"Bir kitabın kaderi okuyanın zekasına bağlıdır." -Latin Atasözü |
|
||||||||||
|
Evlilik konusunda treni kaçırmak söz konusu olur bazıları için. Kız arızalı olabilir, gelen talipleri beğenmeyebilir mesela. Kız işini yoluna koymaya çalışabilir, evliliği nasılsa sonra yaparım diye düşünebilir. Kimi sebeplerle evliliği öteleyebilir ya da evlenemez bir türlü. Evliliğin asla yapılmaması gereken yaşlar vardır, yaşam döngüsünde şanslı zamanlar vardır, bu zamanlarda evlilik yapılması iyidir, yani o iş o zamanlarda yapılırsa boşanma söz konusu olmaz, olmayabilir. 20’li yaşların sonunda… yani 27,28,….30…bu yaşlarda asla evlilik yapmayın. Yaşam cevherinizin, dürtülerinizin ve düşüncelerinizin, yaşam enerjinizin en güçlü olduğu yani daha önceki dönemlerde evlenmeniz lehinizedir. Çokça, binlerce ilk evliliğin yürümediğini, boşanmayla sonuçlandığını (çocuklar olsa bile) bilmelisiniz, yani yıkılmayın, dünyanın sonu değil, birçok kadın mutluluğu ikinci evlilikle yakalar. Zaten ilk evlilikte insanların bazıları neyin ne olduğunu anlayamaz. Evlilikte sözünü ettiğim tılsımlı zamanları kaçırmışsan 30’lu yaşların sonunu bekle, 37, 38, 39, 40,41, kaçırdığın treni yakalama ihtimalin var. Bu düşük bir ihtimal ama. Zor. Kadın için, erkek için kolay. Kızlara derim ki; duygusal olmayın, akıllı olun, iş işten geçince düzgün adam bulunmuyor, yani o parlak dönemde düzgün birini buldunuz, kapın onu, o parlak dönemde elimi sallasam ellisi zihniyeti vardır, talipler çoktur ve siz kendinize aşırı güvenirsiniz. Böyle tipler evlenemiyor, yalnız kalıyor ve yaşlı başlı adamlarla arkadaşlık etmeye mecbur kalıyorlar, iyi biri olsun da… düşüncesiyle, yani kadın hiç evlenmemiş, evlenmiş boşanmış bir adamla… evlenirim bu adamla, iyi biri canım diye diyalog içine giriyor, yoksa bu kadını alacak biri yok, umutla sarılıyor ona. Bu kişi internetten bulduğu biri olabiliyor, hiç güvenilmez olan şeye yalnızlık sıkıntısından sarılıyor. 40’lı yaşlarda hiçbir kadına boşanmayı tavsiye etmem, o yaşlarda boşanıp yeni bir aşk yakalarım diye düşünen kadınlar avuçlarını yalarlar. Neden mi? Sağlam, gerçek bir sebep yokken yuvalarını dağıtırlar, evlat mevlat umursamazlar, zevk ve yeni hevesler peşine düşenlere bu ilahi adalet dert ve beladan başka şey sunmaz. Böyle kadınlar var ve yaşı otuzlara çok yaklaşmış ve evliliği yürümemiş ve çocuk sahibi olmuş kadınlar var, işsiz güçsüz ve iş bulup çocuğa bakmak zorunda kalacak; çünkü bu ülkede nafaka parası gülünç derecede az, bununla asla geçinilmez ve “kadın artık kocam var, bana bakacak” diye saflıkla hareket edip evde oturmayı hayal etmişse boşanınca; “kahretsin, iş yok, iş bulmam lazım, baba evine de dönemem ki” diye düşünüp her gün sıkıntıyla üzülüp daha çok kararacak kalbi ve ruhu. Birçok kadını ve erkeği bir imza bitirir, evlilik için bir karalama. Tek imza ölüm fermanındır, madden ve manen. Hani derler ya; “anne gibi yar olmaz.” Benim inandığım budur. Çünkü gerçekte kadın ve erkek arasında bir sevgi yok, çatışma, çıkar ilişkisi var; ama anne ve evlat arasında çıkar ilişkisi yoktur, anne evladını çıkarsın, sahtekarlık barındırmadan sever. Evlilik korkunç bir şey. Hassas ruhlar bunu bilir. “Sen benimsin.” Diyor mesela kadına. Bunu demekle o senin mi oluyor? Birinin birine sen benimsin demek korkunç, saldırı gibi bir şeydir, onu imha etmek gibi bir şey. Evli kadın evi terk ederse suçtur, yasa böyleymiş. Kadın sevişmezse suçmuş. Yasa böyle diyor. Ya bu nasıl ilkellik ya? Ben ömrüm boyunca bazı şeyleri hiç yaşamadım, bazı yanlışlara hiç girmedim, bazı bataklıklara, evlilik bir bataklıktır. Adam evlenmiş, bir gün evli kalmış, kadına nafaka ödüyor, ortada çocuk yok, adam şehir şehir gezmeye başlamış sorunu yok edilsin diye, sorununa dikkat çekmek için, kadına para ödemekten bitmiş hayata, işi gücü yok. “Bugün neden yemek yapmadın?” deyip adam küfürler ediyor karısına. Bu nasıl bir hayvanlıktır. Kadın adamın hizmetçisi olmuş. Buna evlilik diyorlar. “Bugün berbat hissediyorum, yüzünü görmek istemiyorum, kimseyle muhatap olmak istemiyorum,” adam böyle hissediyor mesela. Kadın mesela. Bu kişiler evliyse sabah kalkıp eşek gibi kış soğuğunda işe gitmek zorunda. Ben mi marslıyım, evli olan bu tipler mi? Bunlar marslı, kesinlikle. Sürünün inanıp esir olduğu şeyleri fark ettiğimden beri, “iyi ki yalnızım, şükür!” diyorum kendime. Tramvayda cep telefonuyla konuşurken çekinirken ben… diyelim evli olacağım da karım yemek yapmayacak…ben de kızacağım ha…o ilkel düzeyde değilim ya da evli olacağım, “hım, akşam eve gideyim de karımla sevişeyim güzelce.” Diye düşünüp ona mesaj atayım: “W akşam hazır ol aşkım, sevişeceğiz, kırmızı o giysini giy…” O da yanıt yazsa: “Seni sabırsızlıkla bekliyorum hayatım.” Arkadaşlar benim böyle bir hayatım hiç olmadı, hiç de olmayacak. O kadar değerli dertlerim var ki, sevişmek kiiiim, ben kimmmmm? Dağda bir kulübe hayalim var, hayatta en çok istediğim bu, bitirmem gereken romanlar…görevler… “Aşkım” diyor “Hayatım” diyor, Ne aşkı, ne hayatı…yok böyle bir şey. GERÇEK HAYATTA SEVGİ DENEN ŞEY YOK Kİ. Olsaydı onu bulurdum. Aşkım diyor ona. Ben ise demir gibiyim, çelik gibi. O laflar hiç inanmadığım laflar. İsa Kantarcı
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © İsa Kantarcı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |