..E-posta: Şifre:
İzEdebiyat'a Üye Ol
Sıkça Sorulanlar
Şifrenizi mi unuttunuz?..
Bir dost nedir? Öteki ben. -Zenon
şiir
öykü
roman
deneme
eleştiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katılımı
Yazar Kütüphaneleri



Şu Anda Ne Yazıyorsunuz?
İnternet ve Yazarlık
Yazarlık Kaynakları
Yazma Süreci
İlk Roman
Kitap Yayınlatmak
Yeni Bir Dünya Düşlemek
Niçin Yazıyorum?
Yazarlar Hakkında Her Şey
Ben Bir Yazarım!
Şu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm başlıklar  


 


 

 




Arama Motoru

İzEdebiyat > Deneme > Yapıtlar > Yûşa Irmak




29 Haziran 2022
Eskimek  
Yûşa Irmak
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, 20 Mart 1960’ta Adalet Cimcoz’a kaygılar içinde yazmış olduğu bir mektubu var. Paris’te o dönemde birden bahar geliyormuş… Önce; “kaygı” söz konusu değil, yol boyu giderken, çiçek hali çıkıyor şairin karşısına. Divan edebiyatının şükûfenâmelerini ha­tırlıyor. Sonra, adlarını bilmediği otuz çiçek. Bu renk ve şekil şöleninden oldukça mutlu ve mesut…


:EFD:
Ahmet Hamdi Tanpınar’ın, 20 Mart 1960’ta Adalet Cimcoz’a kaygılar içinde yazmış olduğu bir mektubu var. Paris’te o dönemde birden bahar geliyormuş… Önce; “kaygı” söz konusu değil, yol boyu giderken, çiçek hali çıkıyor şairin karşısına. Divan edebiyatının şükûfenâmelerini ha­tırlıyor. Sonra, adlarını bilmediği otuz çiçek. Bu renk ve şekil şöleninden oldukça mutlu ve mesut…


Derken, Hüsamettin Bozok’tan gelen mektubu yazmış. Şiirlerin basımı sonbahara kalacakmış. Adalet Cimcoz’a, belki daha iyi ola­cak diyor, hiç değilse, belki “Eşik”i bitirebilecek. Ama hemen ardından kaygı, umutsuzluk tekrar alevlenip; yirmilerinde yazdığı bir şii­ri insan altmışında kitaplaştırırsa düşüncesi…

Durakaldım. Çünkü aynı mevzuyu, Tanpınar’ın güncesinde okuduğumu hatırladım. Değişen çağ, değişen dil, değişen şiir beğenisi… Dil mevzusu üzerinde ayrıca durulmuş. Bugün, diyor, okullarda okutulan dil, dilsiz kaldığımızın apaçık göstergesi.

1960’larda dil kavgaları çok olmuştu. Bu dönemlerde Öz Türkçe’nin hızla geliştiğini ileri sürenler de vardı. Bu yeni tilciklerin hiç tutma­yacağını ileri sürenler de vardı. Öz Türkçe’ye kökten karşı olanlar ise başka bir zümre… 1940’ların güzel Türkçe’si, sözgelimi Refik Halid’in Türkçe’si de niyeyse görmezden geliniyordu. Bu kavga sürüp gitti. Hatta siyasi bir kimlik edindi. Ve “Bitmeyen kavga”larımızdan biri olup çıktı.

Derken dil, anadilimiz, 2000’lerde, işte Tanpınar’ın söyle­diği gibi, dilsizliğe dönüştü. Tanpınar, bugünkü yaşımda şiirden bambaşka bir şey anlıyorum diye yazmış. Onu asıl kaygılandıran, dergilerde kalmış ya da yayımlamamış olduğu şiirlerin eskiyip eskimediğiydi. Mektubun bu bölümünü okuyunca yazarın heyecanlar içinde yazdığına, çektiği sancılara şahit oluyorsunuz…

Ama bir yandan da, “eskimek” üzerine yeniden düşünüyorsunuz… Ben de kendi yazdıklarımı yayımladıklarımı ölçüp biçtim. Bakınca ne çok şeyin eskidiğini gördüm. Evet, ne çok şey! Bazen de, elinizde olmayan sebeplerden eskiyip gidiyor çoğu şey…

2008 yılından bu yana bloğumda yayınladığım; araştırma, inceleme ve denemelerin birçok tez de kaynak olarak gösterilmiş olması sevindiriciydi. Sonra yeni bir çok alanda yazı daha ekledim. Hep birilerinin yolluna ışık tutması için. Geçmişten bugüne bakınca insan geriye hiçbir şey kalmamış sanıyor. Eğer bir büyücü ya da kâhin değilseniz bu yazılanların kime ışık tuttuğunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz… Özellikle gönül telime dokunan denemelerdeki konular, anlatım, üslup, yaşadığım gelişmeler ışığında daha çok yabancı ve ürkütücü geldi bana. Doğru bu sözcükler, kelimeler benim ama bir cümleyi kurarken bile hangi ruh halinde yazdığınızı hatırlamak tuhaf ediyor insanı… Hatırlıyor olmanıza rağmen yine de yabancı geliyor işte… Belki eskiyip gitmiş her şey diye düşünmeden edemiyorsunuz…

Birçok yorumcunun yazıyı, konu başlıklarını eleştirdiği noktalara bakınca gönülden dökülen yazıların birçok yürekte karşılığı olduğunu, bazılarının ise uzaktan yakından alakası olmadığını görüyorsunuz.. Oysa etkilenme, esinlenme her sanatın mihenk taşı belki doğası. Ama o etkilenişleri, esinlenişleri kendi iç potanızda eritip yazıya dökmenin nasıl bir zaman aldığını ancak siz bilirsiniz, okuyan değil. Hele hele coşkun bir yüreğe, deli bir gönle sahipseniz; aşk, özlem, hasret, ayrılık!!! gibi mevzular ciddi manada yaralanmanıza sebep oluyor. Bugün en son karaladığım “Tesirsiz Sözler” bile eskimiş gibi geliyor bana. Zira onları eskiten, yaşadıklarımı tam manasıyla eritememiş olmamdır.

Her ne ise,

Tanpınar’ın mektubuna tekrar dönüyorum! O şiirler, eskidi diye yerin­diği şiirler çok daha önce kitapta derlenseydi bence zerre kadar üzülmezdi yüce yazarımız. Çünkü ben de uzun yıllar üzerinde çalıştığım kitabımı nihayete erdirip yayınlanması için yayıncıları dolaştığımda onların istekleri karşısında ümidimi yitirip ya­yımlanmasından vazgeçmiştim. Sonra kitabımı tekrar okuyunca tecrübesizliklerimi görüp, çocukça bir korkuyla saklamaya, gizlemeye çalıştım. Oysa yeni yazılan metinlerin daha sonra yazdıklarıma yeni bir yol açtığını duyumsadım. Evet, hep daha iyisi olabilir düşüncesi güzel ama bu yazının da içtenliğini, samimiyetini yerle yeksan ediyor. Yani bir şey de ruh yoksa kime can bağışlar diye sormadan edemiyorsunuz. Bir de muhteva olarak bir insan daha iyi bir eseri ortaya çıkartamayacaksa yeni bir kitabı dünyaya getirmesinin bir anlamı olmadığını düşündüm. İşte bu sebeplerden dolayı kitap çıkartma fikrimden kökten vazgeçmiştim. Belki hepsi, insanın kendisiyle, yazarlığıyla mücadele ettiği bir süreçtir bilemem ama benim yaşadığım bu süreçte yeni bir kitabı dünyaya getirme fikri yok artık!

Benim Tanpınar titizliğinde bir yazar olabilmek gibi isteklerim olmadı hiç! Ama onun bu mücadelede yaşadıklarını okuyunca büyük bir saygı duydum. İşte büyük bir yazar, sanatçı böyle olur dedim. Zira o bugün edebiyatın en önemli kalemleri arasında…
Biz ise daha bir gönle girmeyi, onla senkronize olabilmeyi becerememiş acizleriz…

Kalın sağlıcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazıda yazanlara katılıyor musunuz? Eklemek istediğiniz bir şey var mı? Katılmadığınız, beğenmediğiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düşündüğünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazıları yorumlayabilmek için üye olmalısınız. Neden mi? İnanıyoruz ki, yüreklerini ve düşüncelerini çekinmeden okurlarına açan yazarlarımız, yazıları hakkında fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloğa geçebilmeliler.

Daha önceden kayıt olduysanız, burayı tıklayın.


 


İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.

Yazarın yapıtlar kümesinde bulunan diğer yazıları...
Eşek Edebiyatı
High – Rise (Gökdelen)
Yabancı Gözüyle Türkler
Eski Kitaplar Neden Okunur?
Batılı Şiiri Bize Nasıl Sevdirdiler?
Körleşme
Mihr ile Mâh
El Ruido de Las Cosas Al Caer (Düşen Şeylerin Gürültüsü)
Uzak Nasıl Yakın Edilir?
Budalalık Nedir, Nasıl Keşfedildi?

Yazarın deneme ana kümesinde bulunan diğer yazıları...
O Kelime!
İstanbul’u Düşünmek
Geçmişi Geçmişimiz Olan Şehir: Bosna - Hersek
Kaygı ve Endişe İnsanı İnsanlıktan Çıkartır
Ruhu Vurgun Yemiş Dalgıçlar
13 - 14 Yaşındaki Kız Çocukları Hakkında…
Abdülhamid, Abdülhak Hâmid ve Karındeşen Jack
Ezberlerin Bilimsel Kılıklısı Bir Felakettir
Gidene Yol, Kalana Yer Vermek
İşlenmemiş Cevherler Ülkesi: Türkiye

Yazarın diğer ana kümelerde yazmış olduğu yazılar...
Geldim [Şiir]
Bir Hicran Nağmesi [Şiir]
Sakin Bir Acı [Şiir]
Sözün Çiçeği [Şiir]
Sevgiliye Hasretle [Şiir]
Geceye Kâside [Şiir]
Benimle Ölür Müsün? [Şiir]
Gözbebeği Turşusu [Şiir]
Beste-i Nigar [Şiir]
Bilemezsiniz [Şiir]


Yûşa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aşığı! Yayıncı, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık

| Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır.
Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz.