Yalnız Yıllar

Büyümeyi önlemek mümkün değil ve büyüyen yalnızlıklarımızı Büyüdükçe yalnızlaşıyor insan. Aslında kendine dönüyor, aynaya bakmaksızın kendini görmeye çalışıyor kendi içinde. Kendisini aramaya ve bulmaya yöneliyor. Yoğun bir arayış bu. Yaratıldığı çamuru, yaşamanın gerçeğini arama durumu..

yazı resimYZ

Büyümeyi önlemek mümkün değil ve büyüyen yalnızlıklarımızı
Büyüdükçe yalnızlaşıyor insan.
Aslında kendine dönüyor, aynaya bakmaksızın kendini görmeye çalışıyor kendi içinde.
Kendisini aramaya ve bulmaya yöneliyor.
Yoğun bir arayış bu.
Yaratıldığı çamuru, yaşamanın gerçeğini arama durumu..
Ademe ulaşmak istercesine zorluyor insan kendini, bunalıyor, gerginleşiyor.
Galakside uzak bir köşede buluyor insan kendini.
Çevresine özgün bir kabuk örüp, diğerlerinden soyut bir dünyanın içine kapanıyor.
Tıpkı ipek böcekleri gibi
Geçmiş unutuluyor.
Ya da unutulmuş gibi yapılıyor.
Unutulmuyor aslında.
Tüm hatlarıyla derince muhasebe yapılıyor.
Arkadaşlıklar, oyun günleri, kiraz ağaçları, kırgınlıklar, sevinçler, bekleyişler ne varsa hepsi bir bir hesaba çekiliyor.
Yine tıpkı ipek böcekleri gibi insan, bir süre sonra bambaşka bir şey olarak çıkmaya hazırlanıyor ördüğü kabuğun içinden.
Yalnızlık olgunlaştırıyor insanı.
Sınayarak, acı çekerek düşündürerek olgunlaştırıyor.
Yalnızlığı yaşayan insan kendisiyle kucaklaşıyor.
Ne ateşli sevgilerin uçarılığı, ne kalabalık coşkuların yüzeyselliği, ne arkadaşların gevezeliği
Yalnızlıkta kendisine her zamankinden daha yakın, daha aşina insan.
İçte ben patlamaları yaşanıyor yalnızlıkta ve insan kendi derinliğini keşfediyor.
Başkalarından esinlenmediği, yalnızca kendisinin ürettiği bir güzeli koyuyor ortaya.
Benliğini fark ediyor.
Güçlenmiş, korkusuz, ileriki yıllara hazır bir insan olarak yeniden kalabalığın, galaksinin diğer gezegenlerin arasına katılmayı düşünüyor.
Bu kez farklı bir anlam kazanıyor çevresindeki kalabalık.
Kendi ismini coşkuyla haykırıyor insan.
Biraz tasavvuf, biraz zamanın zorunlu çilesi, çokça da gerçeklerle başbaşalık demek yalnızlık.
Yalnızlıktaki gerçek muhasebeleri aklın kapılarını zorluyor.
Dünyanın, şehirlerin, çağ insanının iki yüzlü gerçekleri değil, aklın gerçeği hükmediyor insana.
İnsan, o gerçek içinde bir yer buluyor kendine.
Yaşamayı anlıyor ve sonra, anlayarak yaşamaya çalışıyor.
Yalnızlık, dünyanın ve yaşamanın bir başka kapısını aralıyor insan için.
Yalnızlık, bir hedef değil elbette.
Bir tür gerçeği bulma yolu o, bir tür fırsat.
İçinde bulunduğumuz zamanın insanı zorunlu olarak yalnız zaten.
Ama yalnızlık, bir kalabalığın, bir çocukluğun yolu aynı zamanda.
Aklın kapısından geçilip ulaşılan bir çokluk, bir bereket, bir realite
Yalnızlık; bir ümit, ışıklı kalabalıklara doğru

Başa Dön