İnsanların arasında yaşadığımız sürece, onları sevelim. -Andre Gide |
|
||||||||||
|
Küçük kırmızı kutu rahat, derin bir nefes aldı. Ve gülümsedi. ‘Tamam çocuklar çıkabilirsiniz!’ diye fısıldadı. Birden küçük kırmızı kutunun içindeki paralar kenarlara doğru hareket etmeye başladı ağır hareketlerle. Ruhu, benliği olmayan bu paraların cansız bedenlerinin kendi kendilerine hareket etmesi beklenmezdi onlardan tabii ki de. Bütün bu ruhsuz paraların altındaki bedensiz ruhlar hareket ediyordu aslında. Ve hatta, bakın! Bütün paralar küçük kırmızı kutunun kenarlarına yapışıp kutunun içinde ikinci bir kat duvarı örmüştü şimdi. Bedensiz ruhlar yine dans etmeye başladılar. Kağıt paraların yumuşak yüzeyine olmayan ayaklarıyla basarak ve olmayan kollarını küçük kırmızı kutunun kapağına doğru uzatarak olmayan müziğin içinde aktılar... Yumuşak ve kıvrımlı hareketleriyle, bir uyum içinde, bir bütünmüşçesine dans ediyorlardı. Küçük kırmızı kutu gülümsedi. Bedensiz ruhları çok severdi çünkü onlar olmayan ayakları ve olmayan kollarıyla kutuda, uyum içinde dans ettikleri vakit kendini dans ediyor gibi hissederdi. Ruhsuz olan paralarsa orada öylece dururlardı, sadece kibarlıktan çağrılmış misafirler gibi sus pus oturur bedensiz ruhların olmayan dansını izlerlerdi. Ama günlerden bir gün küçük kırmızı kutu ne olduğunu anlayamadan kendini üstünde durduğu masadan aşağı düşerken buldu. Bu ne garip bir tesadüftür ki o gün içinde hiç para yoktu. Bu nedenle küçük kırmızı kutu ağır ağır düşüyordu yere, dahası yere değil, başka bir yere düşüyordu... Havada süzülürken karanlık ve demir parmaklıklarla dolu bir alana doğru gittiğini farketmişti. Çöp kutusu... Hayır olamaz. Acaba sürekli küçük kırmızı teneke kutunun içinden para alan elin sahibi onu niye çöpe atmaya karar vermişti? Masanın üstündeki eski yerine özlemle ve üzüntüyle baktığında elin onun yerine başka bir kutu koyduğunu gördü. Bu kutu tuhaf bir şeydi, üstünde kocaman bir düğmesi vardı. El düğmeye bastığında kutu zannettiği şeyin ortasından küçük bir çekmece çıkıyordu ve parayı çekmeceye koyup tekrar düğmeye bastığında para küçük kutunun içine giriyordu. “Hıh...” dedi küçük kırmızı teneke kutucuk. “Hiç de güzel değil bu yeni kumbara. Ben ondan çok daha doğal ve şirindim en azından.” kapağında tornavida yardımıyla açılan ince uzun para deliği ve işlemeli tenekeden yüzeyiyle gayet mütevazi ve kendine has bir kutuydu kendisi gerçekten de. Bedensiz ruhlar da üzülmüştü. Çünkü atılan onca kağıt ve çer çöpün arasında çapraz duran kutunun içinde dans etmek artık imkansızdı. Bunun üzerine bedensiz ruhlar küçük kırmızı teneke kutudan özür dilereyek dışarı aktılar. Ve olmayan müzikleriyle birlikte pencerenin üstüne tırmandılar. Küçük kırmızı kutu da yarım saat sonra diğer çöplerle beraber sokaktaki gri tenekeye doğru bir yolculuğa çıktı, onu bir daha gören olmadı. Bedensiz ruhlar ne yapacaklarını şaşırmışlardı çünkü küçük kırmızı kutunun parlak teneke yüzeyini gerçekten de çok sevmişlerdi dans etmek için. Yeni kutunun içindeyse dans edecek hiç bir alan yoktu. Aralarından biri o uyumlu dalgalanmadan kopmuş, yeni kumbarayı keşfetmeye çalışmıştı. Ancak kutunun içinde o kadar çok yay ve başka parçacık vardı ki, beş tanecik bile bedensiz ruh dansedemezdi orada. Bedensiz ruhlar uzun uzun pencere pervazında oturdular ve dans edecek bir yer bulmak için beklediler. Daha sonra odanın köşesinde, yatağın kenarına asılı kalmış olan bir mendili gördüler. Hemen, uyum içinde, onun içine aktılar ve orada sıkışık sıkışık oturmaya başladılar. Mendilin beklemek için daha uygun bir yer olduğuna karar vermişlerdi çünkü. Bir mendil bir pencere pervazından daha kolay yer değiştirirdi sonuçta. Çok çok günler sonra, tam bedensiz ruhlar uyumaya başlamışken el gelip mendili aldı. Şöyle bir silkeledi; eğer bedensiz ruhlar mendile sıkı sıkı tutunmamış olsalardı kesinlikle yere düşerlerdi doğrusu! Sonra elin sahibi mendili cebine sokup odasından çıktı. Bedensiz ruhlar ilk defa odadan çıkıyordu. Heyecanlıydılar. Yepyeni bir dünyaydı bu gördükleri yerler onlar için. Çevrelerindeki kimse onları farketmiyordu ama. Küçük kara tozlar, salondaki saman süsler ve minik mavi misketler, bedensiz ruhların tek birinin bile olmayan yüzüne bakmadı. Bunun üzerine bedensiz ruhlar olmayan ayakları ve olmayan kollarını düşündüler birden. Olmayan müziklerini ve olmayan danslarını akıllarına getirdiler. Onların olmadığını anladılar... Ve de hiç kimseye fark ettiremeden yok oldular...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Esin Yardımlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |