Baþka dillerle ilgili hiçbir þey bilmeyenler, kendi dilleriyle ilgili de hiçbir þey bilmiyorlar. -Goethe |
|
||||||||||
|
Mezheplerin kronolojik olarak ortaya çýkýþ seyrini ele almaya çalýþtýk..Þimdi sýra þu önemli soruyu tevcih etmeye geldi; -Neden mezheplere ihtiyaç doðmaktadýr? -Mezhepler olmasa Müslümanlar ve Ýslam Toplumu dini ve hukuki sorunlarýna çýkýþ yolu bulamazlar mý? -Bazýlarýnýn iddia ettiði gibi tek baþýna “Kur’an” veya günümüz diliyle “Kur’an Ýslamý” Müslümanlara aydýnlatma-rehber olma konusunda yetmez mi?.. Bu konuya ýþýk tutabilmek için önce basit bir örneklemeden yola çýkalým.. Bir bina var karþýmýzda.. Bu binaya bakan üç insan var diyelim.. Bunlardan her birine; -Bu binayý bize tanýmlayýn-anlatýn,diyoruz.. Bu üç kiþi de binayý gördükleri ve algýladýklarý þekilde tanýmlamaya çalýþýyorlar bize.. Biri binanýn dýþ cephesinden, Biri kapý ve pencerelerinden, Biri çatýsýndan baþlayarak anlatýyorlar.. Ama her birinin binayý tanýmlama-anlatma metotlarý farklý,deðiþken.. Birbirini tutmuyor.. Fakat bina ayný bina.. Binada en ufak bir deðiþiklik-farklýlýk yok bu üç insan ve bizim için! Deðiþen-farklý olan sadece bu insanlarýn bize yaptýðý anlatýmlar-tanýmlamalar! Bu farklýlýklar-deðiþimler o insanlarýn ve bizim eksikliðimizden kaynaklanabilir sadece; Binanýn kendisinden deðil,unutmayýn.. Kur’an ve Sünnet karþýsýnda da Müslüman bireyin durumu týpa týp buna benzer.. Bir ayet veya hadisin veya Peygamberimiz’in bir fiilinin algý ve yorumu da böyledir.. Müslümanlar bir ayetin,hadisin ya da Peygamberimizin bir eyleminin altýnda yatan Hakikatin araþtýrýlmasýnda farklý algýlamalardan kaynaklý muhtelif fikirler-yorumlar serd edebilirler.. Bu farklýlýk-deðiþkenlik o ayetin,hadisin ya da fiili sünnetin eksikliðinden kaynaklanan bir olgu deðildir; o ayeti-hadisi-sünneti okuyan ve algýlamaya çalýþan beyinlerin dýþa vuran görüntüleridir.. Ayet ayný ayettir.. Hadis ve sünnet de.. Bizim gördüðümüz ise onlarýn “beyin atlasý”na düþen görüntüleridir.. Deðiþik renk ve görüntülerde aksetmiþ halleri.. Ve hiç biri “hakikat”in orijinali deðildir! Ve asla Allah’ýn “maksudu”na ulaþamazsýnýz,sadece gayret sarf edersiniz.. Ve yine baþka bir tarihi anekdot-örnekleme ile devam edelim sorularýmýzýn cevabý için.. Ýslam Peygamberi,bedensel engelli olan sahâbisi Muaz b.Cebel’i Yemen’e vâli olarak Gönderirken ona þu soru soruyordu; -Ey Muaz,oraya gittiðinde halk içinde nasýl-neyle hükmedeceksin? -Önce Allah’ýn kitabý Kur’an ile..Onda bulamazsam Resulullah’ýn sünneti ile hükmedeceðim,dedi Muaz b.Cebel.. Allah Resulu sordu; -Peki her ikisinde de açýk delil bulamazsan ne yapacaksýn? -Kendi re’yim(ictihad) ile hükmedeceðim,diye cevap verdi.. Ýslam Peygamberi elini Muaz’ýn omzuna koyup; -Bana ve Muaz’a istikameti gösteren Rabbime hamdolsun,buyurdu.. Bu olay tarihi vesikalarýn ýþýðý altýnda yaþanmýþ bir olay.. Bu olay; “Kur’an yeter,sünnet ve ictihadlara ne gerek var!” diyenlere,.. “Mezhepler,Ýslam Toplumu’nu bölen-ayrýþtýran,gereksiz bir kurumdur” diyenlere bizzat Ýslam’ýn Þâri’i tarafýndan verilen en saðlam cevaptýr.. Nitekim Kur’an’da Allah (c.c) Peygamberlere bizzat “ictihad” yolunu þu ayetle önermiþtir; “(O peygamberleri) apaçýk belgeler ve kitaplarla gönderdik. Ýnsanlara, kendilerine indirileni açýklaman ve onlarýn da (üzerinde) düþünmeleri için sana bu Kur’an’ý indirdik.” (Nahl/44) Buna en bariz örnek Bedir,Uhud ve Hendek savaþlarýndan önce Peygamberimizi(sav)’in bizzat Sahabesi ile istiþare ederek savaþ stratejisi konusunda onlarýn reylerine müracaat etmiþ ve en son Kendi içtihadýyla Bedir kuyularý etrafýnda yerleþme,meydan savaþý yapma ve þehrin etrafýný Hendeklerle çevirme talimatý vermiþtir.. Ve yine Medine etrafýnda çevrili hurma aðaçlarýnýn bakým ve verimliliði konusunda sahabinin Önerisiyle “aþýlama” metodunu tercih etmiþtir.. Ýslam Peygamberi bu konularda Allah’tan vahiy mi beklemiþtir? Ortaya çýkan dünyevi konularýn halli-çözümünde “icma” ve ictihad metoduna baþvurmuþtur.. Nisa suresi 59. Ayet aslýnda bir Müslümana yol göstermesi açýsýndan en sarih olan ayetlerdendir.. “Ey iman edenler; Allah'a itaat edin. Rasule ve sizden olan emir sahiblerine itaat edin. Eðer bir þeyde çekiþirseniz; Allah'a ve ahiret gününe inanmýþsanýz onun hallini Allah'a ve Rasulüne býrakýn. Bu; hem hayýrlý hem de netice itibariyle daha güzeldir.” Allah’a, Resulu’ne Dini otoriteye saygý ve kabul tavsiye ediliyor.. Devamýnda ise her hangi bir bireysel ya da sosyal bir olayýn vuzuhunda baþvurulmasý gereken Merci olarak Allah’tan sonra Ýslam Peygamberi’ne müracaatý emrediyor.. Yani bizzat Allah Resulü’nün ictihadýna.. Zira Sünnet-i Resulullah Kuran’daki kimi emirleri izahat açýsýndan üç konumda bulunur; Umumu “tahsis” eder Mücmeli “tafsil” eder Mutlaký “takyid” eder.. Sýrasýyla örnek vermek gerekirse; Nikahlanmasý haram olan kadýnlarýn sulb,neseb ve itikadi yönden sýnýflandýrýlmasý.. Regl(hayz) lafzýnýn(kuru’) talak(boþanma)da vuzuha kavuþturan içtihadý.. Ýhramdan sonra “avlanýn..” emir sigasý/lafzýnýn mubah konumunda addedilmesi gibi.. Örnekleri çoðaltmak mümkün elbette..Çünkü Resul’ün nutuk ve kelamý Kur’an’ýn ifadesiyle “vahiy” mertebesindedir..Ýþte Necm suresi 4. Ayet; “O'nun size aktardýðý sözler, kendisine indirilen ilâhî haberden baþka bir þey deðildir.” Elbette bu ayrýcalýk sadece Allah Resulü’ne verilmiþtir.. Peygamberimiz’den sonra da “ictihad” metodu sahabe-i güzin tarafýndan devam ettirilmiþ Ve Abdullah B.Ömer,Hz.Aiþe,Abdullah B.Mesud,Abdullah B.Abbas gibi her biri birer “fýkhî ekol” olan mümtaz þahsiyetler bu “ictihad ekolü”nün önde gelen temsilcileri olmuþlardýr.. Peygamberlerin “nübüvvet” özelliklerinin baþýnda elbette gönderildikleri toplumlara önder olmak, Sosyal ve bireysel olaylarý çözümlemek ve toplumlarýn sosyal ve kültürel yaþamýný düzene koymak, Ýnanç ve ahlak ilkelerini yerleþtirmek gelmektedir.. Peki bu toplumsal paradigmada kendi rey ve ictihadlarý ile diðer bireylerin rey ve ictihadlarý ne kadar yer almýþtýr? Rivayetlerden bilindiði kadarýyla Medine hurmalýklarýnýn aþýlanmasý; Bedir,Uhud ve Hendek savaþlarý stratejilerinin tayin edilmesi gibi bazý dünyevi konularda Sahabe’nin de sorup teyid ettiði gibi hem kendi içtihadýný kullanmýþ hem de bazý sahabilerin Rey ve ictihadlarýný tercih etmiþtir..Nitekim Bedir savaþýndan önce ordunun konumlanmasý konusunda görüþünü serd ettiðinde Sahabeden Hubab B.Münzir; -Ey Allah’ýn elçisi; Bu sözleriniz Allah’ýn vahyi mi yoksa sizin içtihadýnýz mý? diye sorduðunda Resul; -Hayýr,benim ictihadým buyurmuþtur.. Daha sonra bunu öðrenen Hubab B.Münzir kendi reyini Peygamberimiz’e sunmuþ ve Allah Resulü Hubab’ýn reyini tercih etmiþtir.. Bütün bu teyidli tarihi rivayetler ve vâkýat göstermektedir ki,hem Resul hem de onun talebesi Mesabesinde olan Sahabe-i Kiram “ictihad” metodunu kullanmýþlar ve bu metod dinî bir “umde/ilke” olarak Ýslam hukukunda yerini almýþtýr.. Peygamberimiz sonrasý geliþen-büyüyen Ýslam Coðrafyasý,ortaya çýkan yeni hâdiseler karþýsýnda baþta Hulefa-i Raþidin olmak üzere Sahabe-i Kiram ve Tâbiin’den önemli simalar bu sosyal hadiselerin aydýnlatýlmasý konusunda büyük cehd ve gayret sarf etmiþler ve halefleri olan tebe-i tabiin ve mütahhirun denilen selef alimleri de bu çabaya destek vermiþlerdir.. Bütün bu cehd ve gayretlerin "Ýstinbad" yoluyla oluþturduklarý siyasi,itikadi ve hukuki sosyal açýlýmlar birer "kurumsal disiplin" olarak topluma rehberlik edip yön vermiþlerdir.. Eðer bu "Ýctihad" ekolü vücud bulup geliþmeseydi ve "mezhepler" olarak müslüman bireyleri disiplin altýna almasaydý müslüman toplum/ümmet içinde zaman zaman baþ gösteren fikir anarþisi ve kavgalarý fikirden aksiyona geçecek ve önü alýnamaz sivil savaþlara sebebiyet verecekti..Ve geçmiþte bunun izlerini yaþadýk-gördük.. Hariciler ile baþlayan,Mutezile ,Þia ve gulat-ý þia denilen þianýn radikal kollarý ile devam eden bu "kaos atmosferi"nin verdiði,yol açtýðý fikri bölünme ve ayrýþma sünni ekollerin itikadi-fýkhi çalýþmalarý ve sosyal disiplini; Tasavvufun "ruhi disiplini" ile tolere edilmiþ ve Ýslam Toplu'nun siyasi,itikadi ve hukuki dirayeti saðlanmýþtýr.. Daha sonra Batý'nýn emperyal politikalarý ve Ýslam Coðrafyasý'ndaki kaynaklara sahip olma iþtiyaký ile müslümanlar arasýna serpiþtirilen Vehhabizm ve Kadýyanilik gibi "heretik" bazý dini akýmlar taraftar bulsalar da "köklü" bir sistem olarak kalýcý olamadý ve yayýlamadýlar.. Bugün de Fetö gibi Kesnizaniler gibi bir takým istihbarat örgütlerinin güdümünde olan dini görünümlü heretik yapýlar ile "dinler arasý diyalog" martavallarý yürütülmeye çalýþýlsa da özellikle Anadolu'dan baþlayýp Uzak Doðu'ya kadar uzanan "fýkhi ve itikadi disiplin" sayesinde Ýslam Toplumu gerekli reaksiyonu gösterebilmektedir.. Sözün özü veya "özün sözü" dersek; müslümanlarý sahip olduklarý bu "disiplin" sayesinde diri ve canlý tutan ve ayrýþtýrmacý aksiyonlardan koruyan "Ýslami Ekoller" Ümmetin sigortasý olmuþlardýr.. Bu "deðiþim" ve "geliþim"e kapalý olmak deðildir; aksine "ictihad" metodu müslüman bireyleri ilmin ýþýðý altýnda yeni çözümlere ve arayýþlara iten,statükoya karþý deðiþim ve geliþmeye teþvik eden bir sosyal dinamiktir.. Yeter ki bizler içimizden "Kur'an bize yeter.." diye kuru-sýký sallayan cahiller deðil; "Fýkýh(hukuk) kiþinin lehinde ve aleyhinde olanlarý bilmesidir.." diyen Ebu Hanife gibi münevverler yetiþtirelim.. Vesselam
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © lütfi akarçay, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |