ten peçesini sıyırınca aşk.
gölgendir
uzak bir yoldan ayartan bakışlarımı
ışığın asa’mdır
çöllerime selsebiller yürüten
yıldızlar yağar hecelerinden
bir geceye duruşun bekasıdır varlığın
bak
yine bir uslanmaz ataş söyletiyor ağyarı
benim o sermest iklimlerin nigehbanı
ve gök zülüflerinin kara sehabı..
ellerinden akan şiiri soluklamak
aşkın şavkına karılmaktır bir daha
ve bürünmektir o dağ omuzlarından
yüzyılların yangısına düşürülmüş
marifet hırkasına
yedi kat göğün senasını dinleyerek senden
meşkine savruluyor ıssız karanlığım
ben o kadim sayfaların künhüne düçarım
sensizlik bir meyyit eliyle sürüklüyor ufukları
bizarım…
haydi diline düşsün o şems yeniden.
ve yaban bir gülistanda
sukünetleri sema ile soğutsun
kamusunda benliğin yokluğu kadar asude
gaybet güllerin ‘bir’ kızılın hülyasına düştüğünde
duldasında güzel gözlerin
endamına ahraz kesilir zemin
ey can ! ağyare yine bir ataş devşir sözünden
serencamını anlat yoğa varlığın
niyazla inleyen o sonsuz kurbiyet sultanlığının
duyur ki
bir arzuhale bilenir nazarınla sevişen gök
bin gülizarle harlanır lal .
bak yine hazan mevsimi uğraksız bir ok
pinhan olmuş hırkan içre binler l e y l- i n e h a r
bir ölünün dudaklarından boşalan söz gibi
bırak gün uyusun diğerlerinin yüzünde
biz geceyi şahlandırdık bir kızıl kadeh dilinde…
ve esrik bir an’a çalkandı umman
ve aşka kesildi
tüm evrenin ağıdı can damarından
karanlığın da bir güneşi v a r...
doğurgan bir ezgiye alazlanır ateş dil’inde
benim güneşlerimin karanlığı ‘h a r’..
yüzün mihrabımdır gülendam
rabtındır an içre bulduğum nefesimde
ve tılsımındır ram olduğum
uzak bir handan bir meşkle
ten atlasına değince kurak
yankılanan yürekte kamaşıyor vuslat
ve yaklaşıyor
ey ölümün soğutmadığı nefes
böyle
İndir peçeni aşktan yana
söyle ki sen sımsıcak dilbestesin geceye
hitamı olmayan bir şems ülkesinden
uzak bir yoldan dönüyorum
uzak bir handana bir melali bıraktım
ve insandım..
yüzün mihrabımdır
ışığın asa’m