• İzEdebiyat > Deneme > Sanat |
81
|
|
|
|
‘Tamam’ dedim kendi kendime, şimdi koca piyanoyu, nescafe tabağının kenarına iliştirilmiş çikolatalı gofret misali yiyecek, daha sonra parmaklarına yapışan tuşları, arta kalan çikolata parçaları gibi yalayıp yuttuktan sonra keyifle arkasına ya |
|
82
|
|
|
|
Kıvırcık saçlarını erken yaşlarda kaybettikten sonra, soranlara cevaben “artık saçım içime doğru uzuyor” espirisiyle bir gerçeğe de dikkat çekebilecek kadar engindi.
|
|
83
|
|
84
|
|
|
|
Bir Ankara yolculuğu, tarihsel ve doğal güzellikleri kirletenler, daha güzel bir başkent özlemi... |
|
85
|
|
|
|
Gönül tezgahlarında dokunan kilim şiirleri. |
|
86
|
|
|
|
Hem inançlarına, hem geleneklerine hem devletine bağlı; hem de evrensel değerleri benimsemiş Tuluyhan UĞURLU örneğindeki gibi piyanistlerimizi neden yetiştirmeyelim? |
|
87
|
|
|
|
XX. yüzyıl ilk isyanların yüzyılıydı... Ya sonrası?? |
|
88
|
|
|
|
Yaptığı tablolar üzerine yapılan yorumlarda sanırım en az bu şaheserler kadar okur için hayranlıkla karşılanabilecek gizemli bir içeriğe sahip. Resim, müzik ve edebi yazılar, estetik zevkimizin anlatımında subjektif alandan aldığı mistik bir güçle insanların ilgisini haklı olarak daima üzerine çekmekte. Aralarında bir öncelik belirlemeye çalışmak doğru olur mu bilmiyorum fakat soruyu cevaplamam gerekecek olsa düşünmeden “ müzik ” derdim. Çünkü gözlerimi kapadığımda tamamen tını ile baş başayım. Bu ezgisel akışı tanımlamada bana da rol düşüyor. Resim de ise bu role bir sınır getiriliyor.
Goya’nın tablolarını değerli kılan özellik nedir? Resim tekniği açısından mı cevap aramalı soruya yoksa ressamın hayal gücünün ulaştığı sınırları mı göz önünde bulundurmalı? Vermek istediği mesajlara mı odaklanmalı? O’nu sanat tarihinin unutulmazları arasına sokan özellik, yalnızca garip hayalet figürlerine yönelmiş olmasıyla açıklanabilir mi? Tarihin karanlık dönemlerine ait çalkantıları bunların etkisinde kalmış talihsiz bir ressamın haykırışıyla dillendirmesi eserlerine nasıl bir derinlik katabilir? Fakat ortada bir değer var ve iyi ki de var. Gördüğümüz, yaşadığımız, hissettiğimiz şeyleri resim, müzik, yazı gibi iletişim yöntemlerimizle ortaya koymazsak yarınlarımız bugünleri nasıl tanımlayabilir.
|
|
89
|
|
|
|
Açma pencereyi, perdeleri çek...Monaroza seni görmemeliyim...Bir bakışın ölmem için yetecek...Anla Monaroza ben bir deliyim... |
|
90
|
|
|
|
Tiyatro hayattır sinema hayaldir sinema ince ve kalın çizgilerle geniş çapta minimalize edilebilir defalarca çekilir tiyatro hata affetmez.... |
|
91
|
|
|
|
Yazmaya dair dikkatimi üstünde çalıştığım seslerle ilgili romandan ayırmamalıyım aslında. Fakat su istediğim gibi akmıyor. Motivasyon eksikliğim had safhada. Adımı hatırlamıyorum desem yeridir.
|
|
92
|
|
93
|
|
|
|
Malatya ile ismi müsemma bir tek kayısının bile beyaz perdede gösterilmediği bu filmi içerik olarak anlayamadığıma sayarak, yapımcısının emeğine saygımdan dolayı ayağa kalkarak alkışlıyorum.
İnanıyor ve umut ediyorum ki; yapımcının bundan sonraki çekim yapacağı filmlerin ana teması, fakir edebiyatı yerine hayata yön verecek proje içerikli ve ağlatmak yerine güldürebilen, hem güldüren hem düşündürebilen filmler olacaktır.
Şahsen ben ışığa yürüsem bu perspektifte yürürüm… |
|
94
|
|
|
|
Hayatlarımız henüz kirlenmemişti. Saf, temiz bir şeylerin tadı damağımızda bisikletlerimizi binip, özgür, tasasız alabildiğine pedallara asılırdık. Mahallemiz güzeldi, sokağımız temizdi, dünya henüz barbarlık çağına girmemişti. “Küçük işlerimiz ama büyük düşlerimiz” vardı. Rengarenk uçurtmalar yapıp uçurmayı, limonata yapıp kapı önünde satmayı iş edinirken geleceğe dair anlatacağımız gökkuşağının tüm renklerine buladığımız düşlerimiz vardı ve çok güzeldi. |
|
95
|
|
|
|
Sanat kavramını insan maddesel bir mantıkla incelediğinde anlamsız geliyor. Bir insan neden sanata ilgi duysunki? Açlığı gidermez, herkese hitap etmez, mesleğe çevrilmediyse para kazandırmaz v.s. v.s. Fakat ihtiyaç duyduğumuz bir gerçek. Sanata tam olarak açıklayamadığımız bir şekilde ihtiyaç duyuyoruz. Demek ki sanatçının eserine bakıp onun ruhuna dokunmak, onun ruhunu hissetmek istiyoruz... |
|
96
|
|
|
|
Anımsarken bir yumruk boğazımda düğümleniyorum |
|
97
|
|
|
|
Doğrusu şu ki, izleyici, o kitapta veya bu müzikte ya da o resimlerde biraz kendisini bulduğu için, biraz da ötekini bulduğu için onları izliyor. Öyle ya, bazan kendimizi ararız, bazan da ötekini... |
|
98
|
|
|
|
Şizofren bir gecenin ardından senli saplatılara sorusuz cevaplar...
|
|
99
|
|
|
|
Zamana ve şiire dair ne varsa dağarcığımızda ortaya dökemesek de. Karınca kararınca birkaç kelam eyledik affola. |
|
100
|
|
|
|
Uğruna dünyanın şatafatlı yaşantısını feda ettiğim yazılarım yarın bana nasıl şahitlik edecekler, bilemiyorum?
Ancak bildiğim bir şey var ki; yazma eyleminin o muhteşem tahtında oturan birisi olarak kalemim, bu güne kadar olduğu gibi bundan böyle de mazlumdan yana, zalime karşı haykıracaktır…
Ne pahasına olursa olsun ben hep mazlumun sessiz çığlığı olmaya gayret edeceğim.
Devlet kurup, devlet yıkmasam da birilerinin hep korkulu rüyası olmaya devam edeceğim.
Minnete muhtaç olmayacağım, namerde minnet duymayacağım…
‘Dost’ bildiklerim tek tek bırakıp gitse de ben kalemimle baş başa kalacağım.
Kalabalıklar arasında yalnız ve kalemimle baş başa…
|
|