Bir sanatçı başarısız olamaz; sanatçı olabilmek bir başarıdır. -Charles Horton Cooley |
|
||||||||||
|
Kanepemde hareketlenmemle birlikte Sibel de yatak odasinda kipirdamaya baslamisti. Evet. Uzun zamandan beri ayri yatiyorduk ve uykusu hafif oldugundan dolayi hemen uyandigimi anliyordu. Biraz daha kipirdandigini duyduktan sonra yatak odasinin kapisini acmis, benimle goz goze gelmis ve iyi miyim diye sormustu. Degildim tabi... Fakat iyiyim, bir seyim yok diyerek fazla konusmak istememistim. Alisik oldugu umursamaz kaprislerime aldirmayip mutfaga dogru ilerlemisti. Ben de televizyonu acip soyle bir haberlere bakayim demistim. Her yer kaos icindeydi... Ic savas almis basini gitmis, bir turlu bitmek de bilmemisti. Goruntulerde bir tarafta direnisci grup, bir tarafta her seyin tekrar yoluna girecegini soyleyen hukumet vardi. Goruntulerin arkasinda da Amerikan helikopterleri usul usul ucuyordu. Bizler arasindaki barisi saglamaya gelmislerdi. En azindan ekranlarda boyle soyluyordu. Sibel mutfaktan yanima gelmis, bir opucuk kondurmus, haydi kalk, once guzel bir kahvalti edelim sonra hukumetin kontrolunde olan metroyla annemlere gidelim demisti... Allah askina Sibel, ulke bu haldeyken annenlere gitsek ne olur, gitmesek ne olur demistim. Bir anda yine istemeden o nesesini yok etmeyi basarmis ve hak ettigim cevabi almistim. Ya sanki Mustafa Kemal'sin de bizi kurtaracaksin... Birak artik su ayaklari demisti. Hakliydi da kiz. Tarih derslerinde dinleyip, hayal ederken gayet guzeldi Mustafa Kemal'in ordusunda savasmak ama gercek hayatta biraz zordu... Hele gunumuzde daha da zordu. Sosyal medyalardan eski asklarina ve dusmanlarina ince ayar veren biz bordo klavyeliler, artik ulkesiz kalmis ve kafasi kesilmis tavuk gibi ne yapacagini bilmeden oradan oraya direnmeye baslamistik. Ne yazdiklarimizi, ne de dusunduklerimizi gerceklestirebiliyor, sadece polisle didisiyor, bir iki yerde onlari puskurttuk mu zafer sayiyorduk. Sibel'in gercekci atarindan rahatsiz olup ben disari cikiyorum demistim. Sacmaliyorsun. Zaten halin yok. Gitme iste direniscilerin yanina demisti... Yok, yok oraya gitmeyecegim demistim. Gercekten de gitmeyecektim. Kiz hakliydi. Belki bir Mustafa Kemal degildim ama suruden de bir parca degildim. Artik bir seyleri degistirme zamani gelmisti. Her sey ayniydi cunku. Her gun ayni sekilde direniyor, uc asagi bes yukari ayni sloganlari atiyor ve eve yine yarali yarali geri donuyordum. Farkli olmaliydi bugun... Ceketimi alip disari cikmis ve yola koyulmustum. Bizim direniscilerin sokagindan sola donup, polislerin arkasindan dogru onlara gelmeye baslamistim. Bir islik sesinden sonra yuzlercesi bir anda bana dogru donmustu. Beni oldurecekler herhalde diye korkmustum. Polis! Sakin ol! diye bagirip ellerimi kaldirmis ve polise dogru yurumeye baslamistim. Fakat ellerimi kaldirdigim icin karacigerim iyice acimaya baslamis, yurumem zorlasmis ve stresten olsa gerek agzim kurumustu... Yilmadan devam etmis ve yanlarina ulasmistim. Aramizda cok az bir mesafe kalinca ellerimi de indirip baslamistim bagirmaya... "Sozlerim bir seyleri degistirmeyecek, biliyorum... Siz, size verilen gorevi yapiyor, karsinizdaki direnisciler de ulkelerini savunuyor ama gun sonunda ulkesi icin carpisan iki gorus birbirini yok ediyor... Bunca yil hala anlayamadik. Din, ulku ve irk adi altinda bolunduk. Yetmedi mi bu kadar kavga? Goremiyor muyuz hala buyuk resmi? Bu mudur vergisini verdigimiz ulke? Bu mudur bizi koruyacak iktidar? Bu mudur ugruna kan dokulen bayrak? Kendimizle savasarak ne kazanabiliriz ki? Biz direnisciler ve siz polisler... Butun olalim artik, Haydi... " demistim... Kisa bir sessizlik ve uzaktan gelen bir telsiz anonsuyla birlikte arka arkaya jop yemeye baslamistim. Bir tanesi de karacigerime gelmis ve kendimi direkt yere atmistim. Polislerdeki hareketlenmeyi goren direniscilerin ataga kalktigini gormustum. Bu yuzden polis tekrar onceligi onlara verip, beni yerde birakmaya karar vermisti. Bulundugum yerden evin catisina baktigimda televizyon kanallari uzaktan catismayi cekiyor, ayni ulkenin polisi ve halki birbiriyle catisiyor ve uzaktan yine Amerikan helikopterleri uzerimizden ucuyordu... Baris getireceklerdi. Boyle soyluyorlardi... He unutmadan... Eger kalkabilirsem bir de Sibel'in annesine gidecektik.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Alp Şahin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |