Avukatlar da bir zamanlar çocuktular herhalde. -Charles Lamb |
|
||||||||||
|
Açıkca söylemeseler de kutsal kitaplarda kadın için yazılanlara canı gönülden inanmış, biliçlerine kazımışlardı. Kadınlar, erkekler için yaratılmışlardı. Erkekleri doyurmak, olgunlaşamış kişiliklerine, üstesinden gelemedikleri kopmlekslerine derman olmak için vardı kadınlar.Erkekler için aşk da, sevişme de, evlilikte tek kişilikti. Kitaplarında kadının adı ve yeri yoktu. Onların yerini belirleyen erkeklik organlarının pusulasıydı. Egemen erkek görüşünü aştığını, kadını eşit gördüğünü söyleyenler bile fırsatını bulunca maskelerini çıkartıp kafalarıyla değil belden aşağıları ile düşündüklerini göstermekten kaçınmamışlardı. Kadın elde edilinceye kadar, yatağa düşürülünceye kadar, övgüye, sevilmeye, aşık olunmaya değerdi. Kadın, erkeğin altına yattıktan sonra, kullanılmış bir mendil gibi, çamaşır sepetine atılabilirdi... Bunları defalarca yaşamış, onuru incinmiş, kadınlığı örselenmişti. Tüm erkelere kuşkuyla bakar olmuş, onlara karşı kendi bedeninin, yüreğinin çevresine görünmez bir korunma duvarı örmüştü. Kendisine yanaşan erkeler sınırı aşınca bu görünmez duvara çarpıyor; ona yanaşamıyorlardı. Ilk bakışta o korunma duvarını göremeyen erekler, onun saklamadığı, saklamaya da hiç niyetli olmadığı kadınlığı, dişiliği karşısında, yeni bir av bulmuş vahşi hayvanların şehvetli mırıltıları ve bakışlarıyla ona yanaşmaya onu, pençelerinin arasına almaya çalışıyorlardı. Oysa av diye düşündükleri kadın için onlar, ipleri kadının elinde olan kuklardı. Her an ipleri çekilebilir, sahnenin dışına bırakılabirleridi. Ama nihayet o bir kadındı, duyguları, cinsel, tensel, ruhsal gereksinimleri vardı. Iltifatlar, övgüler işitmek, beğenildiğini, arzulanıldığını hissetmek çok hoştu. Bu istekleri, duyguları bastırarak yaşamak zorunda bırakılmak onu yıpratmıştı. Tüm olumsuz deneyimlerine karşın erkek düşmanı bir kadın, fanatik bir feminist olmamıştı, olmayacaktı. Herşeyden önce onun insancıl, hümanist yanı buna engeldi. Zaman zaman ortamın oluştuğu durum ve mekanlarda, yeni hayal kırıklıkları pahasına da olsa, erkeklere şans tanımaktan yanaydı. O akşam, iki bayan arkadaşı ile birlikte birşeyler yemek içmek, sohbet edip müzik dinlemek için çıkmışlar, arada bir takıldıkları müzikli bir lokantaya gitmişlerdi. Bir süre sonra tanıdığı bir doktor, yanında iki erkek arkadaşıyla gelmiş karşılarındaki masaya oturmuşlardı. Doktorun yanındaki erkeklerden birini tanıyor, ama daha yakışıklıca olan orta yaşlı adamı ilk kez görüyordu. Doktorla uzaktan selamlaşıp birbirlerine gülümsediler. Sonra masadaki bayan arkadaşlarının sohbetine tekrar katıldı. Havadan sudan, şundan bundan konuşuyorlardı. O da arada bir söze katılıyor, ceviz kabuğunu doldurmayacak şeyler söylüyordu. Diğer iki bayan arkadaşının varlığına rağmen kendini yalnız hissediyordu. Hoperlörlerden yükselen hüzünlü müzik, içtiği kırmızı şarap, arkadaşlarının varlığına rağmen, yalnızlık duygusunu artırmış, ince bir hüzün yine içini sarmıştı. Bir ara doktorla arkadaşlarının oturduğu masaya göz attığında doktorun, yanındaki yakışıklı adama kendisini işaret ederek birşeyler anlattığını fark etti. Acaba kendisi için neler anlatıyor, neler uyduruyordu? Ancak adamın bakışlarında o avlanmaya hazırlanan vahşi yaratıkların izlerini göremedi. Bu güne değin pek rastlamadığı türden, doğal bir içtenlik vardı adamın bakışlarında. Tekrar bakışları karşılaştığında, adam kırmızı şarap kadehini kaldırarak kadını zarif bir şekilde selamladı. Kadın gayri ihtiyari önündeki kadehi alıp ona karşılık verdi, ikisi aynı anda kadehlerinden bir yudum aldılar. Ikisinin de dudaklarından içlerine doğru onalar yabancı gelen bir sıcaklık aktı. Kadın huzursuzlandı. Kafasından geçenleri atmaya, duygusal korunma duvarını örmeye çalıştı. Ama beceremediğinin farkına varınca iyice kaygılandı. Kadın bu içine dönmüş, duygularının çözümünü yapmaya çalışırken; genç esmer bir kadın ona "buyrun, sizin için" diyerek koca bir demet kırmızı gül uzattı. Kadına bir şey sormadan bakışları orta yaşlı yakışıklı adamın tarafına yöneldi. Adam, boynunu bükmüş mahsun bir ifadeyle çiçekleri kabul etmesini istiyordu. Ne kadar uzun zaman geçmişti, bir erkek tarafından çiçekle onurladırılmayalı, kadınlığı okşanılmayalı. Çiçekleri alıp buğulu gözlerle kokladı. Adama uzun siyah kirpikleriyle teşekkür etti. Adam gözlerinde kabul görmenin sevinci kadehini kadırdı. Karşılıklı şaraplarından derin birer yudum aldılar. Bu yudumla birlikte, artık koruma duvarının yıkıldığının farkına vardı. Onu bu akşam yeniden kurması olanaksızdı. Bunu fark etmek onu bir bakıma rahatlatmıştı. Belki bugün yeni bir sayfa, yeni bir başlangıç olabilirdi hayatında. Duygularını, duyularını özgür bıraktı. Adam sanki bunu farketmişti; elinde şarap kadehi onun oturduğu masaya yöneldi. Kadının yanına gelip durdu, bir süre bakıştılar: Kadın erkiğin bakışlarından heycanladı, bakışlarını kaçırmak zorunda kaldı. Kalbinin çarptığını, yüzünün hafif ateşlenip, pembeleştiğini hissetti. O anda adam kadehini kaldırarak, beni kırmayıp gülleri kabul buyurduğunuz için size teşekkür ederim, dedi. Ardından rahatsız etmezsek birlikte oturabilir miyiz? diyerek kadına ve arkadaşlarına, "lütfen, beni kırmayın" diyen bakışlarla baktı, onlardan itiraz gelmeyince kadın, "Tabi, niçin olmasın? Buyrun lütfen", dedi. Yanındaki sandelyeye koyduğu çantasını alıp, adama yer gösterdi. Adam sandalyeye ilişip elini uzattı, tanışalım ben Erhan! Kadının uzattığı yumuşak ve sıcak eli bir kuş yavrusunu tutar gibi tutarak dudaklarına götürüp zarif bir şekilde öptü. Kadının şaşırdı, tenine değen dudakların yarattığı elektiriklenme heycanını iyice artırdı. Elini yavaşca adamın elinden çekip, şarap kadehini tuttu, heycanını bastırmak için kadehi kaldırıp adama memnun oldum, dedi. Güller için de ayrıca teşekkürler. Kadın korunma duvarının yıkılmasıyla içine düştüğü güçsüzlüğü belki de engeller umuduyla, arkadaşlarınız da istiyorlarsa buyurabilirler, dedi. Kalablıkta daha güvenli olacağını düşünüyordu. Diğer iki erkek de içkilerini alıp kadınları masasına yerleştiler. Selamlaşma ve tanışma faslından sonra yeniden içkiler ısmarladılar. Birara oluşan sesizliği müzisyenler için ayrılmış olan biraz yüksekce bölümden yükselen bir keman sesi doldurdu. Canlı müzik başlamıştı. Garson içkileri getirdi kadehler havaya kalktı, şerefe, sağlığınıza eşliğinde tokuşturulup içildi. Bir süre oratak sohbet etme çabaları, ikili konuşmalara dönüştü. Kadın göz göze gelmemeye dıkakt ederek adımı incelemeye koyuldu. Onu şimdiye kadar deneyimlerinin oluşturduğu erkek "tür"lerinden hiç birine katamadı. Esmer teni, yapılı bedeni, yakışıklı sayılabilecek yüz hatları, zevk sahibi olduğunun gösteren giyimi, dikkati çeken saati ve sağ elindeki sovalye yüzükle, 50 yılların siyah beyaz filmlerindeki artisteleri hatırlatıyordu. Entellektüel rollere soyunan, yüzeysel adamların, sonradan görme maçoların havası yoktu onda. Insanı etkileyen bir doğallığı, doğrudanlığı vardı. Konuşurken japtığı jestler, mimikler, el hareketleri onun şovelye ruhunu ele veriyordu. Kadın, onu daha yakından tanımak için büyük bir istek duydu. Erhan bey, sizi ilk kez görüyorum. Biraz kendinizi tanıtırmısınız? Kimsiniz, nesiniz buradan mısınız? diye sordu. Adam kendisene ilgi duyulmsından hoşlanmıştı. Kısa tümceler, abartısız tanımlamalarla kendini anlattı. Orta Anadolun'un küçük bir ilinde dünyaya gelmişti. Sonra sanat mektebini bitirmiş, matbacılığa yönelmişti. Önüne çıkan olanakları değerlendirmiş kendi alanında ülkesinin en iyi ustalarından biri olmuştu. Sık sık yurt dışına çıkıyor kurslara, seminerlere katılıyor, bilgi ve görgüsünü artırıyordu. Şimdilerde ise Italya'daydı. Almanya'ya arkadaşını ziyarete gelmişti. Hem Italya'yı hem Italyanları sevmişti. Orada görmediği gezmediği yer kalmamıştı. Insan Avrupa'da yaşayacaksa Italya'da yaşamalıydı. Sizin gibi hoş, kültürlü bir bayanın Almanya gibi bir ülkede yaşamasına çok üzüldüm, diyerek sözünü bitirdi. Sonra şarap kadehini kaldırıp, sizi tanımanın mutluluğu ve şerefine, dedi. Birlikte şarap kadehlerini boşalttılar. Kadın giderek erkeğin çekim alanına girdiğini, birbirini çeken kutupların elektirik akımıyla yüklendiğini hissediyordu. Etrafına ördüğü koruma duvarı tamamen yıkılmış, herzaman yaptığı gibi - erkelerce yanlış anlaşılabilecek- söz ve davranışlarını denetlemekten de vaz geçmişti. Kendini bir kuş gibi özgür ve kadın hissediyordu. Giderek yükselen müziğin sesinden birbirlerini duymakta zorlandıklarını için başlarını birbirine yakınlaştırarak konuşuyorlardı. Birbirlerinin sıcak nefeslerini, bedenlerinden yayılan insanın içini gıcıklayan parfüm kokularını tenleriyle, burunlarıyla algılıladıkça aradaki o küçücük mesafe de giderek yok oluyordu. Kendi aralarında sohbet eden masadaki diğer arkadaşlarını unutmuşlardı. Dans etmeye uygun bir müzik çalmaya başladığında adam kadının elini tutup benimle dans edermisiniz? diye sordu. Sorusuna , evet yanıtı alacağından emin bir hali vardı. Kalktılar. Adam yine dikkati çeken, ama yapmacıklık kokmayan bir zerafetle kadının elini tutup beline sarıldı. Keman ve gitarla çalınan romantik şarkının ritimlerine uyarak dans etmeye başladılar. Kadın ne kadar uzun zamandır bir erkekle dans etmediğini anımsadı. Adeta dans etmeyi unutmuştu, içitiği içkinin ve özgür olmak için verdiği kararın rahatlığıyla kendini adamın bedensel egemenliğine teslim etti. Adam onu bir kuş gibi kavramış, müziğin hareketli dalgalarında gezdiriyordu. Müzik bittiğinde, kadının kalbi küt küt çarpıyor, başın dönüyordu. Adam elinden tutup masaya getirdi. Kadının sandalyesini çekip oturmasına yardım etti. Ardından kadının elini dudaklarına götürerek teşekkür etti. Çok uzun zamandır bir erekle böyle dans etmemiştim, dedi, nerdeyse dans etmeyi unutmuşum. Umarım sizi güç duruma düşürmedim? Hayır, dedi adam; ne münsabet hem de siz çok güzel dans ediyorsunuz. Önemli olan dans ustası olmak değil kendini duyguların ve müziğin akışına bırakmak. Her kadın bunu yapamaz, hele tanımadığı bir erkekle dans etmek zorunda kalırsa. Tekrar kadının masadaki sol elini iri avuçlarının içine alarak, okşadı. Gözlerinin içine bakarak, çok hoş ve albenili bir kadın olduğunuzu biliyor musunuz? Hele gülünce! Sözler sanki adamın dilinden değil elinden dökülmüştü. Adamın avcundaki elinin parmak uçlarından ta kalbine kadar bir sıcaklığın yayıldığını hissetti. Elini adamın avcunun içinden çekmedi. Adam, avcunda kadının eli, ona iyice yaklaşarak kulağına fısıldar gibi iltifatlarını sürdürdü. Söyledikleri doğrudan, içten ve bir kadının duymaktan hoşlanacağı şeylerdi. Kadın yorumsuz, söylenenlerin altında yatanları arama çabasına girmeden dinliyordu. Adam tanıdığı, karşılaştığı diğer erkeklerden farklı bir dili farklı bir yaklaşımı vardı. Sırıtmayan, batmayan, insanı sıkmayan bir başkalık. Içinde uyanan onu daha yakından tanıma isteği giderek artıyordu. Bu sırada insanın içini kaynatan hızlı bir parça çalmaya başladı. Kadın aniden, dans edelim mi? diye sordu. Şimdi bedeninde hiç bir gerilme yoktu, kendini bir kuş gibi hafif hissediyordu. Kendini adamın kollarına istekle bıraktı. Arka arkaya gelen iki hareketli parçaya uyarak, dans ettiler. Masalarına döndüklerinde arkadaşlarının gitmiş olduğunu gördüler. Şimdi ikisi karşı karşıya oturdular. Garsonun bardaklarına döktüğü kırmızı şaraptan birer yudum aldılar. Bu kez kadın ellerini adamın masanın üstünde duran elleri üstüne bıraktı. Teşekkür ederim, dedi. Bu geceyi unutmayacağım, bana hoş ve güzel bir anı bıraktınız. Adam, ama ben sizin belleğiniz de sadece bir anı olarak kalmak istemiyorum, diye yanıtladı. Sizin kalbinizde, gönlünüzde bir yerim olsun. Ama o yeri bir gece de kazanamayacağımı biliyorum. Siz o kadar kolay fethedilir bir kadın değilsiniz. Bana bir şans tanıyın sadece bu geceyle kalmasın, lütfen. Kadın adamın parmağındaki şovalye yüzüğü işaret parmağı ile okşarken; kendi kendine konuşur gibi. Gerçek sevgti ve aşk öleli çok oldu. Ama belki şovelyeler başkadır...kimbilir. Sonra kadehini kaldırdı, "Şovalyelererin şerefine" dedi. Adam kendisine yapılan iltifatı anlamış, onurlanığını sezdirerek, gururlu ve soylu kadınlara, diye ekledi... Şarapları bittiğinde tüm müşterilerin gittiğinin, sadece kendilerinin kaldığının farkına vardılar. Adam garsona işaret etti. Yüklüce bir bahşiş vererek hesabı ödedi. Sonra garsonun kulağına birşey fısıldadı. Garson ayrıldıktan sigara paketini kadına tutu, bu günün son sigarası olsun, dedi; buyrun. Kadının sigarsını yaktı, ilk nefesin dumanlarını havaya üflemişlerdi ki, keman sesi sessizliği bozdu. Romantik ve yavaş bir parçanın ardından nefis bir tango kulaklarını doldurdu. Adam, kadına doğru eğilip, bu da gecenin son dansı olsun, lütfeder misiniz? dedi. Birbirlerine önceki danslardan daha sıcak, daha samimi bir sarılarak dans etmeye başladılar. Elleri, ayakları, birbirine değen vücutları aynı hareketleri yapıyor, arada bir yanakları birbiribine değiyor, parfümlerinin, tenlerinin kokusu birbirine karışıyor, bundan belli belirsiz bir erotik haz alıyorlardı. Adam kadının kulağına, Paris'te Son Tango filmini hatırlıyor musunuz, dedi. Ama bu bizim son tangomuz olmamalı, anlıyor musunuz? Şimdiye değin onca kadın tanıdım, siz başkasınız, ben sizde hoş bir anı olarak kalmak istemiyorum. O sarhoşluğun, başdönmesinin, çoşkunun içinde, adama hissetirecek kadar dah sokularak, şovalyelerin isteğini kırmamalı, onlar başkadır diyerek onu susturdu. Tango bittiğinde hala adamın kolları arasındaydı. Yavaşca kendini çekiti. Garsonun tuttuğu mantosunu giyerken aklına "külkedisi" masalı geldi. Bir an kendisini külkedisi olarak düşünüp güldü. Bunca sene sonra külkedisi sendromuna kapılmakta varmış, diye geçirdi aklından. Sonra da kimbilir belki de yanlışımız masallara inananmakta dedi. Garsonun tuttuğu kapıdan geçip sokağa çıktılar. Kadın dışardaki sabah serinliği, henüz laciverti çözülmemiş gökyüzündeki yıldızların parlaklığı ile ürpererek adama sokuldu...
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © , 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |