Yedi iklim dört köşeyi dolandım / Meğer dünya her tarafta bir imiş. -Dadaloğlu |
|
||||||||||
|
Aşk tanımı içinde böyle bir bağlantı kurmam gerektiğinde çamaşır makinesi, diğer yıkama bileşenlerine de görevler atayabileceğimden biçilmiş kaftan bir örnek olarak aklımda beliriverdi. Şimdi başlayalım bakalım. Evet, çamaşır makineleri, bazıları 800 devir sıkar, fazla kırıştırmaz, yıpratmaz kalbinizi. Bazıları ise 1600 hatta 2000 devir çevirir dakikada ve adeta kanını kurutur kalbinizin, tek damla bırakmaz. Makine durduğunda elinizde kalan direk olarak çöpe atabileceğiniz bumburuşuk ve bir sonbahar yaprağı kadar kuru gönlünüzdür. Bazılarının üzerinde sıkma devrini azaltmak için düğmeler vardır, bunlara basarsanız şayet yıkama esnasında, daha narin bir sıkma işlemi sonucu fazla hırpalanmamış kalbinizi alıp, sonra belki tekrar kullanabilirsiniz. Ve fakat, her zaman bu düğme olmaz yerinde, yada siz akıl edemezsiniz onu kullanmayı, en sert kavgalarda bir demet kır çiçeği, en soğuk zamanlarda sıcak bir bardak demli çay gibidir ince bellide, bu tuş. Ama bazen basiretiniz bağlanır ve kullanmazsınız. Bazense artık kullanmak için çok geçtir. Yıkama işlemi çoktan bitmiş ve hatta durulamanın da sonuna gelinmiştir. Son bir ümitle sıkma devrini düşürme butonuna basarsınız, çaresizlikle. Ama kalkan bir uçağın motorlarında çıkan gürültüye eş bir sesle sıkmaya başlamıştır artık katil makine. Ve beklide bir uçak motoru sesi çıkarması rastlantıdan öte bir mucizedir. Çünkü aynı uzaklaşan bir uçak gibi, bu seste sizden alınıp çook uzaklara götürülen kalbinizin sesidir. Bazen öyle kirlidir ki kalbiniz, önceki ilişkilerden kalan kan, çamur, gözyaşı ve şarap lekelerini, paket paket içtiğiniz ve üzerinize sinen sigaraların kokusunu çıkarmak, iyice temizlemek için seçtiğiniz yıkama programının, bitmesini hiç istemezsiniz. Suda bekletme butonu burada girer devreye. Gereksiz verilen tavizler, kaybetmeme korkusu ile göz yumulan hatalar, aldatılmaya, önemsenmemeye, hatta hatırlanmamaya denk düşer gerçek ilişkilerde bu tuş. Böylelikle standart program ayarının gerektirdiğinden daha uzun sürer yıkama işlemi. Ve fakat fazlası zarar olmayan bir şey henüz yeryüzünde var olmadığından, bu seferde kalbiniz suda iyice yumuşamaya ve daha kolay yıpranıp hırpalanmaya müsait hale gelir. Kazara arkasından gelebilecek yüksek devirli bir sıkma hadisesi yırtılıp parçalanmasına ve bir daha kullanılamaz hale gelmesine bile sebep olabilir Allah korusun. Çamaşırların türleri ve kullanılan deterjanlar da önemlidir en az çamaşır makinesinin özellikleri kadar elbette. Yünlüleri şarapla, beyazları votkayla, renklileri ise birayla yıkamak gerekir. Beyazlardansa kalbiniz işiniz çok zor demektir. En çabuk kirlenen, en ufak bir lekeyi belli eden beyazlar hiçbir şeyi saklayamaz, her şeyi, tüm lekeleri gösterirler. Yıkaması ve lekeleri çıkarması ise hafif alkollerin beceremeyeceği bir iş olduğundan, çook uzun geceler boyunca güçlü bir temizleme sıvısı olan votka içinde bekletilmedir. Daha sonra birkaç kez tekrarlanacak yıkama işlemi sonucu lekelerinden kurtulsa bile, ilk günkü beyazlığından eser kalmamıştır. Yıpranmış ve grileşmiş bir beyazdır artık O. Yünlüler, en narin, en özenli kullanılması gereken kalpleri temsil eder. Zaten etiketlerinde, soğuk su ile mümkünse elde yıkayın, sıkmadan sererek kurutun der. Doğru kullanıldığında en soğuk kış gecelerini sıcacık, şefkatli dokunuşları ile mucizevi bir şekilde ısıtan yünlüler, lekelendiklerinde ise mutlaka şarapla temizlenmelidir. Dokusu, geçmişi, hikayesi olan tek alkoldür çünkü şarap. Elde yıkayıp, sıkmadan kurutursanız eğer, ilk günkü yumuşaklığını ve saran sıcaklığını bir daha hiç hissedemeyecek olmanıza rağmen, uzunca bir süre daha sizinle olacaklardır. Renklilere gelince, en sık kullandığımız, gün aşırı giyip, kirlenince hiç düşünmeden çıkarıp makineye doldurduğumuz giysilerimizdir onlar. Yüksek hızla tükettiğimiz gündelik ilişkilerimizi, bir gecelik aşkları temsil ederler. Kolay kolay leke göstermezler, çoğu zaman kirliyken bile giyilebilirler, ancak bu aşırı giyme-yıkama sirkülasyonuna dayanamaz ve renk vermeye başlarlar. Bira ile yıkamak en iyisidir. Aynı kendi yaşam daireleri gibi hızlı ve düşünmeden ve istediğimiz her an tüketebileceğimiz bir alkoldür bira çünkü. Aynı zamanda da tıpkı bir renkli çamaşırın çok kısa sürede gardırobumuzu terk etmesi gibi vücudumuzu da hızla terk eden bir içecek çeşididir. Zaten daha sonra kimse giymek istemez rengi solmuş, matlaşmış olanlarını. Sonları ise boş bira kutularının çöpe gitmesi gibi, ya toz bezi olmak, yada çamurlu ayakkabılarımızı silmek için paspas olmaktır. En çabuk eskiyen kıyafetleriniz, en çok onları giydiğiniz, kirlettiğiniz ve tekrar tekrar yıkadığınız için, en sevdiğiniz kıyafetlerinizdir. Gerçek yaşamda en büyük zararı hep en sevdiklerinize verdiğiniz gibi. Ve maalesef hiç sevmediğiniz, giymediğiniz kıyafetlerinizse uzun yıllar gardırobunuzdan ayrılmazlar, bir gün gelip de siz onları atana dek. Bunun ise hayatınızda neyle örtüştüğünü siz düşünün bakalım… Cenk Dervişoğlu
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Cenk Dervişoğlu, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |