Düşünün ki hayatın silik tarafındayım!
Bu yüzden gözümün önünde parlıyor renkleriniz.
Size baktığımda güneşten çalıyorum...
ve aydan...
ve yıldızlardan.
Asırlık yağmurlardan tanıyorum resminizi;
Damla damla akan
Gözyaşlarınızdan!..
...
Sizler birer mucizesiniz. Nasıl da seviyorsunuz birbirinizi...
Gözlerinizin içi parlıyor,
-görüyorum.
Merhametiniz,
dağlar kadar!
...
Başkası olmayı biliyorsunuz.
Başkası gibi yaşamayı...
Sevilmeyi, acınmayı, öfkelenmeyi, nefreti ve sadakati...
Kendi kendinizi besliyorsunuz aynalarla.
Emeklediğiniz bu yolda, sadece görerek bir zaman, yürümeyi öğreniyorsunuz
-ve koşmayı,
hayallerinizin ardından!
Karakterler ekiyorsunuz engin tarlalara.
Kim olmak istiyorsanız,
onu biçiyorsunuz!
Öğrenerek olgunlaşıp, öğretmek için yaşlanıyorsunuz sonra.
Bir bebeğin elini tutabilmek için,
ölüyorsunuz!
...
Acıyarak bakabiliyorsunuz hiç tanımadığınız bir yüze,
Ve taraf tutabiliyorsunuz
ortada bir sebep yokken.
Savaş haberlerini izlerken, aynı mermi delip geçebiliyor sizi de.
Kurşun seslerini
duyabiliyorsunuz...
...
Birbirinize dokunup insanlar yaratıyorsunuz siz.
Dokunup, hissedip, yaşayıp öğreniyorsunuz.
Zavallı değilsiniz, asla!
Irmaklar geçiyor damarlarınızdan
Sular gibi akıyorsunuz
-görüyorum.
...
Acıyı siz öğrendiniz!
Şevkati...
Sevgiyi...
Topraktan bedenler bahşedildi size
Ruhu siz öğrendiniz.
Tarihlerden kurdunuz evlerinizi
Doğumları, ölümleri, buluşmaları kaydettiniz.
Hafızalarınıza kazıdığınız her bir kareyle
Dünleri yarattınız siz!
Kader, parmak uçlarınızda saklıydı
Yarını yazan sizdiniz!
Kalbinizde kaynıyordu o ateş
Kendi acılarınızla yanıyordunuz!
Cennet de cehennem de sizdiniz.
-inanın!
Müjdelenen o bahçe,
içinizde yaşıyordu!
Yalan söylediler
Yalan!
Kahramanı sizdiniz bu hikayenin!
Ölümsüzlük akarken uzuvlarınızdan
Tanrı'yı,
başkaları
oynuyordu...