Dönemeyen Bir Dönme Dolap - 1
Bozuk. Dönemiyor. Dönemeyen dönme dolabın en son gideceği yer de hurdacı mezarlığıdır
"Ben hayatımda hiç kimseyle kavga etmedim. Sadece herkesle anlaşamadım." - Samuel Beckett"
"Ben hayatımda hiç kimseyle kavga etmedim. Sadece herkesle anlaşamadım." - Samuel Beckett"
Bozuk. Dönemiyor. Dönemeyen dönme dolabın en son gideceği yer de hurdacı mezarlığıdır
Yillar Önce Yazdiğim Bu Romani Kaybolmasin Di̇ye Koyuyorum Si̇teye.
Uydurduğumu Düşünebi̇li̇rsi̇ni̇z. Çok Belgesel İzledi̇m Kurtlara Dai̇r.
Bana mutluluk veren, rahatlatan bir karanlık, koyu karanlık. Çok hoşuma gitti. Eğer körlerin içinde bulunduğu karanlık da böyleyse, onlar gerçekten çok şanslı insanlarmış.
"Sırlar ve Hikâyeler" adlı bu yeni kitap, unutulmuş anıların peşinde bir yolculuğa çıkarıyor. Yazarın usta kalemiyle örülmüş satırlar, okuyucuyu hem geçmişin derinliklerine hem de insanın iç dünyasına taşıyor. Anadolu'nun zengin kültürel dokusundan beslenen hikâyeler, yaşamın gizli kalmış yanlarını ustalıkla gün yüzüne çıkarıyor. Bu eser, edebiyat tutkunları için kaçırılmayacak
Nimali sözlerine başlarken ve devam ederken, Gri mavi gözlü arkadaşına doğru atağa geçen elinde kalınca zincir olan biri, onu zarar verici nitelikte salladı. Rakibi hiç tereddüt etmeden kılıcı ile bir kaç hareket eşliğinde sanki bir müzik aletinin tellerine uyumlu bir şekilde dokunur gibi metal ve görünüşe göre paslı
Yurdun müdavimi çocuklar, oyun saatlerini büyük avluda geçirmekteydi. Fiziksel olarak yeterliği olanların bazısı ateşli taraftarları önünde futbol, basketbol, voleybol oynamaktaydı. Fiziksel yapıları bunları yapmaya yeterli olmayanlar da yakar top, saklambaç, körebe türü oyunlarla eğleniyorlardı. Elleri kıçları üstünde bağlı birkaç görevli avlu boyunca gidip gelerek gözcülük yapıyorlardı.
Hayalet dadandığı izbe, terk edilmiş evin içerisinde volta atıyordu. Sanki Yıkılmış bir binanın moloz yığınından çıkmış gibiydi. Karmakarışık gri saçları, paçavraya dönmüş takım elbisesi derisi kurumuş suratı ile korkutucu görünüyordu. Volta atarken bir şeyler mırıldanıyordu.
bu mezarda yatanlarrr dedi. Sonra düzeltti Bu kabirde yatanlar, yok yok
Sübyanlar Yetiştirme Yurdu iki katlı, eski, büyük bir taş binaydı. Yurdun büyük avlusu cezaevlerini çağrıştıran büyük, parmaklıklı bir demir kapıdan şehrin en işlek ana caddesine açılmaktaydı. Ana girişi cadde tarafında bulunan ve yeni, betonarme bir bina olan müdür lojmanından avluya küçük bir arka kapıyla gelinebiliyordu.
Bir rivayete göre köy, dere kenarında kurulan bir çiflik ve müştemalatı olarak başlamış,daha sonra burada çalışanların ve dışarıdan gelip buraya yerleşmesindan sonra köy haline dönüşmüş.