İÇİMDE BİRİKEN ŞEY
Bazı şeyler vardır, adı konmaz.
Kırgınlık değildir dersin; ama kırar.
Öfke değildir dersin; ama yakar.
Susarsın… çünkü susmak bazen konuşmaktan daha ağırdır.
Zamanla o suskunluk bir yer edinir kendine.
Ruhun kenarında, kalbin yakınında.
Görünmezdir; ama hep oradadır.
Bir gece gelir…
Uykunun en savunmasız yerinde,
bilincin kapıları aralıyken
kendini bir rüyanın içinde bulursun.
Bir kadın vardır.
Kadın bazen bir insan değildir.
Bazen vicdandır,
bazen geçmiş,
bazen “keşke”.
Yanında bir sivilce.
Küçük gibi durur.
Ama bilirsin;
küçük görünen şeyler en çok acıtanlardır.
Dokunursun.
Çünkü artık kaçmak istemezsin.
Çünkü içinizdeki ateş sabrı sevmez.
“Yeter,” der.
“Ya yüzleş ya yan.”
Ve patlar.
Sessizce değil.
Nazikçe hiç değil.
Yıllardır taşınan ne varsa
akıverir dışarı.
Cerahat dedikleri şey,
aslında içte biriken yüktür.
İğrençtir belki…
Ama arındırıcıdır.
Sonra bir sessizlik olur.
Ama bu kez korkutmaz.
Pencere açılmış gibidir;
içeri hava girer.
Yüzünde iz kalır belki
ama ağırlık kalmaz.
İnsan, taşıyamadığını bıraktığında büyür.
Bazı acılar gitmeden
umut gelmez.
Bazı yükler boşalmadan
kalp genişlemez.
Ve anlarsın:
İçinde açılan her boşluk
yarınlara ayrılmış bir yerdir.
O yere
umut oturur.
Sessizce…
ama kalıcı.


