Koþuyordum, yaðmurda koþuyordu. Ben yatay, o dikey. Ýkimizin de derdi baþkaydý. O, beni düþünmüyordu ki. Ben, onun farkýndaydým, ýslandýðým için. Gözyaþlarýmýn tuzunun, kendine, karýþtýðýný bilse, bu kadar fütursuzca yaðar mýydý bilmem. Gözleri, hiç ýslanmamýþtý, kaldýrýmdaki adamýn, yemyeþil, gencecikti, kýrýþýklarýn ardýnda, ona ait deðillermiþ gibi. O da yaðmuru umursamýyordu. Durdum, sucuk kokularý arasýnda bir taraçada. Ýçeride insanlar, kocaman ekmeðin, içindeki sucuðun, her ýsýrmalarýnda gelmesini beklerken, ben de yaðmurun, biraz olsun, dinmesini bekledim. Ama nafile, oluktan akan sular, boyacýnýn, býrakýp kaçtýðý, rengarenk sandýðýný yüzdürmeye yetmiþti. Ýçeriden, kibar bir beyefendi, incecik býyýðýyla, yüzüme bakmadan, bana bir tabura getirdi, içeri girme daveti reddedildikten sonra. Bembeyaz, bir etek vardý üzerimde, yaþadýðým sýkýntýlarý savurmak istercesine etrafa. Ne güzel de olmuþtu, bu yaðmurlu havada. Üzerimdeki bluzu, sonradan farkettim. Onuncu evlilik yýldönümümüzde, giymiþtim. Sonradan, pýrýltýlý taþlarý düþünce, günlük kullanýlabilir bir hale gelmiþti. Bez ayakkabýlarýmdan, bahsetmek bile istemiyorum. Yaðmur, önce, onlarý gözüne kestirmiþti. Yoldan gelip geçenlerin bazýlarý, þemsiyeden medet ummuþ, bazýsý çantasýndan. Baþýn dara düþünce, ilk olarak ne aklýna gelir. Benim, annem, düþer aklýma. Bu yüzden, buradayým, apar topar. Çileði de alýp geldim. Çilek, 6 yaþýnda oldu, artýk her þeyi, daha çok anlýyor. Son kavgamýz, bundan sonra, yürümeyeceðinin kanýtý gibiydi. Ne olursa olsun, huzurlu olmak istiyorduk artýk. Her þeyin, farklý olabileceðini düþünmek, onunla beraber, çok zordu, artýk. Umarým, ona yeterince anlatabilmiþimdir. Denediðimi, zorladýðýmý, ama yapamayacaðýmý.
Yine böyle, yaðmurlu bir gündü, henüz üniversitedeydik. Beraber tek þemsiye ile dolaþýrken, þemsiyeyi, özelikle, yaðmur sularý akan borularýn altýna tutardýk. Sýçrayan sular, bazen farketmeden, etrafýmýzdaki kiþilere de gelir, onlardan, azar iþitirdik. O zamanlar, ýslanmak, hiç bizi yormazdý. Attýðýmýz kahkahalarýn çýnlamasý, hala kulaðýma geliyorsa, demek ki, o kadar da geçmiþte kalmamýþ deðil mi? Hayýr hayýr, o kahkahalar, olsa olsa attýðý dayaklardan sonra, karþýmdakinin, insan olduðunu hatýrlatan çýnlamalar sadece.
Sucuk kokularý, artýk iyice üzerimdekilere sinmiþ olsa gerek, artýk duymuyorum çünkü. Sadece yaðmurun dindiðini hatýrlýyorum. Evet, bir el ateþ sesi duydum. Sonra bir sýcaklýk içimde, sanki, Temmuz’da, kýþýn ortasýndayýz da bir soba içimi ýsýttý, sýcacýk. Beyaz eteðim, yerlerde, herhalde, boyacý çocuðun sandýðýna çarpmýþ. Kara boyalar kaplamýþ dantellerini, dur bir dakika bazý yerleri kan kýrmýzýsý, kim boyatmak ister ki bu renge ayakkabýsýný. Ben isterdim herhalde niye olmasýn ki. Çilek de kýrmýzý deðil mi ?