Roman yazmanýn üç kuralý vardýr. Ne yazýk kimse bu kurallarýn neler olduðunu bilmiyor. -Somerset Maugham |
|
||||||||||
|
Geçtiðimiz Salý günü okulumda bir konferans düzenlendi. Ortadoðu ve Balkan Ýncelemeleri Vakfý ( OBÝV ) ile yakýn iliþkide olan bölümüm, yine ortaklaþa bir konferansa daha imzasýný atýyordu aslýnda; çekici bir yaný yoktu benim için. Özellikli olmasýnda tek sebep vardý, konferansla ve yurtdýþýndan gelecek konuklarla, bölümde en yakýn olduðum hocalarýmdan Ester Ruben ilgileniyordu. Ester Hoca ile ne zaman olduðunu bilmiyorum ama arkadaþ gibi olduk artýk. Yaptýðýmýz neredeyse her þeyden haberdar ediyoruz birbirimizi. Ben yazdýðým bir þeyler olduðunda götürüp okutuyorum hemen, o bir düzenleme olacaksa fikrimi alýyor. Sýnýf içinde belli olmayan bir kalýpla öðretmen-öðrenci oluyoruz; ders bitip kapýdan çýkýnca da birlikte odasýna gidip kahve içebiliyoruz. Ýþte Salý gününde de Ester Hoca’ya destek olmak için toplantýya katýlacaðýmý söylemiþtim, önceden ayarlamýþtýk her þeyi. Program sabah 10’da baþlayacaktý. Sabah dersim olduðu için de ben öðle yemeðinden sonraki oturuma katýlacaktým. Biz günün ilk saatlerinde sýnýfta Türkiye’nin neoliberal politikalarýný tartýþýrken, oditoryumda bir “Kürdistan” problemi patlak vermiþ. Ýlk oturumun konuþmacýlarýndan biri Lübnanlý bir gazeteci, biri Ýsrailli bir profesör, diðeri ise Ürdünlü bir doçentmiþ. Küridstan’a Kürdistan diyecek miyiz, oranýn adý aslýnda nedir üzerinden baþlayan, Cengiz Çandar ile alevlenen ve salondaki askerlerin yorumlarýyla dallanýp budaklanan bir hal almýþ tartýþma. Orada bulunmadýðým için bunlarý sonradan öðrendim. Konuþmacýlarý dinlemediðim için de kimin kim olduðunu bilmiyordum tabi, nerden geldiklerini de... Ýkinci oturum öðleden sonra 3 gibi baþladýðýnda tarif edilemez bir sýkýntý da bende baþladý doðrusu. Hayatýmda gördüðüm en garip konferanslardan biriydi, hiç hoþlanmadým. Salona girip çýkanlardan, sürekli arýza çýkaran mikrofonlardan, ve arkamda oturup kendi kendine mýrýldanan yabancý adamdan hiç mi hiç hoþlanmamýþtým. Ýlgimi toparlayabildiðim tek aralýk, Mýsýr’dan gelen Amerikalý prfesörün konuþmasý kýsmý oldu. Zaten gariptir ama bir tek Amerikalýlarýn ve Ýngilizlerin Ýngilizcesini anlayabiliyorum. Hele bir Ortadoðu konferansýnda o Ortadoðulu Ýngilizce aksanlý konuþmalar düþman baþýna... Neyse þükür ki çok uzamadan konferans bitti. Ester Hoca beni hemen akþam misafirlerle gidilecek yemeðe çaðýrdý. Ben de kabul ettim. Her þey çok hýzlý geliþti. Misafirleri alýp otellerine götürdük, onlar biraz dinlendikten sonra da tekrar alýp yemek yenecek restorana geçtik. Dört misafirimiz vardý ve biz üç öðrenciydik. Asansör geldiðinde önce karý koca olanlar hareketlendiler, ardýndan da oditoryumda mýrýldanýp bana iþkence eden beyefendiye elimle iþaret ettim ve bir de refakatçi olarak ben bindim. Her þey 5. kata çýkana kadar geçen zaman içinde, 1.5 metrekare var yok bir alanda gerçekleþti. Sonradan kendimi gecenin safý ilan ettim. Karý koca’ya dönüp “Siz Ýsrail’den gelmiþtiniz deðil mi?” dedim. Bir hýzla cevabým yapýþtýrýldý garip bir surat ifadesi ve soðuk bir sesle: “Hayýr biz Beyrut’tan geldik.” O anda da diðer mýrýltýlý bey “Ben Ýsrail’den geldim.”dedi bir gururla. Doðrusu ne olduðunu tam anlayamadým, sanki garip bir fýrtýna esti bir anda o küçücük alanda. Tamam, Ýsrail ve Lübnan arasýndaki gerginlik su götürmez; ama bu derece soðukluk estireceðini de tahmin etmezdim. “Pardon ben karýþtýrmýþým, çok özür dilerim.” dedim ve gülümsedim. Ardýndan suratým nasýl bir hal aldýysa Beyrut’tan gelen haným gülmeye baþladý. Allahtan o arada 5. kata geldik ve ben de rahat bir nefes aldým. Gece boyu inanýlmaz eðlendim. Masadaki en deðerli yere oturdum. Uzuuun masanýn baþýna, evsahibi, OBÝV’in baþkaný, emekli büyükelçi Güner Öztek’in yanýna... Bütün gece biz kendisiyle 1950lerden baþlayan bir Türkiye Tarihi gezisi yaparken, masanýn diðer tarafýnda ise Ortadoðu sohbeti sürmüþ. Bugün Ester Hoca’yla birlikte gecenin kritiðini yaptýk. “Biliyor musun Mr. Nawfal ( Beyrut’tan gelen gazeteci bey ) bana ne anlattý? Lübnan’da bir yasa çýkmýþ, hiçbir Lübnan vatandaþý bir Ýsrailli ile ayný organizasyonda bulunmayacak denmiþ.” dedi. Yani Mr. Nawfal, Ýsrailli profesör ile ayný konferansa katýldýðý için ülkesine döndüðünde yargýlanabilirmiþ. Bunu öðrendiðimizde, ki bu tip yasalar Ortadoðu’da bilimum devlette çýkarýlmýþ zaten, bize hiçbir haber vermeden gezilerini iptal eden Suriyeli ve Ýsrailli diðer hocalarýn neden gelmediklerini de anlamýþ olduk. Bu ayrýntý bilgiyi aldýðým anda kafamdan aþaðýya kaynar sular döküldü. Ýþi bu derece ciddiye bindirmiþ bir Lübnan Devleti vatandaþýna ben “Ýsrailli misiniz?” diye sormuþtum. Bunu Ester Hoca ile paylaþtýðýmda aðlanacak halimize güldük iki saat. Bu gafým umarým hayatýmýn sonuna kadar yaptýklarýmýn en büyüðü olarak kalýr. Þimdi o 1.5 metrekarede estirdiðim rüzgârýn sebebini çok daha iyi anlýyorum ve Ortadoðu’yu hâlâ sevmiyorum :)
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © nazlý usta, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |