• İzEdebiyat > Deneme > Sevgi ve Aşk |
161
|
|
|
|
Aslında seni özgür bıraktığımda, benim de kanatlarım açılmalı yeni bir aşka. Açılabilmeli. Ama öylesine kilitlemişim ki seninle kendimi, anahtarsız kaldım apansız. Çilingiri yok aşkın. Tek kapı, tek kilit, tek anahtar. Şafağa kadar uzasa arayışlarım, gün yine de aşka kilitli başlar, ayırdındayım…
|
|
162
|
|
|
|
Eğer gelmeyeceksen sevgili ; bırak tövbeleri yarım kalmış günahlarını ser bedenime. Sevgiyi haketmeyen kalbim bari bir işe yarayıp küllerimden yalnızlık gülleri yeşersin yalnızlığın gölgelerinde. Bir yudum sevginle düşlerime gelmeyeceksen; bırak ta sensizliğin içinde avuç içlerinden kanatlanayım sonsuzluğun satırlarına. Bir avuç güneşinle karanlıklarımı ezmeyeceksen; bırak dilinde ıslanacak son dua, gözbebeklerinde akan son damla olup toprağa ben sarılayım. |
|
163
|
|
|
|
Ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua..
Kuyularda Yusuf’a mı özendin yoksa ? Kahraman mı olmak istersin baş yapıtlara ? Yoksa ardından sayfa sayfa “ yazarımızı kaybettik“ yorumları mı ? Susmasana ey dudaklarımdan dökülen en büyük dua. Yetmiyor mu yüreğimdeki yerin ?. Yetmiyor mu sana biçtiğim onca sıfat ? Sen ki hayatsın bende..Sen ki yüreğimin birinci sayfasındasın.. Eşlik ettiğimiz şarkılar yarım kalmasın. Beraberce el açtığımız dualar boş dönmesin. Dön diyorum gittiğin yerden. Çentik atacağın başka duvar kalmadı odanda. Hem bilmez misin benim ellerim umut kokar, gözlerim ise hayat. Morg sessizliğini yaşatma bana. İmlasız bırakma hayatın bir ucunda. Seninle yeşerttiğim sabır filizimi neştere vurdurtma. Dön ey kalbim…Gittiğin yol, uzandığın el bana değil bilesin. Dizme boğazıma gözyaşlarımın sessizliğini. Baş aşağıya eğdirme ellerinle doğrultuğun bu yüreği. Giydirme beni annenin kendi için aldığı beyaz kefenlerin içine. Gitme ey kalbim gitme. Uzat ellerini bana. Verme yüreğini ey hayat..Sığın gögüs kafesi sıcaklığıma..Gitme diyorum sana. Gitme…Amin diye biten dualarımı, tüm haklarım“ helal olsun “ matemine çevirme.. |
|
164
|
|
|
|
Sonra geceleri yazılan her şiir bir hayaldir yüreğine. Yüreğinde kanat çırpan o binlerce minik gözlü kuşlara,kelebeklere. Görürmü dersin hayat seni. Hayat seni sende umut kalarak bir daha yaşayabilirmi dersin.... |
|
165
|
|
|
|
Hangi şehrin sorularına cevap aramaktasın şu saatlerde ? Hangi düş'ün ortasına düştü adına münhasır yedi harfin ? Kalk ve doğrul.Kör bir sabahın buğulu camına yazılıp sana sorulan sorunun cevabını hatırla. Diril kuyularından..Şiirlerine bırak saçlarını, cevabına sal soruları..Azınlık düşen kefenini yırt, at üzerinden. Çalıştığın yerlerden çıkmasa da hayat defterin, sen inandığın kadar sevecek ve sevileceksin..Örtme peçeni, yumma gözlerini..Dağıt saçlarını, ne de toplayanı ben olacağım..Doğrul şüphelerden, vesvese dehlizlerinden..Sokul imlasız cümlelerime..Sesinin tınısı bırak kapımın kulak ardına..Tut ellerimden, sev beni en güzel yerimden. Uğraşma alfabeyle,süslü olmasın boşver.. En sade haliyle öpüver kirpiklerimi / dirilsin içimdeki yedi harf, bir kelimeden ibaret ismin.. |
|
166
|
|
167
|
|
|
|
Sevgili!..Her seher vakti, çiğ damlaları ile ürpererek uyanan kan kırmızısı güller, dönmedin diye, zemherilerde üşüyen kardelenler gibi boyun büktüler.... |
|
168
|
|
|
|
Geçmiş deneyimlerin hüzünlü gölgesinin düştüğü isyankar ve çaresiz bir yalvarış, şizofrenik bir üslupla dile geliyor... |
|
169
|
|
|
|
Yıllardır beslediği, yanından hiç ayırmadığı, kendine sadık olduğunu düşündüğü köpeğine teklif etti:
-Taze dana etini tercih ederim. Cevabını aldı. |
|
170
|
|
|
|
…Ve o var hayatımda, ruhumda; ona özlemlerimin aciz ifadesi.
…Ve o yok hiçbir yerde, hiçbir adreste. Ona sesimi duyurmanın en kestirme yolu. |
|
171
|
|
172
|
|
|
|
Yağmurun kimyasına dair bir hikaye bu..
Her hikayede aşkı arayan bunda da bulacak aradığını..Yok bulamadıysa eğer tatmamış henüz demektir, söylemek icab eder:
Aşk..... |
|
173
|
|
|
|
Ne vakit Boğaz’a dalsa gözlerim, kulaç atıyor sana düşlerim. Ne vakit düşsen aklıma, isyan ediyor aklım aşkıma. Gece siyah kollarına alırken beni, istemsiz adımlarla yine geldim kollarına. Düş te olsa, bir göz kırpışta ortalıktan yok ta olsa, hayali kollarınla sarıl son kez, aşkınla kavga eden bu kadına. Kendimle daha fazla mücadele edecek gücüm kalmadı. Beni benden kurtarsana... Bendeki seni geri alıp, beni benimle bıraksana... |
|
174
|
|
|
|
Bir anahtar deliğinin ardına gizlenmiş Cenneti, gözlerinin ovalarına seren kelimelerimi arayacaksın yorgun kağıtların suskun nefeslerinde. Bulutsuz düşlerin , yıldızsız gecelerin ardında takılıp rüzgarları avuçlarında çıplak denizleri senin gözlerin için yaktığım satırlarımı özleyeceksin. En çok yüreğine dokunduğum " yüreğimi " özleyeceksin. |
|
175
|
|
|
|
Bir omuz istiyorum...
Başımı yaslayıp uzun uzun ağlayabileceğim. Yıllardır biriktirdiğim hüzün tanelerini tek tek dökebileceğim bir omuz... |
|
176
|
|
|
|
Siyah beyaz resimlerde kaldı yaşanmışlıklar... |
|
177
|
|
|
|
Nazım bir vatan şairiydi. Piraye ve Vera vatanın iki ucu. Ben de bir vatan şairiyim; "Vatanım Sensin" yaban gülüm. |
|
178
|
|
|
|
Merhaba sandık izim
Olmayacak olsa da yarınlar bizim
Her günümün adı sen olacaksın inan |
|
179
|
|
|
|
İlk sevgi tepkisi veren organ gözlerdir. Bir başka dalgalını verir, bebeğinin etrafını saran açık deniz yosunları. |
|
180
|
|
|
|
Bugün bir şarkı dinledim. Öyle bir duygusu vardı ki tıpkı frezya çiçeği gibi narin ve iç gıdıklayıcıydı. Dedim ki bu duyguları bir erkek taşıyamaz. Erkek it gibi sever, eşek gibi sever. Böyle bir duyguyu kadın yüreğinde barındırırdı ancak. Kuşlardan, bulutlardan, nergislerden, güllerden bahseden bir ruh anca narin bir kadın bedeninde bulanabilirdi. Çünkü kır çiçeklerini boynuna takan narin bir kadının bedeni aşk kokarken zümrüt ve yakut gerdanlığı elinin tersiyle iterdi. O anca aşkla duygusal anlamda zenginlik yaşardı. Başka zenginlikler narin kadını bir pırlanta dükkanına çevirebilirdi ama onu asla kraliçe ve prenses yapmazdı. Onu anca saçına takılan kır çiçeklerinden yapılma taç prenses yapardı. Erkek de severdi fakat it gibi eşek gibi severdi. |
|