"Her yazma eylemi, aslında okurun sabrını test etme eylemidir. Çoğu zaman da yazanınkini." – Umberto Eco"

Bir Mavi Kelebek

Tabutun üstünden ufka, gökyüzünün ve denizin maviyle buluştuğu yere doğru bir şey kanatlanıyordu.. BİR MAVİ KELEBEK…

yazı resimYZ

Henüz keşfedilmemiş bir kıtanın sınırları içindeymişçesine yalnızdı ressam. Ruhunun bedeninden göçtüğü bile söylenebilirdi. Öylesine yalnızdı…Ama bu sevdiği bir şeydi. Yalnızlığını, dudaklarında biriken suskunlukları seviyordu. Gözleri;önünde masmavi uzanan sonsuzluğun sınırlarını algılama uğraşında mağlup olmuş, gri bir donukluğa dalıp gitmişti. Zihni odaklandığı sonsuz maviden bulup çıkardıklarıyla bilinç altındaki imgeler denizine her defasında bir yenisini daha ekliyordu. Bu sefer denizin mavi sonsuzluğundan yüreğinin derinlerine kanat çırpan imge, mavi bir kelebekti…

Bir an düşündü ressam, onca imgenin arasında belki de en anlamlısı buydu. Ve umut maviyle ne kadar iç içeydi. Sonra farkında bile olmadan elindeki fırçaya sarıldı. Artık haftalardır tamamlayamadığı tabloyu bitirebilirdi. Son, başından beri önündeydi belkide. Umudu ve ölümü resmetmek istememiş miydi? Gözlerinin önündeki mavi sonsuzlukta her şeyi bulabilirdi aslında. Düşündü:kim bilir kaç kişi gelmişti bu kıyıya. Mırıldana mırıldana kim bilir kaç hikâye anlatılmıştı bu dalgalara.

Ölüm kadar koyu bir hüznü barındırıyordu ressamın tabloları. Ölümünün nasıl olacağını merak etmişti hep. Resminin teması da buydu işte. Kendi ölümünü resmediyordu ressam…Kendi cenaze töreninde bir tabutun ardından ağlayan bir avuç insanı, yaşarken hüznünü, sevincini paylaşmayan insanların işi neydi cenazesinde? Özleyeceği bir dostu yoktu ressamın, kimsesi yoktu…Tuvalinden başka sığınacak yer bulamamıştı kendine bir ömür. Bir ressamın yalnızlığını dillendiriyordu tabloları…Sanat;yalnızlıkla, sevgili gibi koyun koyuna yaşayanların yapabileceği bir şeydi anlaşılan. Mutlulukla işi olmuyordu…Ressamın kafasında hayat bulan “sanat” buydu. O’nun ruhunu boğuyordu kalabalıklar.

Evet…Tablo bitiyordu…Son bir şey daha olmalıydı…Eksik kalan imge yerine oturtulmalıydı. Resim o zaman anlam kazanacaktı. Tabutun üstünden ufka, gökyüzünün ve denizin maviyle buluştuğu yere doğru bir şey kanatlanıyordu.. BİR MAVİ KELEBEK…

Hacer Aktaş

KİTAP İZLERİ

Masumiyet Müzesi

Orhan Pamuk

Hatıraların Varlığa Dönüştüğü Yer: Masumiyet Müzesi "Hayatımın en mutlu anıymış, bilmiyordum." Orhan Pamuk'un 2006'da Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanmasının ardından yayımladığı ilk büyük romanı olan Masumiyet
İncelemeyi Oku

Yorumlar

Başa Dön