İnsan özgür doğar, ama her yanı zincire vurulmuştur. -Rouesseau |
|
||||||||||
|
Her ne ise, hem kitapları bilirsiniz, bıraktığınız köşede, evet tam da oracıkta bir kedi gibi sessizce bekler, bir insan elinin ciltlerine, insan gözünün içlerine bakmasını isterler… Kitapların bu bakışına kayıtsız kalamadığım için şöyle minik, şirin bir çırpıda okuyabileceğim kitabı kitaplığımdan alıp okudum. Hacmi küçük ama etkisi büyük bir şiir kitabına denk geldim… Şimdi sizlere bu eser hakkındaki düşüncelerimi paylaşmak istiyorum. Evet, “Suya Kanat” isimli bu kitap “Kaybolmak” ile başlayıp “Gaybol-mak”a doğru akan bir yolculuğu, tevekkülle kabul etme şuurunun keskinleştiği, kâl’den, hâl’e dönüşmeyi tamamlamaya çalışan bir yapıt olarak karşımıza çıkıyor! İlginç de bir not var kitapta. Şöyle diyor şair: “Suya Kanat şairin muhtemelen son şiir kitabı.” Mühür Kitaplığı, İhsan Deniz imzalı, 39 sayfalık bir içim su ama umman tadı veren enteresan şiir kitabındaki şiir adlarına bakıldığında sanki Rilke’nin mi yau bunlar demeden edemiyorsunuz. Hatta bu kitabın ismi: “Saatler Kitabı” olmalı, şair yanlışlıkla mı “Suya Kanat” koymuş diye düşünmeden edemiyorsunuz… Zira “Serin”, “Ağır”, “Uzak”, “Sessiz”, “Derin”, “Yakın”, “Kuşkulu”, “Durgun” diye başlayıp hepsi “Saat” ile biten şiir başlıklarından başka bir çağrışım çıkartmak mümkün değil. Ama, fakat ve lakin tek tek şiirleri okumaya başladığınızda, kitabın tümüne yayılan ana düşüncenin, kitabın bağlamını kuran temel şiirsel vaadin ayrımına varabiliyorsunuz. Ve elbette bütün kitabı özetleyebilecek eski, çok eski bir mısra aklınıza geliveriyor ama bu mısrayı yazının sonuna bırakacağım müsaadenizle… Şimdi gelin hep birlikte bu şiir kitaba bir gözatalım… *** Epistemolojik kopuşun fikir babası Gaston Bachelard’ın, bizim anâsır-ı erbaa olarak bildiğimiz dört unsuru (hava, toprak, ateş, su) evrensel imgelemin eşiği ve kaynağı olarak ele alıp yazdığı bir dizi eseri var. Bu girişimin bir uğrağı olan “Su ve Düşler” isimli eserinde ise hazret şöyle der: “Derin suda kaybolmak ya da uzak ufukta kaybolmak, derinlikle ya da sonsuzlukla özdeşleşmek; insanoğlunun, imgesini suların yazgısından alan yazgısı budur işte.” Kaybolmak’tan Gayb’olmak’a… İşte İhsan abinin şiir kitabı “Suya Kanat” tam olarak evrensel bu durumu kaderi olarak taşıyor gibi geldi bana. Elbette başta “Kaybolmak”la yola çıkar (“Şu sarhoş denizin ufkunda nasıl kayboluyorsa sırtlan / kaçmak istedim ben de dilimdeki o âtıl yaradan”) sonrasında bir arzudan, fakat nihai bir arzudan arınma deneyimi olarak Gayb’olmak’a doğru senkronize olur yazarımız… Aslında İhsan Deniz’in şiirinde daha başlangıç anlarından beri “su, deniz, yağmur, kuyu, kıyı, köpük, ırmak” gibi bir dizi sözcük öbeğiyle bize ulaşan bir sıvı/akışkanlık imgesi bolca bulunuyor. İlk kitabı “Mağara Külleri”nden (1984) bir dize örnek vermek gerekirse: “denizler seni anlatamaz”. Zaman zaman geriye çekilir, derine iner gibi olur. Ama her kitabında alttan alta bu saklı varlığını hissettirir bize o gizemli akışkanlık. GeceDilOldu (1998) kitabından sonra ise adım adım, giderek baskınlık kazanmaya başlar. Hurufi Melâl’deki (2002) “Toplu Sayfa” şiirinin bir bölümünde: “İnsan bir denize kaç kere bakabilir?.. Hiç unutmam: Aynadaki yüzüne yanan/ bir denize bakar gibi/ bakmıştı Cahit Zarifoğlu… Yüzündeki denize öyle bakanı hiç görmedim!/ … Hiç sormamıştım bugüne/ kadar: Bir denize bakmayalı kaç/ zaman oldu? Bir denize sığmayalı/ kaç zaman?” der… Bachelard abimiz de ismini zikrettiğim eserinde; “Su tözsel bir yokluktur. Umutsuzlukta bundan daha ileri gidilemez. Kimi ruhlar için su umutsuzluğun maddesidir.” der. İhsan Deniz’in 40 yıla varan şiir serüveninin hiçbir döneminde umut’a, neşe’ye, nikbinlik’e uğramadığını tespit etmek bizi nereye ulaştırır? Belki şöyle bir çıkarıma: “ben” ile “nefs” ile “dünyada olmak” ile didişen bir şiirdir İhsan Deniz’in şiirleri… Baştan buna yazgılı bir şiir çünkü. Ve kaderi de tıpkı bir kitabının adı gibi “Baht-ı siyâh” olan bir şiir… Su ve akışkanlık, Batı şiirinin büyük imgelem havuzlarında çoğunlukla “Narcissus”a bağlanır. Ya da periler, Nymphe’ler, Nereus Kızları, kuğulara filan… Bir yanı narsisizme, bir yanı melankoliye çıkar bu imgelem kaynağının. İhsan Deniz’de ise her ikisi de yoktur! Çünkü “melankoli” ile “melâl” aynı anlama gelmez! Yakındırlar, karıştırılırlar ama ontolojik olarak birbirinden farklıdırlar. İhsan Deniz’in yolculuğu, yazının başında da dediğim gibi, “Kaybolmak”la başlayıp Gayb’olmak’a doğru akan bir yolculuktur adeta… Şair de zaten bu şuuru her haliyle, ama Batı’ya özgü bir trajedi kahramanı gibi değil de Doğu’ya yani bize ait bir kul olma haliyle kabul eden, onu taşıyan, kaderin içinde eriyip ummana karışmayı dileyen ve bekleyen biri olarak karşımıza çıkar. Ve bunu, şu dizelerdeki gibi çok zaman önceden beri bilendir: “Kaybettim,/ ihsanı/ ve denizi/ ve içinde ketbolan İhsan Deniz’i.” (Baht-ı Siyah, 2009). Son şiir kitabı mı? Hayır değil. İnşallah da son olmaz. Zira bu kitaptan sonra “Tam” adlı bir şiir kitabı ve toplu şiirlerinin yer aldığı “Dut Ağacında (Toplu Şiirler 1980-2015)” adlı iki eseri daha dünyaya getirdi. Suya Kanat, ise tüm şiir kitapları arasında son şiir kitabıyla da uyum içinde bu şuurun keskinleştiği, kâl’den hâl’e dönüşmeyi tamamladığının bir göstergesi gibi geldi bana. Şair, Pessoa’dan, “Sular çağırıyor beni / Denizler çağırıyor / Beni çağırıyor ete kemiğe bürünen tüm uzaklıklar” epigrafıyla açılıyor Suya Kanat… Şair bu çağrıya yanıt veriyor kitaptaki şiirler boyunca ve sonunda iyice küçülen puntolarla kapanışını [bitişik yazılmış] şu dizelerle yapıyor: “kaderimeboyuneğdim”. İhsan Deniz’in 1998 yılından beri eserlerini takip eden bir okuru olarak “Hayalî”nin o muhteşem mısraını anmakla yetinelim biz, yazının başında söz verdiğim gibi. Belki de –kimbilir- yazmacağını söyleyen şaire bir cevap olur bu dizeler: “Cuylar çün erdiler deryaya hâmuş oldular.” Allah şairden razı olsun… Kalın sağlıcakla…
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Yûşa Irmak, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |