeklerin parfümlerinin kokularını

Bir Avuç Rüzgâr

Denizle elele verdi, kayıklardan pek çoğunun iplerini kopardı, onları, isteseler de istemeseler de, engin sularda özgürce sürüklenecekleri bitmeyecek bir geziye çıkardı.

Unutkanlık işte

Bir gün bir yerlerde tanrının her şeye gücünün yettiğini duymuştu. Düşününce o tanrı dedikleri şeyin kendisinden başkası olamayacağına karar verdi.

Şeftali Çiçekleri

Üzerine bir yıldırım düşmesi tehlikesi vardı elbette. Ne kadar yükseklere çıkarırsa kafasını bu olasılık da o ölçüde artıyordu. Sonuçta yıldırımın da bir yerlere düşmesi gerek, öyle değil mi... Buna karşı kimsenin elinden bir şey gelmez, ağacın bile.

Baba, Sevgili ve Resimler

İnsanın çocukluğunda beynine ve yüreğine ne doldurursanız yaşamının tüm geri kalanını onlar belirler ama her zaman sizin beklediğiniz biçimde değil....

Başa Dön