"“Yazarlık, hayal gücünüzün ve sabrınızın birlikte bir tür yavaş işkenceye dönüşmesidir.” – Franz Kafka"

Çocukların Sünnet Edilmesi

Bu metin, Kur'an'ın İslam'daki merkezi rolünü ve sünnet uygulamasının tarihsel kökenlerini ele alıyor. Yazı, sünnetin İslam öncesi Ortadoğu kültürlerinden gelen 7000 yıllık bir gelenek olduğunu vurgulayarak, Kur'an'ın kültürel uygulamalardan ziyade ilahi hükümleri esas aldığını belirtiyor. Müslümanların hayatlarını şekillendirmede ölçünün kültürel gelenekler değil, Kur'an'ın rehberliği olması gerektiği mesajını veriyor.

yazı resim

**İslam’ın yeterli kaynağı olan Kur'an, müminlerin hayatlarını şekillendiren ana rehberdir. İslam'ın doğru anlaşılması ve yaşanması için, her konuda olduğu gibi çocukların sünnet edilmesi konusunda da Kur'an'ın hükümlerine başvurmak gerekir. Sünnet uygulaması, İslam öncesi Ortadoğu toplumlarının kültürlerinde yaygın olarak bulunan bir gelenektir. Yahudiler ve Arap müşrikler, çocuklarını sünnet ettirme geleneğini yaklaşık 7 bin yıldır uygulamaktadır. Hatta Araplarda hem erkek hem de kadınların sünnet edildiği bilinmektedir. Bu uygulama, cahiliye devri Arap toplumlarının sosyal ve kültürel pratiklerinden biri olarak devam edegelmiştir. Kur'an ise İslam'ı bu tür kültürel dayatmalardan arındırmış, insanları yalnızca Allah’ın emir ve yasaklarına uymaya davet etmiştir. Müminler için ölçü, kültürel gelenekler değil, Kur'an'ın hükümleridir: > “Cahiliyye hükmünü mü istiyorlar. Kesin bilgiye sahip bir toplum için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim olabilir? ” (Mâide Suresi, 50. Ayet) Kur'an’da, şeytanın insanları Allah’ın yarattığını değiştirmeye teşvik edeceği ve bunun bir sapkınlık olduğu bildirilir: >“Ve onları mutlaka saptıracağım ve onları mutlaka asılsız kuruntulara daldıracağım ve onlara kesinlikle emredeceğim hayvanların kulaklarını yaracaklar ve onlara emredeceğim Allah'ın yarattığını değiştirecekler ve kim Allah'ın yerine şeytanı veli edinirse şüphesiz açık bir zarara uğramıştır.” (Nisa Suresi, 119. Ayet) Geleneksel yorumlar, bu ayeti estetik ameliyat gibi uygulamaların haram olduğuna delil göstermiştir. Ancak aynı kişiler, erkek çocuklarının sünnet edilmesini savunmuşlardır. Bu durumda bir çelişki bulunmaktadır. Sünnet, erkeğin bedeninin doğal yapısını değiştirir ve cinsel işlevlere zarar verme riski taşır. Estetik ameliyatlarda ise organın işlevi korunmakta, sadece şekilsel bir değişiklik yapılmaktadır. Kur'an, insanın onurunu ve haklarını korumaya büyük önem verir. Bir insana rızası dışında cerrahi bir müdahale yapmak, insan haklarına aykırıdır. Sünnetin, tıbbi olarak gerekli olduğuna dair uluslararası tıp otoritelerinin ortak bir kararı bulunmamaktadır. Bu durumda, çocukların sünnet edilmesi, onların temel insan haklarının ihlali anlamına gelir. Müslümanların sorumlu olduğu tek şey, Allah’ın Kitabı’ndaki emirlerdir. Ortadoğu kültürünün dayatmaları, İslam’ın bir parçası değildir. “Kesin bilgi, sadece Kur’an’dadır. Bu yüzden zanlara tâbi olarak şirke düşmeyin; Ortadoğu kültürünü, âdetlerini ve geleneklerini İslâm zannederek yaşamayın.” (Mâide Suresi, 50. Ayet’in yorumu) Kur'an’da, sünnetin farz ya da vacip olduğuna dair hiçbir emir bulunmamaktadır. Sünnet, cahiliye dönemi toplumlarının kültürel bir pratiği olarak ortaya çıkmış ve İslam’ın kaynağı olan Kur'an’da yer almayan bir uygulama olarak varlığını sürdürmüştür. Çocukların sünnet edilmesi konusuna Kur'an çerçevesinden bakıldığında, bunun dini bir zorunluluk olmadığı ve aksine, insan hakları açısından sorgulanması gerektiği ortaya çıkmaktadır. Müslümanlar, Allah’ın hükmüne teslim olarak, Kur'an’ın İslam’ını hayatlarında rehber edinmeli ve kültürel dayatmalardan uzak durmalıdır. > “Cahiliyye hükmünü mü istiyorlar. Kesin bilgiye sahip bir toplum için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim olabilir? ” (Mâide Suresi, 50. Ayet) Modern tıp literatüründe sünnetin bazı olası yararlarına işaret edilse de, bu faydaların genellikle belirsiz, bağlama bağlı ve tartışmalı olduğu görülmektedir. Amerikan Pediatri Akademisi (AAP), 2012’de sünnetin bazı potansiyel yararlarını kabul etmekle birlikte, bu faydaların tüm yenidoğanlara zorunlu sünneti haklı kılacak kadar güçlü olmadığını bildirmiştir. Avrupa Çocuk Ürolojisi Derneği, sünnetin rutin olarak uygulanmasına karşı çıkmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ise yalnızca HIV'in yaygın olduğu bazı Afrika bölgeleri için sünneti tavsiye etmektedir; bu da sünnetin evrensel değil, bölgesel şartlara bağlı olduğunu gösterir. Ayrıca sünnetin ciddi komplikasyon riskleri vardır:
- Enfeksiyon,
- Aşırı kanama,
- İdrar yolu darlığı,
- Cinsel organın şekil bozukluğu,
- Ameliyat sırasında ya da sonrasında travmaya bağlı cinsel işlev bozuklukları.
Tıbben gerekli olmadığı hâlde yapılan cerrahi bir müdahale, çocuğun beden bütünlüğünü ihlal eder. Bu, tıp etiğinde temel ilkelerden biri olan “zarar vermeme (non-maleficence)” ilkesine aykırıdır. Sünnetin çocuk psikolojisi üzerindeki etkileri göz ardı edilemeyecek kadar önemlidir. Yeni doğan veya çocuk yaşta yapılan sünnet, yoğun ağrı, korku ve beden bütünlüğüne saldırı olarak algılanabilir. Birçok çalışmada sünnetin, çocuğun ebeveynlerine karşı güven duygusunu zedeleyebileceği, özellikle annenin yokluğunda gerçekleştirildiğinde, ayrılık kaygısı ve terk edilme hissi oluşturabileceği gözlemlenmiştir. Ayrıca yapılan bazı uzun dönemli çalışmalarda, sünnetin:
- Travma sonrası stres bozukluğu (PTSD) benzeri semptomlara yol açabileceği,
- Bilinçaltında beden bütünlüğü korkusu oluşturabileceği,
- Cinsel gelişim sürecinde özgüven sorunlarına ve cinsel işlev bozukluklarına sebep olabileceği rapor edilmiştir.
Bir çocuğun rıza gösteremeyeceği bir yaşta bu tarz bir cerrahinin yapılması, onun psikolojik güvenliğini ve kişisel haklarını ihlal eder. Bilimsel bakış açısıyla sünnetin zorunlu veya evrensel olarak gerekli bir uygulama olduğunu gösterecek hiçbir net kanıt bulunmamaktadır. Tıp dünyasında geçerli olan etik prensipler şunlardır:

  1. Otonomi (Bireyin kendi bedenine karar verme hakkı),
  2. Zarar vermeme,
  3. Yararlı olma,
  4. Adalet.
    Sünnet, özellikle bireyin rızası olmadan yapıldığında bu ilkelerin birçoğuna aykırıdır. Bir bireyin bedenine yönelik cerrahi bir müdahalenin, tıbbi zorunluluk yoksa ve kişinin bilinçli onayı olmadan yapılması, modern etik açısından kabul edilemez bulunur. Sünnetin tarihsel ve kültürel bir gelenek olarak varlığını sürdürmesi, onun bilimsel veya ahlaki açıdan doğru olduğunu göstermez. Bilim, her bireyin doğuştan sahip olduğu beden bütünlüğünü savunur ve buna saygı gösterilmesini önerir.**

Yorumlar

Başa Dön