|
V. GÜN
Kitabı eline aldı, rastgele bir sayfayı açtı ve okumaya başladı.
İlk buluşmamızdı,onu ufak tabureli, masa örtülerinin gökyüzü mavisi olduğu bir kafeye götürdüm. Ne içersin? bile demeden iki orta türk kahvesi söyledim, şaşırdı. Uzunca baktım yüzüne ve dedim ki, eskilerden kalma bir söz vardır;”Bir kahvenin kırk yıl hatırı olur.” Kırk yıl hatırım olur musun?
Yine şaşırdı, belkide nutku tutuldu. Şaşırınca öylesine güzel bir hal alıyordu ki yüzü ömrüm boyunca onu şaşırta bilirdim. İçimden onlarca, binlerce kelime eşini bulmak için can atar gibiydi. Sen diyordu biri bene yaklaşıyordu onlar bize, biz gelip bir kuş edasıyla yüreğime konuyordu. Ah benim karanfil kokulu kadınım buram buram karışıyorsun ruhuma, tenime. İçimden bir ses acaba uykusu geldiğinde nasıl da esner düşüncesi ile yanıp tutuşuyordu, sonra uyku mahmurluğu ile seni seviyorum deyişlerini düşünmek düştü aklıma. Öylece konuşuyordu ve ben bizim adımıza onlarca hayali onlarca düşünceyi ardı ardına sıralıyordum o gökyüzü mavisi örtülü masaya. İki çay söyledim, Süreya düştü aklıma. “Pardon” dedi ayaklandı, “İki dakikaya gelirim” dedi. Nazım düştü aklıma, bekledim Uyar düştü aklıma…
Kapadı kitabı yarın devam ederim, dedi. Uzandı, uykuya daldı.
|
|