ÇIĞLIK VE VEDA
Sağ yanım alçıda, buz tutmuş bir dağdır şimdi!
Koltuk değneğiyle çaresiz bir hayattır bu gidiş!
Dışarıya yasağım, yatağa mahkûm, bu ağır bir kış!
Ben, Doğuş Kılınç! Sesim size sağır mı, ey dost dediklerim?
Şimdi bu dört duvar, her şeyden, sizden ırak,
Ağrım bir sızı değil, göğsümde çaresiz bir bıçak.
Hatırlayın beni: Dürüstlüğün son kalesi, efendiliğin yüzü,
Sanatın, ticaretin, dostluğun o sarsılmaz sözü.
Söylesenize, hangi gönül evine misafir değildim ben?
Şimdi bu sitemim, kopan bir nâra, en derinden gelen!
Ama şimdi sessiz. Telefonlar ölü, kapı çalmaz.
Mezarlıklar Şairi’nin çığlığı size bir an ulaşmaz.
Mahkûmiyet geçici, ama yalnızlık bir veba gibi sardı;
Vefada sakatlık varmış meğer, ey sevenlerim!
Yoksunuz! Ne bir selam, ne bir hatır soran oldu.
Bu yalnızlık yeminimdir, kalbimde en çok beni yordu.
Bir ağrı var ki ruhta, alçıdan da derin, bir feryat bu!
Unutuldu sanmayın o vefa borcunuz, o sevda, o itimat...
Ey Yürekler! Eğer bu sitem size hafif geldiyse şimdi,
Gözlerinizi kapatın! Bırakın o vicdanınız deprem olsun!
Bırakın o anılar, o yüzler, beyninizde sizi sarsın!
O sarsıntının enkazında, duvarları çatlamış, kırık!
İşte tam o kırılganlıkta, o pişmanlıkta gelin bana!
Çünkü ben kalkınca, siz de o pişmanlıkla yürüyeceksiniz!
Ben sizi yatağa değil, vicdanınıza mahkûm ettim, anladınız mı?
Unutmayın! Doğuş Kılınç her zaman Babacan’dır;
Yuvanız yıkılsa da, kapım daima size yarılır!
Mezarlıklar Şairi Doğuş Kılınç




