Berrin (- Bıçaklama Olayı - )
"Lisenin önündeki bıçaklama olayını duydunuz mu?"
"Hayır? Ne olmuş?"
"Kızlar kızları bıçaklamış."
...
"Lisenin önündeki bıçaklama olayını duydunuz mu?"
"Hayır? Ne olmuş?"
"Kızlar kızları bıçaklamış."
...
Diş hekimi olarak o güne kadar hiç, bir ağız karşısında bu derece vecde kapılacağım aklıma gelmezdi.
Amacım anlamak, anlaşılmak, yazmak için düşünmenin kazandırdığı farkındalıktan yararlanmak, insan olarak yeryüzüne kendimden birşey vermek ve benzerlerime ulaşmak.
'Hayat önümde büyük bir bilmece'. Eski Türk filmlerini andıran böylesi beylik bir cümleyi ne yazık ki ben inanarak söylüyorum. Hayat önümde büyük bir bilmece ve büyük bir ihtimalle de zannettiğim kadar karmaşık değil. ....
Bu; "kendini gerçekleştirmeye adanmış" sıradan birinin öyküsüdür. Sizden farklı birisinin, kendinin farkında olabildiği kadar dürüstlükle yansıtılmış ruh dehlizlerinde gezineceksiniz. ...
günlük -devam-
........Kişinin ne olmak istediğinin, ne olduğundan daha çok farkında olması gerek. Çünkü ancak o zaman, hayatının tam da o anında her ne ise, bu önemli olmaz, benim hissettiğim buhranı da hissetmez ve olmak istediği yöne gözlerini dikip
...Çoğu zaman mutlulukla mutsuzluğun kesişim yerindeyim....
Seni öyle çok seviyorum ki....
Yıl 1978. Anarşik hareketlerin alevlendiği bir dönem. Ben henüz ilkokul ikinci sınıfa gidiyordum....
Bekir; köyden gelmiş son derece fakir bir ailenin çocuğuydu. Babası çocuklarının gözü önünde annelerini bıçaklamış. Annesi ölmüş, babası da hapisteydi. .
Orhan Pamuk'un kitapları yerken hoşa giden ama bitirdikten sonra ağızda kötü tad bırakan tatlılar gibi geliyor bana. .....
Henüz hayat arkadaşım karşıma çıkmadan önce kaleme alınmış bir iç döküştür.... ve ilk evlilik yıldönümümüze az bir zaman kala tekrar elime geçti ve beklentilerimden çok daha fazlasını bulduğumu gözlerim yaşararak düşündüm ve bu yazı ilk yıl dönününüzde be
Dalgın dalgın yürürken, hızım birden kesilip yalpaladım. Birisine çarpmış olmalıyım. Öyle dalgındım ki, ...
Öldükten sonra cesedimin çürüyüşü, kurtlarla doluşu geliyor aklıma. 'Neden yaşıyorum?' diye düşünüyorum. Bir hiç olmak için mi? Neden çabalamalı, niye yiyip içmeli, kurda kuşa yem olmak için mi?" bunları söyledikten sonra duyulur duyulmaz bir sesle:
"Yok
Seni ne çok seviyormuşum, ölesiye özledim. Alışkanlık belki de. Hep yanımda yakınımda ol istiyorum. Seslendiğim zaman yan odadan ses ver. Eviyenin yanına diziverdiğin kirli bulaşıklar yüzünden kızdır gene. Her sabah düzensizce kapı arkasına çıkardığın ter
"Niye Hüseyin? Nasıl karıştın bu işe? Birgünden birgüne hayatımızdan şikayet ettim mi? Senden başkalarının karıları gibi, gücünün yetmeyeceği şeyler istedim mi?" diye düşünürdü Fatma.
....Korku insanı öldürür mü dersiniz? Kalbinin bundan daha hızlı çarpamayacağına emindi. Ölümü o anda hissettiği dehşete tercih edeceği geliyordu neredeyse. "O da bunun gibi karanlık olsa gerek." diye düşünüyordu. "Ama; sıcak, güvenli ve mutluluk dolu hiç
.....Arkadaşlarımdan biri bana hayatın dilini çözemediğini, sanki etraftaki herkesin kendisinin hiç anlamadığı bir dilde konuştuklarını sandığını söylemişti. Bu benim de sık sık kapıldığım bir duygu olduğu için onu çok iyi anladım. ........
Tüm dişhekimliği öğrencilerinde stres alır başını gider, mide kanamaları, tırnıkları kemirilmiş eller,...onlardadır. Diğer fakültelerdeki arkadaşlarımız gibi baharın tadını çıkartamayız biz. Tüm gün pencere kenarında çalışıp da havanın nasıl olduğuyla ilg
Kişinin cahil veya alim, mutlu veya mutsuz olması hep onun aldığı eğitimle ilintilidir. Milletlerin ilerlemesinde de baş şart eğitimdir. Bir millet bireylerine vermiş olduğu eğitimin kalitesi ve seviyisi oranında yükselir.
YAŞADIKLARIMDAN ÖĞRENDİĞİM BİR ŞEY VAR
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bıtkın kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği
İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya
Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin
İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına
Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiç bir şeyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın
Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevincler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene
karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana
ATAOL BEHRAMOGLU
İlkokul yıllarımda ‘okumak’tan hoşlanmazdım. Fakat anne öğretmen, baba doktor kültürlü bir ailenin en küçük çocuğuydum ve ağabeylerim dahil evin içinde ellerinde okunacak bir şey olmadan odadan odaya geçmezlerdi. Eh...böyle bir ortamda da okumayı değilse bile kitapları sevmemek mümkün değil. Her doğum günümde, okumayacağımı bile bile, büyük bir ciddiyet ve hevesle, benim için kitapçıdan kitap seçerdik...Okumayı değil ama kitapları çok severdim.
Ortaokul yıllarımda ise ne olduysa kendimi çocuklar için sadeleştirilmiş ‘Dünya Klasikleri’ni okurken buldum. O zamandan sonra da harfler en büyük dostum oldu. Farklı bir çocuktum çünkü midem bulanana kadar kitap okuyordum. Annem okuduklarımı, ya da okuduklarımın bendeki yansımalarını dakikalarca benimle konuşurdu... Hayal dünyam, ifade gücüm, iç görüm ve gözlem yeteneğim yaşıtlarıma göre hızla , hatta yaşamımın diğer yıllarında kendimin bile başa çıkamayıp, zorlanacağım boyutlarda artıyordu. Bir yandan irdeleyici, araştırıcı, sorgulayıcı, gözlemleyici bir yapı geliştirirken, diğer yandan da anlaşılmamayı ve yanlızlığı yaşamak her zaman kaçınılmaz mı bilmiyorum...Ama bana olan buydu...Eh...iş bu noktaya gelince insan içindekileri kağıda dökerek ‘hala normal’ kalabiliyor sanırım...
İşte benim yazma merakım böyle başladı...
1970 Denizli doğumluyum. Diş Hekimiyim. Denizli’de serbest Diş Hekimi olarak çalışıyorum. Evliyim. Bir kızımız var.
Denizli
sadelik ve içtenlikle arayış
Dostoyevski,Orhan Pamuk
benzemeye çalışmıyorum ki...
http://www.izedebiyat.com/yazar.asp?id=1296
http://www.izedebiyat.com/yazar.asp?id=657