Herkesin derdi başka. -Orhan Veli |
|
||||||||||
|
Ama boş zihin yerini elbet gelecek sonlu bir uykuya bırakacak, ne zaman ki bu sayfalar dolmuş olacak... : Kelebek kanatlarını çırpar melekler. Kızıl ve kıvırcık saçları, beyaz ve geçen parlak yılların ışığı altında yıpranıp eskimiş giysileri vardır onların. Gözleri neşeyle parlar, ipince yüzleri gibi... Ve yine ince, uzunca, zarif bedenleri gibi... Sonsuz şarkılar söyler melekler. Huzurun doruk noktasından da ötelere ulaşan notalarla ezgiler mırıldanır, melodiler yaratırlar. Sözlerin ölçülemez derinliğinde görmüş geçirmiş ve daima eskinin güzelini anan gözlere sahiptirler. Bu gözlerin derinliği de ölçülemez, parıltılarından bütün anlamlar çıkartılabilir. Erkeği veya dişisi, ebedi huzurun bulunduğu yerlerde, sonsuza doğru kelebek kanatlarını çırparlar hep. Kanatları kızıl tonlarında, siyah ince şeritlerde ve her biri apayrı ve benzersiz olan süslemeli desenlerle bezelidir. Onların görevi sınırlı dünyanın sessiz ve sonlu sakinlerini sonsuzluğa ulaştırmaktır. Çaresiz bir biçimde bitmeze adım atan şaşkın bir canlıya özlemini unutturmaya çalışarak, anlayışla yaklaşırlar. Elinden tutar ve bağırlarına basarlar, ona elbet gelecek olan sonun gelmiş olduğunu, bunun yepyeni bir başlangıç olduğunu açıklarlar gülümseyerek. Dudaklarının mutlu kıvrımı, biçimli dudaklarını daha da güzel kılar. Bir kanat çırpışları bir ömrü renklendirecek kadar umut doludur. Umut, mutluluk onların hayatları ve hayat kaynaklarıdır. İkisine sahip olan yaşar, olur. Sahip olamayan ise kocaman bir hiçlikte yerini her şeyin en başından almıştır bile. Hayat kaynağı hayatlarının ta kendisidir meleklerin. Bu nedenle de olanı onlara sahip, aynı zamanda sınırsız, ebedi, ölümsüzdür de. . Denizler ise engindir. Dev dalgalarının gücü dünü sarsmıştır, bugünü sarsıyordur ve yarını sarsacaktır. İçindeki nice varlığa can vermiştir deniz, dışındakilerin canlarını almayı ise pek iyi bilir ama. Dibine batırdığı geniş uygarlıklar ve kültürler, savaşlar ve karanlık ve aydınlık geçmişler, artamayacak kadar çok olan derinliğine daha da zengin bir anlam kazandırır, kazandırmıştır, kazandıracaktır o devasa dalgalar sayesinde. Kanatsız her canlının uçmanın dayanılmaz hafifliğini tattığı bir yerdir denizlerin dipleri, dalgaların uçları ve kökleri. Ama o enginlik öyle etkiler ki canlıyı zaman zaman, gücünün önünde kendi hayatı önemsizleşir kişinin adeta. Bu yüceliğin karşısında değersizliğine tutunur yaşamının ve kendini gücün derinlerine salar. Yüceliğin içine kendini salış sınırlı bir hayatın sonunda son bulur. Nefes kesilir ve engin derinlik artık ölüme sahip olan ölümlü için görünmez olur... Orada olsa bile artık ona görünemeyen enginlik, dalgaların yani kendi benliğinin hışırtısı içinde ağlıyordur o sırada. Böyle bir güce ait olmanın, böyle bir yüceliğe sahip olmanın ve alınan her canla yüreğinde açılan derin yaraların verdiği acı da o güç kadar büyüktür, büyük olmuştur ve büyük olacaktır çünkü.. ...Dünün, bugünün ve yarının dalgaları, dışardan aldığı canları içindeki sınırlılara vermeye devam edecektir.. Ve o güç verilen son nefesin sonrasında ne yapmış olursa olsun kıvrılıp bükülüp biçim değiştiren dalgalarıyla çoktan bir canı daha kapmıştır bile... Ne kendisi, ne de bulutlar... Ne de bulutlar gözükmüyordur artık, bir çift göze daha. .. Bulutlar... Olanlardan habersiz ve olanlara ilgisizdir. Geniş kucaklarını açtıkları kelebek kanatlı meleklerin mutlu tatlılığı en acı günlerinde bile onlarla beraber kalmıştır çünkü. Yaşanan küredeki, dünya denen o yerdeki her şeyin sonluluğunu ölümsüzlerden öğrenmiş, her şeyin bitmesi gerektiğini bilmiş, en azgın ve taşkın fırtınalarını hafif düzgarlarla değiştirivermişlerdir kızgınlık anlarının ardından... Şimdiye kadar geçen sayılamaz günler, aylar ve yıllar boyunca... Ve sayılamayacak kadar çok olacak günler, aylar ve yıllar boyunca da devam edeceklerdir buna. Şimdi ve eskiden ve gelecekte.. Artık ve çoktan ve yakında bir çift göz daha bakmaz oldu, olmuştu ve olacaktı onlara... Ama bulutlar sınırsız ömürleri boyunca sonlu, sınırlı öfkeleri ve ölümsüz dostlarıyla, dünün, bugünün ve yarının bulutları olmaya devam edeceklerdi, ettiler ve etmişlerdi.. Sınırlıları sadece görür, ölümsüzlüklerin gölgesi altında onları izlerlerdi. Kelebek kanatlı meleklerin, ölümlüleri son nefeslerinin ardından yanlarına çağrışına, bağırlarına basıp ebedi mutluluk ve huzurla dolu yerlere götürmelerine şahit olurlardı... Sınırlılardan kimini mutlu eden, kimini etmeyen türlü türlü şekillere girer, kocaman yaşayan bir kürenin etrafını sararlardı... Her şeye şahit ama her şeyden habersiz ve herşeye ilgisiz olarak. ... Dünün, bugünün ve yarının dalgaları ve bulutları arasında sonsuzda sonsuzluğa ilerleyen sonsuzluğun kelebek kanatlı meleklerini gördü. Denizin koyuluğunun üzerinde boşluğa atmış olduğu bir adımla onlara biraz daha yaklaştı. Gelenlerei farkettiğini ve onlara saygı duyduğunu belirtmek istercesine şapkasını başından çıkarıp iki eliyle göğsünün önünde tuttu. Nasıl olduğnu anlayamıyordu ama bir şekilde denizin üzerinde yürüyordu işte. Sesini çıkarmadan önce önde gelenlere, sonra ardında, karada duran ve hüzünlü bir şaşkınlıkla ona bakan ve aynı zamanda onu görmeyenlere baktı. Titrek titrek gülümsedi ve tekrar kelebek kanatlı meleklere döndü. Buruk bir gülümsemeydi bu, niye buruk olduğunu bilmediği.. İçinden bir parça benliğinden ebediyen kopmuş, ya da benliği içinden ebediyen kopmuş gibi geliyordu kendisine. Uzaklaşmıştı onunla kalması gerekenden, onunla kalmayı için için istemesine rağmen. Uzaklaştırılmıştı. Sonsuzluğa doğru kelebek kanatlı meleklerin yanına, dünün, bugünün ve yarının dalgalarının ve bulutlarının bitimine gitmesinin, gidebilmesinin, gitmek zorunda kalmasının ondan aldığıydı bu. Gözlerinin görmediği bir anı, kanatsız bedeninin uçmanın dayanılmaz hafifliğini tattığını hatırlıyordu. Hayal meyal.. Çok kısa bir süre önce gerçekleşmiş olduğunu bildiği bir şeyi hayal meyal hatırlamak da hoş ve buruk bir duyguydu doğrusu.. Ve birden bir şarkı duymaya başladı.. İçindeki burukluk ve hoşluk uçup uzaklara gitmişti gördüğü kelebek kanatlı meleklerle birlikte. Şimdi duyduğu bu tuhaf ezgi ise, huzurdan da öte bir hisle tanıştırmıştı onu işte.. Arkasına döndü –hala yürüyordu ağır ağır, adımlar atıyordu tek tük- gözleri yaşlı, kara giysili tanıdıkları ve tanımadıkları ona doğru görmeyen gözlerle bakıyordu . Huzurun doruğundan da yukarıda iken bu bakışları garipsedi ve yeni dünyada yanlızlık duymaya başladı. Kimisi göz yaşları döküyordu sessizce, küçük çocuklar susmuş, gözlerini yere dikmişlerdi. Yaşlı ve siyah başörtülü, şişmanca bir kadın yaşı kadar yaşlı olan yüzünü mendiline gömdü ve yüksek sesle hıçkırmaya başladı. Ebedi huzurun sonsuzluğunun aidi kelebek kanatlı melekleri ise anlayışla ona bakıyor, onu yanlarına çağırıyorlardı. Sınırlı insan ömrü ile sonlu yaşamlardan bahseden şarkılar söylüyorlardı. Denizin üzerinde yürümeyi bıraktı. .... Dünün, bugünün ve yarının dalgalarının ayakları altında çırpınışlarını görüyor... ölümcül tehlikeyi.. ve bu ölümcül tehlikenin onu öldüremediğini. Kelebek kanatlı meleklere bakmayı gesiyor, suyun üzerinde yürüyen kendisi ile sudaki sapına kadar gerçek görünen yansımasını farkediyor, enginlerin diplerine doğru giden yansımasına bakıyor acı içinde... Ve yansımasının şu anki benliğinden çok daha gerçek, somut olduğunu anlıyor. Uzanan bir el... Yüzüyordu o sırada. Gözleri biraz aralık, ağzı kapalı, doğal olarak, tıpkı kendisi gibi görünüyor yansıması. Şapkası bir elinde, diğer elini kelebek kanatlı meleklere uzatmış olan adam yansımasına bakarak ellerini indiriyor. Ama hafif ve duru, ona sonluluğu anlatan seslerle bezeli şarkı eşliğinde sudaki yansıması kolunu indirmeden, gözünü kırpamadan, görmeden süyün üstünde taş kesilmişe bakıyor. Görmeden, göremeden. Gözünü kırpmadan, kırpamadan. Suyun üstünde taş kesilmiş olan her şeyin farkına varıyor, titriyor. Dünün, bugünün ve yarının dalgalarının onu çağrışını, denizin tuzlu gözyaşlarıyla hüznünü hatırlıyor. Deniz niye hüzünlüydü? Bir can daha aldığı için.. Siyah giysilere bürünmüş olan sahildekiler.. Aralarında sevdiği biriciği, ait olduğu ve aidi olan kadın da var.. ...ölüm ikinizi ayırana dek... ..... Birden bire bulutlara çılgınca bir öfkeyle bakıyor, dalgaların istemeden sahip olduğu, bulutların etrafında dolaşan, istemez istemez gücüyle kollarını açıp onu sonsuzluğa çağıran her şeye karşı derin bir hiddet duyuyor. Kendini yerden yere atmak, yüzünü ellerinin arasına gömmek, saklanmak, hep saklanmak istiyor, işte tam şuan. Ama olmuyor. Ölmek istiyor. Ama zaten ölü. Kıpırtısız yansımasını bir kenara bırakarak sevdiğine yani aşığına, sevdiklerine yani diğerlerine sonlu ömrünün bir ucundan, son kez bakıyor. Bir elinde şapkası, seğrek saçlarını titreten rüzgar eşliğinde tekrar elini kelebek kanatlı meleklere uzatıyor. Durulan dalgalarıyla kırık kalbinin taze yarası yavaş yavaş kabuk bağlıyor denizin. Dünün, bugünün ve yarının engin bulutları sus pus uzaklaşıyorlar. Kelebek kanatlı melekler onu alıyor ve bağırlarına basıyorlar, her yeni gelene yaptıkları gibi. Göz yaşlarının elbet sonunun geleceğini söylüyorlar ona, tıpkı ömrününkinin geldiği gibi. O ise.. Kısıtlı hayatını tatlı bir bitişle sona erdirdiğinin farkında, olayların kendi gücüyle geliştiğinin.. Elbet bir gün her şeyin biteceğinin farkındaydı. Kelebek kanatlı melekler.. Az önce denizin üzerinde yürüyen bir adam... Dünün bugünün ve yarının dalgaları ile dünün, bugünün ve yarının butuları. ...Bir boşluk daha boşald nasıl olduysa, artık dolmayı bekler. Bir elinde şapkasıyla, ölen ölümlü, yeryüzüne doğru yorgunca gülümsedi. Gülümseyişinden bir parıltı doğdu, parıltı bir çift kelebek kanadını oluşturdu. Bu doğan kelebek kanatlarının tek bir çırpıntısıyla bir ömür daha renklenmiş oldu.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Esin Yardımlı, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |