Aynalarda hüznü
Yansıtıyordu gidişin.
Kendimle tüm yüzleşmerimde,
İhanetini ele veriyordu
Gözlerimdeki çekingen vuruşmalar...
Aynadaki üşüyen ve
Titreyen yanlarımla
Her göze gelişim,
Beni çaresizliğin dar koridorlarına,
Kendi bedeninde sığışmaz
Hale getiriyordu.
Sen! Gidişinle
Bir ayrılığın kalıbımıza dar gelen,
O taşınmaz ceketini
Çıkarıyordun üzerinden.
Sen! Tüm taşınmazlıkları,
Yaşanmazları bana
Bırakıyordun.
O vakit suretine bürünüyordu
Suretim.
Seni bir anda içimden
Söküp atamadığım gibi.
En suçlanası yanlarını
Bırakıyordum kendime.
İhanetinin parmak izlerini
Bıraktın avuçlarımda.
Kabuslarımda çoğalan,
Sen duruşlu yüzüm,
Beni sabah kavuşumlarındaki
Varlığıma yabancı kılıyordu.
Tek kişilik bir oyunda,
Sesi içimde titreyen
Görünmez bir kahraman
Oluyordun.
Ben ikimiz adına oynuyorum şimdi.
Terkedilmişliğin bir ömrü
Törpüleyen en yalın,
En yavan yanlarına,
Gitmelerin o pervasız
Bir o kadar kahraman
Yanlarını iliştiryordum.
Sen sadece insancıl yanlarınla
Eksilmeyi becebilirken
Yüreğimden
Bana ayrılığı bedellendirebilecek
Bir sen sureti bırakıyordun.
Adımlarken türettiğimiz
Bu sevda yollarından,
Hiç gelmemiş gibi
Dönerken sen ey sevgili!
Bana;
“son arzusu sorulmamış
idamlık yanlarını bırakıyordun”...
Mehmet Asım