Bazen kalabalık bir evde bile bir çocuk sessizce yalnız büyür. Kimsenin fark etmediği küçük bir köşede oturur, oyuncaklarına fısıldar, duvarlarla konuşur, pencereden geçen bulutlara isim takar. Yalnızlık, onunla oyun oynar; bazen hayali bir arkadaş, bazen görünmeyen bir gölge olur.
Çocuk yalnızlığı, yetişkinlerin sandığı gibi sessizlik değildir. İçinde konuşmaların eksikliği değil, duyulmamış kelimelerin fazlalığı vardır. O küçük kalp, anlatmak için çırpınır ama sözcükleri yetişkinlerin dünyasında yer bulamaz. Çocuk anlatır, ama duyulmaz. Güler, ama görülmez. Ağlar, ama kimse anlamaz.
Yalnız bir çocuk, en çok geceyi sever. Çünkü gece herkes gibi olur. Kimse konuşmaz, herkes susar. O anlarda dünya biraz adil gelir ona. Uykuya geçmeden önce tavandaki gölgelerle konuşur, battaniyesine sarılır ve bir masalın içine sığınır. Belki bir gün biri gelir, onun masalını duyar diye bekler.