|
Roman Kümeleri (Toplam 415 Roman, son bir ayda 3 yeni Roman) |
1. Bölüm |
Aşk Romanı (1) |
Bilim Kurgu |
Çocuk Romanı |
Fantastik Roman |
Görüş ve Eleştiriler |
İyileşme Romanı |
Karakterler Üzerine |
Korku Romanı |
Natüralist Roman (1) |
Oluşum Romanı |
Özet |
Parça |
Pastörel |
Polisiye (1) |
Politik Roman |
Tarihsel Roman |
Yazarlar Üzerine |
Romanda
İlk Yirmi |
1
|
|
|
|
Yazdığım ilk roman…e kitap olarak çıktı, çok okundu o e yayınevi sitesinde….yıllar önce yazdım bunu…okuması kolay…bir de yazmasını sorun…zor…çok emek harcadım…içime sindi imi…evet…sevdim…iyi ki yazdım bunu…
Tabi elden geçmesi lazım. Bir de baktım bu romanın ikincisini yazmışım bir miktar, bu romanı üç parça halinde yayınlarım ilerde, bu romanı bir yayınevlerine yollamadım, çünkü daha iyisini aradım; ama bu roman ilgi görecek tipte bence.
Ben biten romanlarıma oldu diye bakmam asla, olmamıştır, derim, iyisini ararım, bulurum ve onu yazarım, nedir, e kitap olarak ilgi gördü epey.
Zaten ben hariç böyle bir romanı kimse yazmaz, yazamaz.
|
|
2
|
|
|
|
ABİ EVE GELİRSE.... |
|
3
|
|
|
|
Hayalet dadandığı izbe, terk edilmiş evin içerisinde volta atıyordu. Sanki Yıkılmış bir binanın moloz yığınından çıkmış gibiydi. Karmakarışık gri saçları, paçavraya dönmüş takım elbisesi derisi kurumuş suratı ile korkutucu görünüyordu. Volta atarken bir şeyler mırıldanıyordu.
‘’ bu mezarda yatanlarrr‘’ dedi. Sonra düzeltti ‘’Bu kabirde yatanlar, yok yok direk burada yatanlar diyeyim‘’ dedi.
Kırık pencereden esen rüzgâr ıslığını öttüre öttüre evin içinde cirit atıp örümcek ağlarını titretiyordu.
Telefonunu çıkarıp şöyle bir bildirimlere baktı. Aynı seri katilin kurbanları olarak kurdukları whatsapp grubundaki yeni yazışmaları kontrol etti. Katil bedenini delik deşik ettiği anlar gözünde flaş patlamaları gibi belirip belirip kayboluyordu. Gözlerini kapattı, kafasını iki yana silkeledi ve telefonu kapatıp cebine koydu.
Çaresizce, kanlar içinde ve acılar içinde can çekişerek ölmesi ile biten kendi hikâyesinden kaçmaya çalıştıkça bir yandan hikâye sanki dönüp dolaşıp karşısına çıkıyordu. Ama bugün bunun olmasına izin vermeyeceğine kendine söz vermişti. ‘’ Unutulması gereken bir hikâyeden kaçmanın belki de en güzel yolu anlatılması gereken hikâyeleri anlatmaktır’’ dedi ve aniden hayaletin evdeki varlığı titreşerek yok oldu.
Her şey böyle başladı.
Mezar taşından bile yoksun, sadece tabelalar üzerinde birer numaradan ibaret olan kabirlerin bulunduğu mezarlıkta hayaletin ortaya çıkması ile kargalar tünedikleri ağaçtan büyük bir telaşla havalandı.
Mezarlığın olmayan huzurunu da kaçırmıştı. Kargaların o iç gıcıklayıcı çığlıkları ile aniden uçuşup kaçışmaları ağaçların dallarını silkelemiş, hissedebilene küçük esintiler bile yaratmıştı hatta.
Hayalet, oluşan fenomenlerin dahi farkına varmadan sigarasını yaktı. Tüm bunları umursamadan bir sigara yaktı, söyleyeceklerini ve anlatacağı hikayeyi kafasında son bir tekrarladı ve bir şov programı sunarmışçasına lafa girdi kollarını açtı ve sunumuna başladı…
"Kimsesizler mezarlığına hoş geldiniz gençler."
|
|
4
|
|
|
|
bir şeyler olsun diye beklerken, ve romana yerleştireceğim bunu: Hayatta her şey ters gitme eğilimindedir. Anladım ki hayaller kur kafanda, kafanın içinde, bir köşe kur dua köşesi gibi, tapınak gibi, böyle mutlu ol ve gerçeklerden hiçbir şey bekleme, umma, beklentiler…can sıkar, olmuyorlar zaten, güzel bir orman…öyle bir yer.. ağaçlar.. tamam, kendimi öyle bir yerde hayal edeceğim.. |
|
5
|
|
|
|
Kalbimde Bir Sancı isimli romanımız birbirlerine seven iki gönül dostu mücadele ve zorluklarla dolu savaşını anlatan roman türünde ve daha çok,aşk kadere olan itirazı ve de emeği baz alarak siz okurların beğenisine sunulmuştur. |
|
6
|
|
|
|
İnsanım ben kalbi olan Adem oğlu kırmak yerine sevin onu beceremezseniz de kırmayın |
|
7
|
|
|
|
Yaşanmışlıklar geçmiş zaman masalı değildir. Şimdi ve burada var oluşumuzla bizi yüzleştiren aynadır. Bize geçmişin hiç de geçmemiş olduğunu anlatır. Geçmemiş günler hep canlıdır. |
|
8
|
|
|
|
İki genç kızın dostluğu. Sevgi, yalnızlık acısı, aşk arayışı, aile sorunları, gerilim, korku, suç, drama, mizah… roman yarısından sonra esas meseleye gelir, başlarda bir şey yok gibidir.
Zarife, bir süre onların peşinden gidip onları gözetlemiş, aslında onlarla takılmak istemiş ama buna cesaret edememişti; çünkü onları tanımıyordu, kendini küçük düşürebilir, alay konusu olabilirdi, ona sataşabilirler, kalbini kırabilirlerdi. Çünkü o buranın bir çalışanıydı, köle gibi bir işçiydi, eski çağlarda Afrika’dan gemiyle getirip satılan zenci gibi biriydi,
O iki kız ise zengindi, ve ağırlıklı olarak bu eve gelen
zengin konuklar çiftliğin çalışanlarıyla samimi olmazlardı, hele de hizmetçi kızla. Çalışanları
kendi kalitelerinde görmezlerdi, uşak uşaktı, ve onlar cahildi, kabaydı ve aptaldılar. Birçok kişi Zarife’ye böyle hissettirmişti. Belki de bu düşünceler Zarife’nin eziklik psikolojisinden kaynaklanıyordu. Ama Nezaket ona şöyle derdi: “İşine gücüne bak, onlarla gereksiz yere muhatap olma. Mesafeni koru.
Onlar bizi, iç dünyamızı anlamaz. Gün gelir paramız olur çeker gideriz bu çöplükten. Sabret.” Bu kötü hissettirmişti Zarife’ye, sanki mahkumdular ve gün gelecek kaçıp gideceklerdi bu çiftliğe benzeyen cezaevinden. Nezaket’in “çekip gideriz bu çöplükten” demesi onu çok heyecanlandırmıştı, çok mutlu olmuştu, Nezaket buraya ilgili hep güzel sözler söylerdi, vefa yüklü sözler; ama ilk kez böyle açık seçik biçimde hissettiğinden söz etmişti. İlk kez sansürsüz konuşmuştu. “Demek onun içinde de bu lanetlik yerden kaçıp gitmek arzusu varmış” diye düşünmüştü. Nezaket, Zarife’nin ayrıksılık hissedip yanlış yollara gitmesini ya da meyletmesini istemediği için, farkında olmadan onu zehirlememek için hep uzlaştırıcı ve barışçıl sözler söylerdi bu çiftlik evi ve insanları için. Parlak genç kızın varoluşsal acısı, çalışma acısı, gençlik hayallerini bilmese de hissederdi, sezerdi; çünkü bir zamanlar o da genç kızdı. Ne çılgın ve ütopik hayaller kurardı, hiçbiri gerçek olmamıştı. Ve Zarife burada kendini çoğu zaman kötü hissederdi, bir sıçandan türemiş gibi, bir böcekten türemiş gibi ve ilk kez bu güzel görünen ve kokan şehirli kızları görünce içinde sarsıcı bir şey uyanmıştı, asla cayılmayacak bir hırs, hayatta yükselme hırsı, para kazanıp özgürce, kimseye sabretmemden ve boyun eğmeden yaşamam hırsı, bir çılgın azim, bu kısır döngüyü paramparça edecek bir alev. Bu gösterişli şehirli kızlarla yoldaşlık edip onları tanımak, neler yaşadıklarını incelemek, nasıl zamanlar geçirdiklerini dinlemek. Nezaketin en büyük korkusu Zarife’nin başına bir kötülük gelmesiydi, namusuna, gençliğinin tertemiz düşünce ve duygularının hasar görmesi. Bu yüzden
kendi ezikliğini, karamsarlığını ve bozuk düşüncelerini Zarife ye bulaştırmaya çabalıyordu, eziklik bulaşıcıdır, bir hastalık gibi. Bu yüzden içinden geçenleri ona hiç çaktırmazdı, başkalarına da. Güçlü, azimli, çalışkan ve sarsılmaz, yenilmez kadını oynardı. Gözyaşlarını, acılarını, travmalarını ondan ve diğerlerinden saklardı. Ve zarife için her şeyin en iyisi ve güzeli olmalıydı. Aslında onu kendi acılarının ve başaramadıklarının bir tür ağlama duvarına çevirmişti ama kimse bunu bilmiyordu. O görünce içi açılır, mutlu olurdu, bu genç kız duruşuyla, bakışıyla, ses tonuyla, konuşma sakinliği ve saflığıyla yeni bir kan katardı nezaketin can sıkıcı, renksiz ve tek tüze hayatına. Tazelik hissederdi Nezaket, geleceğe dair yenilmez bir umut. Bir kadının bir genç kıza duyduğu yakınlık, ona annelik hisleriyle bağlanması bambaşka bir şeydir.
Zarife, konuklarla mesafesini korurdu hep ama bu kez o sınırı darmadağın etmek istiyordu, onlara bir “merhaba” demek, “nasıl gidiyor arkadaşlar, sizin için ne yapabilirim, sorun var mı?”
Onları içlerini çok merak ediyordu. Onlara çok yaklaşınca başına bir felaket geçecek gibi hissedip korktu, bir suç işleyecekmiş gibi korktu,
“Aaa! Gelene bak.” dedi Nur.
“Hangi kız?” dedi Ayla, Zarife’yi gözü seçmişti: “Şu köpek gibi çalıştırılan zavallı.”
“Ayıp ettin, öyle deme be kızım.”
Güldü: “O burada, yani Allah’ın unuttuğu bu yerde, mutfakta gördüğüm en güzel şey. Bir görüşte aşık oldum ona, buradan giderken onu da alacağım yanıma.”
Nur güldü: “Alemsin!” Gülmekten kendini alamıyordu, gözlerinden yaş gelmişti, makara başlamıştı: “Bir kurbağa ya da sincap mı ki o.”
Ayla güldü: “Çok üstün bir şey var bu kızda, bize ona katlar. Bakışlarında bir asillik, benzersizlik var.”
Zarife, onlara yaklaşırken bu diyaloğu uzaktan işitmiş, ağlayacak gibi olmuş; ama kendini hemen toparlamış, onların “şımarık piçleşmiş şehir kızları” olduğuna düşünmüş; ama diyaloğun bütününü düşünceyle irdeleyince pek sevinmiş, içerlemesi bir anda yok olmuş ve kendiyle pek gururlanmıştı.
Ama korktu, Nezaket bu davranışını fark ederse iyi olmazdı hem yapılacak işler onu bekliyordu.
“Heyyy, baksana!” diye seslendi Nur, gel gel işareti yaptı eliyle.
|
|
9
|
|
|
|
Nimali sözlerine başlarken ve devam ederken, Gri mavi gözlü arkadaşına doğru atağa geçen elinde kalınca zincir olan biri, onu zarar verici nitelikte salladı. Rakibi hiç tereddüt etmeden kılıcı ile bir kaç hareket eşliğinde sanki bir müzik aletinin tellerine uyumlu bir şekilde dokunur gibi metal ve görünüşe göre paslı halkaları keserek parçalara ayırdı. Nimali ise buna tempo tutarak cücenin kaldırıp ta kendisine doğru yönlendirdiği baltayı kılıcıyla karşıladı ve aynı oranda saldırganı hızlı hızlı kılıç hareketleriyle sendeleterek geriye düşmesine sebep oldu. Soriol da notaların akışına uyum sağlayarak oklarını diğer ikisine gönderdi. Öte yandan şaşkınlığa uğrayan zincirli saldırının sahibi karşısındakinin bir yumruk darbesi davetini geri çevirme lüksü olmaksızın kabul etmek zorunda kalıp örtülü yüzüne yedi. |
|
10
|
|
|
|
"Hayat bir tercih meselesidir,
Geçmişi düşünürsen masal,
Geleceği düşünürsen hikâye,
Bugünü düşünürsen gerçektir.'' Mark Twain
#KadırgaÇıkmazı
#gerçekhikaye
#yenikitap |
|
11
|
|
|
|
Sütçü İmam'ın memleketi Kahramanmaraş deyince daha çok Karakoç kardeşler gelir aklımıza. Başta Bahaeetin, Abdurrahim ve Ertuğrul olmak üzere, Maraşlı Karakoç kardeşlerin beşi de şiire bir ömür gönül vermiştir. Bahaettin Karakoç, şair Abdurrahim Karakoç'la Ertuğrul Karakoç'un ağabeyiydi. Bahsimize konu olan Abdurrahim ve Bahaettin Karakoç, Türk şiir çınarının Maraş'taki güçlü kökleridir. Ne yazık ki bu derin köklerin ilkini, yani Abdurrahim Karakoç'u bundan altı sene evvel kaybetmiştik. Şiir çınarımızın Maraş'taki köklerinden bir diğeri olan Bahaettin Karakoç'u da 17 Ekim 2018 tarihinde kaybettik. Şimdi şiir dünyamız bu iki büyük duygu erinin hüznünü iliklerine kadar yaşıyor. |
|
12
|
|
|
|
BU METNİ SEVDİM, ÜSTÜNDE ÇALIŞACAĞIM, BİRÇOK ÖYKÜ GİRECEK İÇİNE. BUNU BAŞKASI YAZSA SEVERDİM.
YAZDIKLARIMA DEĞER VERENLER….ROMANIMIN BİRİ BASILACAK…O ROMANI BU SİTEYE KOYMADIM, TAM BİTMEDİ…ÇIKINCA DUYARSINIZ…BU İŞLER ÇOK ZOR…HA, PARA VERİP BASTIRMIYORUM KİTABI….ÇOK ÇALIŞTIM, İYİ BİR ÖYKÜ ÇIKARDIM, YOLLADIM, BEĞENİLDİ, ONU ROMAN YAPTIM, BİRAZ İŞİ KALDI, BU METİN BASILACAK… |
|
13
|
|
|
|
LİSE SONRASI YAŞAMLAR.
OTOBİYOGRAFİK ROMANDIR.
ROMANDA GEÇEN YERLER, KİŞİLER GERÇEKTİR. |
|
14
|
|
|
|
Beyaz Melek, bir hastane görevlisi ile bir hastanın öyküsünü anlatıyor. Doktor Bilge Göker'in hastanedeki görevi, komaya girmiş ve hayatı makinaya bağlı hastaları son yolculuklarına uğurlamaktır. Çalıştığı yıllar içerisinde onlarca hastayı bu şekilde makinalardan ve hayattan koparmıştır. Bir gün Bayındır Hastanesine Melek Bilen isimli gizemli ve tuhaf görünümlü bir hasta gelir. Ancak Melek Bilen’in bu tuhaf ve gizemli görünümünün altında oldukça saf ve o dünyaya ait olmayan bir ruh yatmaktadır. Melek Bilen'in günden güne gün yüzüne çıkan dünya ötesi güçleri, karakteri hakkında yeni ipuçlarını anbean ortaya çıkaracaktır. |
|
15
|
|
|
|
“Ben ve elf masanın oradakileri sessizce hallederiz ancak diğerleri için doğaçlama yapacağız. Kaimeld sen geride kal ihtiyaç olursa müdahil olursun” dedi kısık sesle Sawnhall. Elfle beraber olabildiğince sessizce hareket ederek masanın ortadakilere arkadan yaklaşarak tıpkı bir suikastçi gibi ikisini yakalayıp bayılttılar. Sağ taraftan biri aniden çıkıp elindeki tabaklarla, o daha şaşkınlığından uyanamadan Sawnhall masadaki bıçaklardan birini çabuk bir şekilde alarak haydudu elbisesinden duvara çiviledi.
|
|
16
|
|
|
|
YILLAR ÖNCE YAZDIĞIM BU ROMANI KAYBOLMASIN DİYE KOYUYORUM SİTEYE.
UYDURDUĞUMU DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ. ÇOK BELGESEL İZLEDİM KURTLARA DAİR.
|
|
17
|
|
|
|
‘’İnsan karmaşıktır, bazen kendi dehlizlerinde saklambaç oynar. Orada gördüğüne sığınmak ister, kim olduğunu ne olduğunu bilmeden. Bazen bir çocuk saflığında uzanır ona, bazen de umarsızca saldırır bilinmezliğine. Aslında bulduğu kendisidir, araması çırpınması ise var oluşunun sessiz çığlıkları.'' |
|
18
|
|
|
|
Yazdığım bir romandan bir öykü, hayatta olan her duygu var içinde.
|
|
19
|
|
|
|
ORMMANDA TEK BAŞINA ÇOCUK |
|
20
|
|
|
|
LİSE BİTTİ. |
|
|
|