Osmanlı Mûsıkîsinin İpi Çekiliyor
1920' li yıllarda Uygulanması plânlanan Mûsıkî İnkılâbı hakkında bir inceleme
1920' li yıllarda Uygulanması plânlanan Mûsıkî İnkılâbı hakkında bir inceleme
Dışarı masa hazırlamıştı. Bizleri, hanımıyla birlikte güler yüzleriyle kapıda karşıladılar. Çok geçmeden bir araç geldi. Araçtan iki kişi indi.
Gelenlerden biri Ardahan Köyünden Yalçının çok samimi arkadaşıydı. Yanında ise mahcup, sessiz, sakin ve efendi bir kişi vardı. Elinde kılıfa girmiş bir müzik aleti vardı. Bu da
Osmanlı dönemi geleneksel mûsıkîmizin başta TANBURÎ MUTAFA ÇAVUŞ olmak üzere diğer bestekarlarının incelendiği bir yazı...
Romanda kahraman olarak Selim İleri verilmiş. Turgut Özben, Süleyman Kargı, Metin Kutbay, Nermin Özben, Günseli Ediz diğer kahramanlar. Bunların dışında da birçok kişiden söz ediliyor yer yer, kısa kısa Yani kalabalık bir kadrosu vardır romanın. Kimileri geniş yer alırken, kimileri de çok silik kalır. Okuyucu, bunların hepsini aklında
Gündelik hayatın koşuşturmasında gerçeklere gözlerimiz kapalı yaşıyoruz. Sürekli birileri iplerimizi çekerek bizi istediği gibi oynatıyor. Çoğu zaman gerçeklere karşı gözümüz bantlı, ağzımız, dilimiz, elimiz, kolumuz bağlı kalmıyor muyuz? Hapsolduğumuz kendi adacıklarımızda, gözlerimizde bantlarla, gerçeklerden uzakta bir hayal dünyasında yaşarken ve birileri sürekli iplerimizi çekerken bir körden ne farkımız
Ailenin altı çocuğundan en büyüğü olan Mehmet Akif İnan'ın çocukluk ve ilk gençlik yılları Urfa'nın Su Mahallesi'nde geçmiştir. İlkokulu Urfa Cumhuriyet İlkokulu'nda, ortaokulu ve liseyi ise Urfa Lisesi'nde okumuş; fakat lise son sınıfta bir öğretmeniyle münakaşa ettiği için son senede naklini annesinin memleketi olan Maraş Lisesi'ne aldırmak mecburiyetinde
Yrd Doç Dr Güven Arıklı 1976 yılında İstanbulda doğdu. Burada, Üniversite okuyarak Türk Dili Ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Daha sonra Eğitim Yönetimi üzerine Yüksek Lisans yaptı. Girne Amerikan Üniversitesi İletişim Fakültesi İletişim ve Medya bölümünde doktorasını bitiren Güven ARIKLI, KKTCnin çeşitli yerel televizyon kanallarında programlar hazırlayıp sundu.
“Bulutlarda yürüyormuşçasına, uçarcasına, mutlu yürüyün. Vücudunuz hafiflesin. Öylesine mutlusunuz ki, yüzünüzde gülümseme, ayaklarınız kanatlanmış gidiyor. Güzel…Şimdi Zanni olun. Mutlu bir Zanni gibi yürüyün” Geniş sahnede yüzlerinde kocaman gülüşlerle, uçarcasına yürüyen bir grup genç insan. Kollar havada, hoplaya zıplaya koşturuyorlar. Bir sanat merkezine dönüştürülmüş olan tarihi İzmir Havagazı Fabrikasındayız.
Ey Selim, sözüne sadık ol, vaat ettiğin camiyi buraya yaptıracaksın
“Halktan Biri”. Dünyanın bütün başkanlarına ve türevlerine karşı tek başına direnen modern zamanlar Don Kişot’u, sıradan vatandaş, Travis Pine’ın garip hikayesi. İlk defa sahnelendiği, daha doğrusu dünya prömiyerinin yapıldığı geceyi anımsadım. O gece, oyunun kazandığı büyük başarı ve coşku karşısında içimizde umutlar yeşermişti. Orada inandık. Travis Pine’lar kazanacak.
12 Mart Muhtırasının Geleneksel Mûsıkîmize etkisi...
Yılmaz Güney hapishanelere konuk olmuş birisi , Radikal kararlar alan bir insan Adrenali her zaman yüksek bir insan
Şarkılarda olduğu gibi şiirde de her yol aşka çıkar. Ortak yönleri olsa da yürekler kadar çeşitlidir aşklar. Sezai Karakoçun tabiriyle kaderin üstünde bir kader olduğu gibi, aşkların da aşkı vardır. Kor alevler gibi ruhu sarıp sarmalayan, gözleri çeşme, yüreği rehin, zihni bulutlu yapan ve Leyla ile Mecnun, Mona
Şai̇r Bi̇r Halk Adami Ssabahatti̇n Ali̇ni̇n Hapi̇shane Hayati
Kolombiyanın fahri elçisi Marquez, Meksikada kendisine verilen her türlü devlet yöneticiliği teklifini geriye çevirecek kadar halk insanı, yoksulluktan geldiği günleri unutturmak isteyenlere karşı çıkacak kadar alçak gönüllü, evlatlarının mutluluğu için her türlü fedakârlığı göze alacak kadar aile babasıdır.
Goethe, ah Goethe! İnsanlığın güneşi adeta... Tüm derin duyguların ve samimiyetin vücut bulmuş hali ulu Goethe...
...belki bir deli sevda yaşarsanız o dizeler derya olur o satırlar fırtınası gecelerin!. Bazen de bir tını bir ses her şey demek..
Almanya’nın Fransızlar tarafından işgali karşısında, halkın coşkulu milliyetçi savaşkan havasına katılmadığı gibi savaş ve kahramanlık şiirleri de yazmamış, ayrıca oğlu August’u savaşmaya göndermemiştir.
Ona, İnternet’te rastladım... Altaylılara ait sitelerde.
Şimdi, “Altay” dedik ya, İzmir’in meşhur takımı gelir akla. Grigory Gurkin’i de, yeni transfer edilen Rus kaleci sanır bazıları.