Bildiğim tek şey, ben bir Marksist değilim. -Karl Marx |
|
||||||||||
|
(-Ğ) ASLAN SADIÇ …? Menem köyümle Elimas’ın köyü arasında bent olanda. Sene çoh su gidende, mene az gelende deye gavga yapılanda. Menem köyümden bir adem, Elimas’ın köyünden bir ademi suya tepende. Cümle adem seyre dalanda, gavga da sona erende. Adem, suda debelenende, lıkır lıkır su yutanda. Seyredenler ah vah edende. Sudaki adem de az azdan can verende. Kimileri, “Adem boh yoluna gidende…” deyende. …? Elimas’ın köyünden bir adem, “Onlardan bir adem suya tepilende!” deye bağıranda. Hamısı hücuma yeltenende. Menem köyüm hemen ricat edende. Adem telef etmeyende. ...? Ertesi günü Elimas’ın köyü haber salanda. “Biz de sizin köyden bir ademi suya tepende. Adem boğularak geberende, gavga sona erende. Yoksa, köylümüz gan davalı olanda. Köyünüzün zürriyeti kesilende.” Menem köyümün ehtiyarları tezden fikirleşende. Geberecek adem bulanda. Köyün zürriyeti sağlam galanda. Hemen gurbanlık adem arayanda. Bir haber gelende. Elimas’ın köylüleri fikirleşende, gurban edeceh adem seçende. ...? Köyümün ehtiyarları hakkıynan ince eleyip sıh dokuyanda, Gurbanlıh adem olarah beni uygun bulanda. Men çok fena olmuşam. Doğruca yaşlı bubama seyitmişem. Demişem, menem yerime sen gurban olasan. “Gurbanlıh sene keder edilende. Ondan keri alnına yazılanda. Mene keder edilmeyende. Alnıma yazılmayanda. Ondan keri menem gurbanlığım helal olmayanda…” Bubam mene böyle deyende, olmuşam bir garip divane. Elini öpmüşem, hak helalliği istemişem. Bubam,“Gurbanlığın heyirler getire,” deyende mene, divane olmuşam gene. …? Anama varmışam. Hep, senen yoluna gurban olirem diyesen. Vahti geldi, menem gibi olasan. Su bendine gidesen. Menem yerime suya tepilesen. Anam deyende; “Gurbanlıh, erkeh adem olanda. Men dişiyem, gurban mundar olanda. Sen, heyirlisi ile gurban edilende, men de helvanı hazır edende.” …? Men gene divane olmuşam. Anam deyende, “Gurban temiz olanda.” Bubam deyende, “Boynuna gırmızı gurdele bağlayanda.” O sırada beni peh çoh seven agam gelende. Gollarını boynuma dolayanda. Demişem, agam, meni gurban ettirmeyesen. “Gurbanlık sene farz olanda. Bağ bahça mene galanda. Öleşme olmayanda.” Agam böyle deyende olmuşam biçare. Hemen çıhmışam evden harice. Görmüşem, ehali meni behleyende. Tezden muhteşem algışa geçende. O vahit anlamışam ki, men ecele revan olanda. Köyümün ehalisi meni şevkatle (!) gucahlayanda. Eller üstünde ortaya getirilende. Ellerime gına yahılanda. Gözlerime sürme çehilende. Gözel esvaplar giydirilende. İpeh poşularla süsülenende. Tekbirle yola çıharılanda. Men, gurbanlıh goyun gibi gidende. Köylümüz mene heyran galanda. Bezisi;“Yiğit bele olanda…” deyende. Ondan keri men de su bendine gabadayı gidende. Gulah verende. Öte yandan ses gelende. Anlamışam, gurban edeceh adem davul zurnaylan getirilende. Men, bendin duvarına oturtulanda. Ellerim arkadan bağlananda. Gözlerime gara yazma çehilende. Ayahlarım köstehlenip aşşa salınanda. …? Köylülerim gidende, başlamışam gorhmaya. Gorhudan zıngıldamaya. Az azdan ayah sesi duyanda, hemen anlamışam. Meni gurban edeceh adem uğrun uğrun gelmehte. Adem yanıma gelende, gara yazmayı çehende. Ademi öcüye benzetmişem. Ondan keri men çoh gorkmuşam. Adem, üstündeki gara örtüyü atanda. Çoh gözel cemali olan bir oğlan doğanda. Men oğlana bahanda, oğlan da meni göze alanda…Oğlan mene gülümseyende, men de melun melun süzülende. Gayri dayanma gücünü yitirmişem. Demişem, mene eziyet vermeyesen. Gelip meni gurban edesen. Oğlan oturanda. Durgun durgun mene bahanda. Hislenmişem… *”Suna gönlüm senin gülşenin olsun, Huri gibisin, cennet meskenin olsun…” Men türkü söyleyende, oğlan, heyran heyran dinleyende. Öyle olanda, men de türküye devam edende. Meramın canım ise, al senin olsun, Beyhude yüzün güldürme mene… Gözel oğlan, mene daha yanık gülümseyende. “Ne feryat edersin divane bülbül,” Türkü söyleyende, sesi peh gözel olanda. “Senin bu feryadın gülşene kalsın. Bu dünyada eremezsen murada, Huzuru mahşere divana kalsın…” Oğlandan gız sesi çıhanda, men bir hoş olmuşam. Oğlan takkeyi atanda, saçlar yayılanda. Çehet çıharanda, memeler belli olanda. Men çoh sevinmişem...Hem de çoh heyecanlanmışam...Ayahlarım yerde sanmışam. Gıza gitmeh istemişem. Cumburlop suya düşmüşem. Dibi boylamışam...Gız suya dalanda, meni alıp gıyıya goyanda...Gözlerimi gıpış gıpış edip açanda, bulmuşam kendimi gızın gucağında... ... ? Kurban edeceh adem, Elimas’ın agası seçilende. Merkep tepende, agası gılıklı Elimas gelende. Gız, esvaplarını çıharanda, beraber sıhanda. Menem esvaplarımı çıharanda, birlihte sıhanda. Esvapları gurutmaya goyanda. … ? Gızla üryan galanda, canın gidende, tehrar gelende...Gafana *enseri girende, geri çıhanda...Üreğin güm güm atanda. Men çoh utanmışam. Ondan keri gıza heç bahmamışam. ... ? Gız, ele bir gözel olanda ki...Güneş yüzlü, ceylan gözlü…Ahu bahışlı, gül gülüşlü. Al yanahlı bal dudahlı. İpeh saçlı, galem gaşlı. İnci dişli, salınarah gidişli. Datlı dilli, ince belli. Selvi boylu, tavus boyunlu. Süt tenli, alma memeli. Gız, ele gözeldi ki, menem gözlerim gamaşanda. Ondan keri heç bahmayanda. !.. Gız, çoh eyi mohabbet edende. Men heyran heyran bahanda. Ona ele çoh bağlanmişem ki…Demişem, sene gurban olurem…Meni her dem gurban edesen… Men ona o mene melül melül bahanda…Gız görende, kendi köylüleri gelende. Men görmüşem, kendi köylülerim gelende. İki köyün ademi bir olanda. Bize bağırıp söyende, taş atanda. Men çoh gorhmuşam. Gız, çoh cesur olanda. Esvapları alanda, elime yapışanda, meni gaçıranda. Köylüler govalıyanda, biz seyirtende. Hem giyinende, hem tüyende. Biz yokarıda olanda, gelenlere taş atanda. İnişe geçende, onlar bize taş atanda. Bele bele gelende, Kaf dağını aşanda. Hududa varanda. Gomutan, “Bize geç; köylülere dur,” deyende. İniş bayır gidende, dereler geçende. Dağlar yol verende. Yaylabelen köyüne gelende. Bekir ağam gonuh edende. Önce ev verende. Sonra da everende. Gece de gerdeğe goyanda. ... ? Elmas, “Eliyas…” deyende nazlı. “Gözel sözlerle menem göğnümü hoş edesen. Meni aşka getiresen. Bedenimin mülkünü mülk eyleyesen.” Men çoh…çoh sevinmişem. Hemen gözel sözlere meyletmişem. “Gözel Elmas’ım, yahşi sözüm sene peh bolluhtur, heçbirinde yalanım yohtur. Ele çoh gözelsin ki, üzüne bakamirem. Seni sevmeh, sevgilerin en gözeli olacah. Seni ele çoh sevecem ki, başga zamanları yoh sayacahsın. Sene ele bağlanmışam gi, üreğimdeki tek duygusun. Heyalimdehi tek tutgusun. Ay, geceyi; menim seni sevdiğim gadar sevseydi güneş yeryüzüne hesret galırdı. Men seni, bir serçenin gözyaşı döhme ehtimali gadar sevirem. Neye az deyesen? Serçeler, ağladıhlarında ölerler. Bu gece ele sevinçliyem ki, seni üç öpüp bir dişlemek istirem. İçimden seni çoh sevmeh geçende.” Men bele bele dil dökende gözel Elimas’ım da heyran heyran dinleyende. Men, mest oldu diye düşünürem ki Elimas, “Eliyas, gözel sözlerle iştahım eyi gelmeyende. Mene şarkı söyleyesen. Ondan sonra üç öpüp bir dişleyesen,”deyende. Men ele çok sevimişem ki yerimde zıplamışam. Hemen dillenip ses vermeh istemişem. “Men bir Acem oğluyem, Yegit soyundan gelirmişem, Çoh gözel görmüşem emme… En son sene…gönül vermişem.” Men hem türkü edende, hem de dönereh oyun oynayanda. İsterem ki gözel Elmas’ın iştahı tez gelende. Men de üç öpüp bir dişleyende. “Men bir gözel sevmişem, Gönlümü ona vermişem, Gidem uzah diyara demiş Ardına düşmüş gelmişem.” Men bele gözel türkü söyleyende, oyun oynayanda Elimas, “Eliyas, bele türkü-oyunla iştahım gidende. Daha gözel ses verende,” deyende, hemen olmuşam bir söz sazende. İsterem ki, gözel Elmas’ın iştahı tez geri gelende. “Al yanağının alına, Bal dudağının balına, Datlı dilinin tadına, Canım gurban ederem... Vallah galmam yarına, Billah salmam yarına...” Vallah billah deyende, yumruğumu da sineme bele bele vururem. “Saçının bir teline, Gamzendeki benine, Gözlerinin nemine, Canım gurban ederem… Vallah salmam yarına, Billah galmam yarına...” Sinemi çürüten her yumruhta, gözel Elmas’ın gülende. Anlirem ki iştahı gelende. “Canım bir tanem, Sakınıram seni özümden, Canım gurban ederem, Vallah dönmem sözümden, Billah dönmem sözümden…” …(Alkış.) Sol göksüm acıyanda, ondan yumruğu sağ göksüme vururem. O vakit de bele vuranda, gözel Elmas’ımı peh eyi güldürende. Gözel türkümle Elimas’ın göğnünü hoş eylemişem. Demişem, “Elimas…Seni ele çok severem ki, bedeninin mülkünü bedenimin mülküne peylemek istirem…Üç öpüp bi dişleyende he?” Elimas, peh hoşnut kalanda. Meni tez tezden soyanda. Kendini mene aheste soyduranda. İkimiz de üryan kalanda. “İşte bu güzel Acemoğlu. Ee, sonra aslan sadıç?” Men çoh heyecanlanmışam. O yüzden *eşkin olamamışam. Elimas menem üstüme binende. Ondan keri heç bi şey bilmeyende… Veysel Başer Artvin 1972 *: İtalik yazılı dizeler Erzurumlu Emrah’a aittir. *Enseri: Çivi *Eşkin: Atın, dörtnala ve tırıs yürüyüşü arası koşuşu. Öyküde; mecazi anlamda iktidar sönüklüğü. Bu fantastik öyküde, Azeri, Terekeme ve Acem şive karışımında sürç-ü lisan eyledikse hoş görüle. BB>
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Veysel Başer, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |