"Kelimelerin gücüyle dünyaları değiştirin."

En güçlü yerden değil, en zayıf yerden vurulur insan

yazı resim

Her ayrılığa katlanıyor insan, öyle derler.

Zaman her acıyı hafifletir, derler. Ama bilmezler ki; bazı acılar zamanla hafiflemez, aksine ağırlaşır. Bazı yaralar kabuk bağlamaz, içten içe kanamaya devam eder. İnsan aşkın sancısına dayanır, dostun ihanetine katlanır, hayallerin yıkılışına göğüs gerer. Ama evlat söz konusu olduğunda… İşte orada bütün dağlar yıkılır, bütün taşlar erir, bütün kaleler çöker.

Ben çocukken yalnızdım. Anasız, babasız büyüdüm.

Babaannemin ellerinden başka sığınak bilmedim. O eller ki, dualarla yoğrulmuş, nasır tutmuş, yorgun ama şefkatli ellerdi. Yetimliğim ağırdı, öksüzlüğüm taş gibiydi. Çocuk kalbim, her gün biraz daha o taşın altında ezildi. Arkadaşlarım annelerine sarıldığında ben yokluğa sarıldım. Babalarını gördüklerinde ben gökyüzüne baktım. Bir çocuğun en çok ihtiyacı olan sıcaklık bana hiç dokunmadı. Her gün biraz daha soğudum, biraz daha sessizleştim.

Ama insan acıya alışıyor.
Gözyaşlarını içine akıtmayı öğreniyor.
Gülüşünün ardına acısını gizlemeyi öğreniyor.

Derken, bir gün bakıyorsun ki: Çelik gibi bir iraden olmuş. Hiçbir fırtına seni yıkamıyor, hiçbir dalga seni boğamıyor. “Artık hiçbir şey bana dokunamaz” diyorsun. Ama meğer bilmiyorsun: İnsan en güçlü yanını sandığı yerde değil, en zayıf yanından vuruluyormuş.

Allah bana evlat nasip etti.
O gün yeniden doğdum.

Çocukluğunu yaşayamadığım dünyayı, onların gözlerinde buldum. Hiç işitmediğim ninnileri, kendi çocuklarımın uykusunda mırıldandım. Hiç oynayamadığım oyunları, onların kahkahasında yakaladım. Ellerinden tutunca, kayıp ellerimi buldum. Yüreğimdeki en büyük boşluk, onların minicik avuçlarıyla doldu. Çocuklarımla büyüdüm, çocuklarımla güldüm, çocuklarımla ağladım. Kaybettiğim çocukluğumun elinden tuttum, iyileşmeye başladım.

Ama hayat, her sevinci gölgeleyecek bir ayrılığı saklıyormuş.

Bir gün, korktuğum o rüzgârlar geri geldi. Yıllar önce yetim kalbimi darmadağın eden o tanıdık, soğuk rüzgârlar… Bu defa çocuklarım üzerinden esti. Kalelerimi, emek emek ördüğüm umutlarımı birer birer yıktı. O an anladım: Benim en zayıf yanım, evlatlarım.

İnsan sevdiklerinin canını kendi canından üstün görünce, kaybetme korkusu öyle ağırlaşıyor ki… Yutkunuyorsun, içine gömüyorsun fırtınanı. Her gece sessiz ağlıyor, gündüz gülmeye çalışıyorsun. Çocuklarını korumak için sineni siper ediyorsun. Varını yoğunu, ömrünü, canını ortaya koyuyorsun. Ama biliyorsun ki bazı yenilgiler kaderdir. Bazı ayrılıklar, insanın iradesini aşar.

Ve işte o zaman öğreniyorsun…
Adı İbrahim olan herkesin yazgısı aynı.
İmtihan hep evlatla gelir.
Kalbin en hassas yeriyle sınanırsın.

Ve anlıyorsun: İnsan, en güçlü yanını sandığı yerde değil, en zayıf yanından vuruluyor.

Çocuklarınla iyileşirsin, çocuklarınla yeniden doğarsın. Ama çocuklarınla sınandığında… işte orada ömrünün en derin yarasını alırsın.

Her ayrılık büyütür insanı derler. Doğru. Büyütür.
Ama bilmezler ki, bazı ayrılıklar insanı büyütmez, insanı öldürür.
Bir kısmını koparır, bir yanını eksiltir. Ve o eksiklikle yaşamaya mahkûm eder.

Yorumlar

Başa Dön