Sevgi dünyadaki yaþam ýrmaðýdýr. -Henry Ward Beecher |
|
||||||||||
|
Ýlkokul ikiye gözü yaþlý baþladý Veysel. Yamalý üst baþ ve çarýkla. Gözyaþlarýna dayanamayan dedesi, Dumlupýnar pazarýna götürüp, yeni elbise ve ayakkabý alývereceðini söylediðinde dünyalar onun oluverdi... Okula baþladýktan dört gün sonraydý. Veysel, Dumlupýnar pazarýna gitmek üzere dedesiyle birlikte tan yeri aðarýrken çýktý avlu kapýsýndan. Ebesinin hayýr dualarýyla… Pazara gitme heyecanýyla sýk sýk uyanýp, þafak söküyor mu diye pencereden baktýðý halde, uyku mahmurluðu içinde deðildi. Üçü toklu,* ikisi kýsýr koyun beþ küçükbaþ hayvan ve bir eþekle koyuldular yola. Köyün harman yerine varýnca diðer pazarcýlarýn arasýna karýþtýlar. Satýlmaya götürülecek epey hayvan vardý harman yerinde. Küçük bir koyun ve keçi sürüsü gibiydi toplu sürülenler. Dört beþ dana da, sahiplerince yedilerek götürülüyordu. Pazarcýlar, harman yerini geride býraktýklarýnda, güneþin ilk ýþýklarý da Murat Daðý’na “merhaba” diyordu... Köyün mezarlýðý geçilirken büyükleri gibi Veysel da, ölülerin ruhuna dua okudu. Bir süre gittikleri köy yolundan ayrýlýp, Dumlupýnar’a kestirmeden ulaþan dað yoluna saptý pazarcýlar. Hem dar hem de bazý yerleri epey dik, kaðnýnýn zor gidip geleceði yolda yürüyorlardý. Veysel gibi, eþek ya da beygir üzerinde gidenler de vardý. Ormanlarýn içindeki bu yoldan gidilirken küçük bir alanda mola verildi. Hayvanlar yaylýma býrakýldý. Aç karnýna yola çýkanlarca yer sofralarý kuruldu. Veysel, dedesinin hazýrlayýverdiði, içi tereyaðlý bazlamayý iþtahla yedi. Üzerine de, çeþmenin buz gibi suyunu içti. Hayvanlar otlatýla otlatýla yol alýndýðý için akþam karanlýðýnda, etrafý karaçam aðaçlarýyla çevrili, oldukça geniþ Arpagediði Alaný’na varýldý. Öteki köylerden getirilen hayvanlarla doluydu alan. Yakýlan ateþlerin baþýnda yýðýnla insan vardý. Alaný ayýran yolda ilerlerken, Veysel’in burnuna öyle güzel bir koku geldi ki,.. Kokladýkça içine çekti kokuyu… Þimdiye kadar hiç duymadýðý bir yiyecek kokusuydu bu. Yolun yan tarafýnda yakýlan bir ateþe yaklaþtýkça burnuna daha fazla gelmeye baþladý koku. Ateþe yaklaþýrken baþýný çevirip baktý. Ateþin közünde bir þeyler piþiyordu. Piþerken tüten ve güzel koku yayan þeydi onlar… Et kokusuyla birlikte sarýmsak ve kekik kokusu da yayýlýyordu o piþen þeylerden… Yemek yiyen adamlardan birisi, býçaðýn ucunu batýrarak alýp örtü sofrasýna koydu birkaçýný. Býçakla böldü onlarý. Beþ altý kiþiydiler. Hemen yemeye koyuldular. O þeyleri aðzýna atanlar, parmaklarýný da yalýyordu. Demek ki çok tatlý þeydi o yedikleri. Öyle bir caný çekti ki Veysel’in, aðzý sulanýverdi. Bölünen þeyi olduðu gibi yerdi. Belki verirler diye durup baktý o þeyi yiyenlere. Bakýnýrken yutkunduðunu gördükleri halde bir týkým bile vermediler… Arkasýndan gelen köylüsü, “Yürü,” deyince, boynunu bükerek, aðzýnýn suyunu yutarak yürüdü… Giderken, “o adamlarýn yediklerinden belki bizim köylülerde de vardýr. Yerlerken bana da verirler” diye umut etti… Bu köyün pazarcýlarý da yer buldu alanda. Hayvanlara ot verildi. Ateþ yakýldý. Veysel, kokusu hâlâ burnunda olan o þeyden piþirileceðini umuduyla ateþin baþýna tünedi. Ateþ biraz harlayýnca, geniþçe bir örtü serildi ortaya. Torbalardaki yiyecekler konuldu üstüne. Peynir, soðan, domates, biber, haþlanmýþ yumurta. Kokusu pek güzel þeyin köylülerinde olmadýðýný, ateþin de, aydýnlýk vermek üzere yakýldýðýný anlayýnca iç geçirdi Veysel. Dedesinin uyarýsýyla sofraya oturdu. Karný aç olduðu halde, yiyeceklerden yemek istemedi caný. Közde piþen, güzel kokulu o yiyecek gözünün önünden gitmiyor, caný onu çekiyordu. Garip garip bakýnýrken; “Yesene oðlum,” dedi dedesi. Bir tek yumurtaya gitti Veysel’in eli. O bile zor geçti boðazýndan. Dedesinin kulaðýna, çiþinin geldiðini söyledi. Birlikte öteye gittiler. Geri döndüklerinde dedesinin; “Otur. Karnýný iyice doyur,” demesine raðmen sofraya oturmadý. Ateþin baþýna çömeldi. Sofra kaldýrýldýðýnda, dedesinin serdiði kepeneðin içine büzüldü. O güzel koku burnundaydý hâlâ. Ateþte piþen nefis kokulu o þeyler geldi gözünün önüne. Aðzý gine sulandý… Þafak sökerken uyandý Veysel. Çiþ yapmak için az ötedeki üç dört çam aðacýna doðru giderken sancý hissetti önünde. Çam aðacýnýn arkasýna geçti. Çükünü çýkarýrken daha fazla acý duydu. Çiþ yaparken de acý biber sürülmüþ gibi yandý çükü. Eðilip bakýnca ürpertiyle korktu. Sidiðini üstüne serptirdi. Çükü, kocaman olmuþtu. Fazla oynayýnca ya da bazý sabahlarda þiþerdi emme hiç böyle olmazdý. Bu defa pek beter þiþkindi. Aðlayacak gibi oldu. Köyden baþkalarý olmasaydý, aðlayarak dedesine giderdi ama, “köylülerim öðrenir, eðlenir” diye aðlamadý... Utandýðý için çükünün þiþtiðini dedesine söyleyemedi Veysel. “Gece uyurken böcek ýsýrmýþ” diye yordu þiþkinliði. “Geçer” diye umut etti. Eþeðe binince, semerin önü hepten acýttý þiþkin çükünü. Yürüyeceðini söyledi dedesine. “Yolumuz epey uzak. Yorulursun,” dedi dedesi. “Yorulmam,” dedi Veysel. Eþekten inerken de acýdý önü. Yürüdü. Bacaklarýný aça aça… Henüz sünnet olmadýðý halde, yeni sünnet olmuþ oðlan çocuðu gibi… Geceyi yaylada geçiren pazarcýlar, kuþluk vaktinde indiler Dumlupýnar’a. Hayvan pazarýna geniþ sokaktan gidiliyordu. Yürürken etrafýna da bakýnýyordu Veysel. Evler, köydeki evlerden daha güzeldi. Çoðu beyaz badanalýydý. Bazý pencereler boyalýydý. Sýra sýra dükkanlar vardý. Cami, pek heybetli ve güzeldi. Mektep, iki katlý koca bir hanay gibiydi. Bahçesi geniþti. Taþ duvar üzerinde duran, belden yukarýsý olan bir adam takýldý gözüne. Durup, daha dikkatli bakýnca aðzý açýk kalýverdi. Atatürk’tü görünen heykel adam. Atatürk’ü canlý gibi görmekle pek sevindi. Esas duruþa geçerek baþýný fazlasýyla eðerek Ata’sýný selamladý. Þapkalý olduðunu anlayýnca, kasketini çýkarýp, ikinci defa selamladý Ata’sýný. Köylülerinden bazýlarýnýn gülümsediðini, hafiften güldüðünü görmedi. Kasketini giydi. Ayrýlacakken, çýngýraklý ses duyunca ne diye merak edip yerinde kaldý. Okulun geniþ kapýsýndan koþuþarak çýkan öðrencilerle cývýl cývýl oluverdi bahçe. Çocuk bolluðuna hayret etti Veysel. Epey kýz vardý. Baþlarý açýktý. Köydeki okulda kýz öðrenci yoktu hâlâ. Büyükler, “Kýz kýsmýnýn mektepte ne iþi var,” dermiþ. Ondan dolayý okula gönderilmiyormuþ kýzlar. Dumlupýnar’da, kýz çocuklarýnýn da okutulmasýna nedense sevindi Veysel. Buradaki talebelerin hepsi önlüklüydü. Çoðunun ayakkabýsý parlak boyalýydý. Baktý kaldý Veysel. “Demek ki kasaba çocuklarý böyle oluyormuþ” diye yordu gördüklerini. “Keþke biz de kasabalý olsaydýk… Ben de bu çocuklar gibi olurdum… Daha iyi okurdum… Beyaz yakalý önlüðüm olurdu…” dedi içinden. Köylüsü kolundan çekince yürüdü. Okulun bahçesinde oynayan çocuklara baka baka… Bacaklarý birbirine deðince önü fena acýdý. Kasaba okulunun güzel giyimli çocuklarýndan uzaklaþtýkça içi daha çok acýdý… Ýlk defa tren gördü Veysel. Gözden kaybolana kadar baktý durdu. Hayvan pazarýna geldiklerinde þaþtý kaldý yine. Ýnsandan geçilmiyordu. Saymakla bitmeyecek kadar hayvan vardý pazar yerinde. Ne ararsan. Deve bile. Kitapta resmini gördüðü deveyi canlý görünce iyice bir baktý. Tavuk satan kadýnlara gülesi geldi. Öðle ezaný sonrasý koyunlar satýldý. Her biri kýrk beþ liradan… Koyunlarýn gidiþlerine üzüldü Veysel. Dedesi, “ucuza gittiler ama, satmam lazýmdý,” deyince daha çok yandý koyunlara… Orman içindeki alanlarda, kopardýðý en iyi otlarý eliyle yedirmiþti onlara… Sýk sýk bakakalan Veysel’i, “kaybederim” diye elinden tutuyordu dedesi, Hayvanlar içinden geçerken yine dün geceki koku geldi Veysel’in burnuna. Aðzý gine sulandý. Karný açtý. Sabahleyin gelirken, kemirdiði peynir ekmekle idare etmiþti bu vakte kadar. Kokuyu daha fazla alýnca karný guruldadý nedense. Ýnsan ve hayvan kalabalýðýndan çýktýklarýnda, sýralanmýþ bir sürü mangal gördü. Güzel kokulu o þeylerle et kýzartýlan mangallarýn yanýna vardýlar. Yine bakakaldý. Dedesi “Sucuk yap,” dedi en baþtaki mangalcýya. Adam, ortasý delik, olgun ahlat renginde, çocuk bileði kalýnlýðýnda yuvarlak bir þey aldý çuvaldan. Dedesi, “Hepsini,” deyince, o güzel kokulu þeyin “sucuk” olduðunu öðrendi Veysel… Veysel’e göre, bu sucuk da güzel kokuyordu ama daðdaki kadar nefis kokulu deðildi. Onun kokusu aynen duruyordu burnunda. Ýçi pamuk gibi ak ve yumuþak pazar ekmeði, yediði sucuktan daha tatlý geldi. Daðdaki o güzel kokuyu bu sucuktan alamadýðý için… Karnýný doyurduktan sonra dedesiyle birlikte ilerideki çalýlýða gitti Veysel. Çiþ yaparken acý duymayýnca eðilip baktý önüne. Bir sevindi bir sevindi ki… Dede ve torunu, hayvan pazarýndan ayrýlýp eþya pazarýna gittiler. Eþekle birlikte. Dede, çay, çay þekeri, tuz, sabun gibi eve lazým olan þeyleri alýp heybeye koydu. Yarým okkanýn yarýsý kadar da akide þekeri. Ýki tanesini Veysel’e verdi. Birini de kendi aðzýna attý. Daha öteye geçtiler. Eþeði Veysel yediyordu. Dede, üstlükler, yazmalar, kulaç kulaç çiçekli basmalar ve ak bez aldý. Hepsini heybenin bir gözüne koydu. Ayakkabý satýlan yere vardýlar. Cýzlavetlerle potinler gýcýr gýcýrdý. Dede, potinlere hiç bakmadan cýzlavetlerin fiyatýný sordu. Adam, bazý sayýlar söyledi. “Pahalý,” diyen dede, kara lastiklere yöneldi. Ýlk denediði Veysel’in ayaðýna denk geldi. “Ýstiyorsan çýkarma,” dedi dedesi. Eskimesinler diye çarýklarýný giydi Veysel. Kara lastik de olsa yeni ayakkabý alýnmasýna sevindi emme, potinlerden çok, içleri kýrmýzý astarlý cýzlavetlerde kaldý gözü. Dede, tezgahtan aldýðý bir pantolonu, Veysel’in yamalý pantolonuna göre ölçüp biçerek aldý. Ceketi ise, giydirerek denedi. Dedesi, “çýkarma” ceketini giydi. Sýrtýnda denenen iki de entariye kavuþunca sevinçten sulu hemen yaþarýverdi Veysel’in… Dedesini çok, çok seviyordu…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Veysel Baþer, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |