Sen İnsansın

insana dair garip bir yazı.

yazı resim

Dünya gözünün önünde un ufak olsa hiç umurunda olmaz değil mi? Yaksalar, yıksalar, çalıp çırpsalar bana ne der geçersin değil mi? Senin dışında her şeye ama her şeye saldırsalar “bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın!” der avunursun kendi kendine değil mi? Tek düşüncen yalnızca kendindir. Kendinin dışında hiçbir şey göremezsin. Her şeye ufkun kapalıdır. Hiçbir yabancıyı almazsın küçük zihinsel dünyana. Ancak zihnini emip geçen yalancılara kapıların ardına kadar açıktır her zaman. Çünkü onlar seni yüceltiyordur sözleriyle. Çünkü onların yalanları seni sen yapan küçük hesaplarına katkıda bulunuyordur. “Sevgili.” Derler, sevilip yüceldiğini sanarsın, kanarsın yalanlarına ve verirsin benliğinin elinde avucunda ne kadar sevgi varsa. “İstikrar.” derler, dünyayı amuduna kadar yerler de ses çıkarmazsın. Çünkü aradığın sözcük istikrardır. İstikrar dedikleri tatlı yalana satarsın benliğini. Ve satarsın insan kimliğini istikrar denen yalana. Sonra da kalkarsın kutsal şeylerden bahsedersin kirli zihninden fışkıran kirli sözcüklerinle. Hani insandın sen? Ne oldu değerlerine? Ne oldu kutsal bildiğin devrim ve din sözcüklerin? Ve hani yaratılanların en şereflisiydin sen?

Kadim zamanlarda yaşamış bilgelere göre en yüce varlıktır insan. Ölümü bildiği kadar bilinçli öldürmeyi de bilir. Güdülerini akıl teknesinde yoğurup dürtü yapmıştır. Ve isteğinin sınırı yoktur insanın. İşte o sınırsız istektir ki; yer yüzününb en güçsüz ve en ucube varlığını insan yapmıştır. Yani gücünü güçsüzlüğünden alır insan. İnsandır kutsal sözleri indiren gökyüzünden yeryüzüne. Ve yine insandır kutsal sözlerin sahibi adına, haykırarak sözlerinin en kutsallarını kan döküp can alan. Hiçbir hayvan yada bitki iyi yada kötü diye sınıflandırılamaz. Çünkü bilmez hayvan iyiyide kötüyüde. Bilmez hayvan bilinçli sahip olmayı. Hiçbir hayvanın eyleminde net bir bilinç aranılamaz. Ama insan öylemidir? En bilinçsiz eyleminde bile bilinç altı düzeyinde yine bir bilinç vardır. İnsan bilgiyle sever, bilgiyle nefret eder ve yine bilgiyle öldürür rakibini. Bilmeyi bilmektir insan olmak kısaca.

Önce ölümü bildi insan. Sonra ölümün karşıtı yaşamı buldu. Sonra yeniden yorumladı çevresini, yeniden bir dünya kurdu. Ölüme karşı ölüm getiren yasa koyucular yaptı kendi elleriyle. Ve neleri kurban etti onlara bir bilsen atalarının yaptıklarını. Önceleri yeryüzündeydi yasa koyucular. Sonra benzeyiverdiler insana. Yemek yediler, şarap içtiler ve hatta sevişip çoğaldılar. Sonra insan biraz daha anladı dünyayı ve kendini ve kendi doyumsuzluğunu. Ve fırlattı semaya yasa koyucuların tümünü. Güneş oldu, ay oldu, yıldız oldu yasa koyucular. Ama yetmedi insana bu kadarı. Sonra görünmez oluverdi, ve tek oldu bir anda. Tek bir yasa koyucu dedi insan, ve cümle cümle indi gökyüzünden yeryüzüne çetrefilli çapraşık yasalar. Peki ne değişti? Hiçbir şey… yine bildi insan, yine buldu bir neden ve yine öldü, yine öldürdü. Önce ortak kullandığı topraklara sahip çıktı. Güçlü olan öldürdü güçsüz olanı. Güçlü daha fazla güçlendi, güçsüz ezildi iyice. Sonra dişisini mal yaptı insan. Süsleyip köleliği; “eş” dedi, “yar” dedi, “yaren” dedi… allayıp pulladı, ve köle yaptı erkekler dişilerini. Ve sosyal köleliğin adına da bir güzel aile dedi. Öğretti babalar çocuklarına ailenin kutsallığını. Kızlar öğrendi nasıl köle olunur, ve erkekler biliyordu nasıl köle alınır. Ve sonra gökyüzüne uzandı insanın doyumsuz avuçları. Sürekli bilmek istiyordu, sürekli öğrenmek. Çünkü biliyordu insan artık bilmenin güç olduğunu.

Şimdi dön bak kendi içine eyinsan! Neyi ne kadar biliyorsun? Ve bildiklerinin ne kadarı sana yeni sorular sorduruyor. Biliyorsun, öğrendin atalarından ve yaşadığın onca yıldan. Her yeni yanıt belkide bir sürü soru demek. Ve bilgin arttıkça artıyor bilme isteğin. Bildikçe güçleniyorsun, güçlendikçe daha çok bilmek istiyorsun. Bir atomun neler yapacağını biliyorsun, ve biliyorsun suyun nasıl geldiğini, ve nasıl döndüğünü dünya üstünde. Biliyorsun bulutu, yağmuru, rüzgarı. Ve biliyorsun nasıl ışık saçar güneş, yıldızlar, ay. İnsan nasıl kuşlar gibi uçar biliyorsun. Peki ne kadar biliyorsun kendini, benliğini, neden nefes alıp verdiğini? Peki ne kadar biliyorsun neden dünyadasın? Ve biliyormusun insan olmanın ne demek olduğunu? En son ne zaman dönüp baktın içine? En son ne zaman yüzleştin kendinle? Farkındamısın bencilliğinin? Peki ya ne kadar biliyorsun asıl gücün ne olduğunu?

Şimdi dön bak yüreğine ey insan! Sor yüreğine asıl güç neymiş, ve neymiş asıl bilgi. Sen ataları ölüme kafa tutmuş tek türün evladısın. Apansız ölüme inat hayatta kalmayı sürdürmüş tek türün evladı… ölümü bilen tek türsün, bile bile ölümü yaşamdan zevk alan tek tür. Farkındasın maddenin var oluş amacının. Farkındasın evrensel sürerliğin, ve farkındasın ne demek olduğunun sonsuzluğun… sen insansın.
Deli filozof. 06 Ağustos 2007 Pazartesi, 04:09

Başa Dön