Bilinç ruhun sesidir, tutkular ise bedenin. -Rousseau |
![]() |
|
||||||||||
|
![]() Fikret Kýzýlok’un en çok sevdiðim artýk kült bir þarkýsý olan: “Bu Kalp Seni Unutur mu?”da geçen bu dize zaman zaman dilime takýlýr… Baþlýktaki söz ve þarkýnýn tamamýný mýrýldanýnca; halin susup, dilin konuþtuðu ve sözün çürümeye baþladýðý bir zamanýn bedbahtlarýndan bir bahtsýz olarak, sessizliðin kalbindeki o sükunete giremediðimi de bilvesile paylaþmak isterim. Bizlere bunun gibi nice güzel þarkýlarý miras býrakan usta sanatçýnýn acýlarýndan ve anýlarýndan söz etmek ve biraz da olsa sevgiliye halimi bugün bu þekilde anlatmak istiyorum… Evet, Fikret Kýzýlok’un bana göre en iyi þarkýsý, “Gönül” idi. Gönül bir deniz, dil ise kýyý ve denizde ne varsa kýyýya o vururmuþ derler ya eskiler, iþte o nevinden, Kýzýlok’un gönlünde de; “gözlerin bakar da, görmez ellerin tutar da bilmez gece gündüz fark edilmez demedim mi sana gönül” þarkýsýnýn hikâyesi vardý ki, “yýllar geçse de üstünden bu kalp seni unutur mu? kader gibi istemeden bu kalp seni unutur mu?” diyerek geçip gitti bu deni dünyadan… Evet, o da bir sosyalistti! “Devrimci”, “Solcu”, “Agnostik” vs. idi; ama “gönül”den dem vuruyordu, kalpten, unutuþ ve hatýrlayýþtan söz açýyordu.. Yukarýdaki bahis bizim kadim medeniyetimizin hikâyelerinden alýnmýþtýr kuþkusuz. Zira “gönül” kelimesinin hiçbir Batý dilinde karþýlýðý yoktur! Kalp veya yürek vardýr da gönülün yoktur! Gönülsüz bir uygarlýktýr onlarýnki… Öylesine gönülsüzdür ki, yüz binlerce insaný çýkar ve menfaatleri uðruna kimyasal silahlarla gözlerini kýrpmadan öldürebilirler. Minicik çocuklarýn bedenlerini lime lime edip, kadýnlarýn iffetini rahatlýkla çiðneyebilirler… Gönül yanýna “Alçak” kelimesini aldýðýnda dâhi erdemli bir halin adý oluverir. Yani ”Alçakgönüllü” olmak, bizi “fark etmeden saran” ve “benliði ben”den alan” bir sýr da esasen gönlün içinde gömülüdür… Gönül, O’nun evidir. Yeryüzünde Kâbe ne ise insanda da gönül odur… O’nun ikamet ettiði yer gönüldür. “Bu kalp seni unutur mu?” diyen, bu sýrrýn kýyýsýndan bucaðýndan konuþmaktadýr, bütün sevgiler ve aþklar, O’ndandýr, Ýlahi deðildir; ama Ýlahi aþktandýr. Ýþte Kýzýlok da, böylesi bir sýrrýn sýzýsýyla kývranýp durmuþ belli ki. Ýlkeli oluþunu da buna baðlamak gerekir. Cahit Oben’le 1963 yýlýnda yaptýklarý, “I Wanna Be Your Man”ini bulduðum bir sahaf abimiz, cebimdeki son kuruþa kadar alýp, yol paramý cebime koyarak beni eve göndermiþti. Evet, yýllar sonra geleneksel halk müziðiyle baþlayan, bir dönem Âþýk Veysel’in dizlerinin dibinden ayrýlmayýp müridi olan bu nadide insanýn; sessiz, dingin, içteki fýrtýnalarý anlatýrken bile sakin, nezih ve temiz týnýlý þarkýlarýný, kendisine benzeyen gitarýndan dinlemekten hiç mi hiç sýkýlmadým, býkmadým, usanmadým doðrusu… Þimdi yine o demdeyim. “Bu kalp seni unutur mu?” diyorum. Gecenin bir vaktinde, “Gönül”ü, “Pencere Önü Çiçeði”ni gözyaþlarýyla dinlemeye, yýllar önceki garýmda mýrýldandýðým gibi býkmadan usanmadan tekrar dinliyorum… Egemen müzikal ve siyasal duyumlarý duruþuyla reddeden Kýzýlok’un, yine altmýþlarda söylediði “Uzun Ýnce Bir Yoldayým” þarkýsýndaki gibi yolu, o denli uzun olmasa da hep ince olacaktý elbette. Bu “incelik” bir insanýn bedenine adý konulamaz bir kanseri yüklemez mi? Eh yükler tabii… Tarkovski, o büyük bilgeye uðradýðý gibi… Dünya zalimdir, hele hele bu zamanlar, Necip Fazýl’ýn çýðlýðýndan fazlasýný hak etmektedir: “Aman Efendim aman galiba ahir zaman manzarasý yurdumun tufan gününden yaman”. Bu tufanýn sonu nereye çýkar, kestirmek imkansýz! Böylesi bir dünyada, “Yaðmur Olsam” diyebilmek için insanýn çok merhametli olmasý gerekir. Zaten “Gönül”den söz ediyorsa, gönülden söylüyorsa, kalbin þarkýlarýný dile getirip söylüyorsa, gözlerini rahmetin yaðmurlarýna da dikmemesi mümkün deðildir herhalde. Evet, hakiki insan; iyi, iyi insan ise çok güzeldir. Modern insan hakikati, iyiliði ve güzelliði artýk yitirdi! Frithjof Schuon’un dediði gibi, “Modern insan, anahtar koleksiyonu yapar; ama onlarla herhangi bir kapýyý açmasýný bilmez…” der. Ahh ne doðru, ne haklý bir cümle deðil mi sizce de? Kalbimi koydum ben þu söze! Bu, bilim ve düþüncenin, iktidarýn çýkarlarýna hizmet ettiði bir dünyanýn insanýdýr üstelik. Oysa Gönül’ün sözlüðünde hâlâ yer aldýðý bir iklimin kadim bilgesi Bayezid-i Bistami; “Allah’ý bilen ve seven kimse için cennet bile deðerini ve çekiciliðini yitirir.” sözüne ne demeli? O’nu bulan neyi yitirir, O’nu yitiren neyi bulur ki! Kýzýlok’un þarkýlarý, bir bakýma bu yitiriþin sýzýlarýyla doludur iþte. “Aþkýn Olmadýðý Yerde” þarkýsýný bu duygularla dinlemek daha yerinde olacaktýr sayýn gururlu Beste! Gazzali’nin beyaný üzre, “Müzik, insanýn kalbinde ne varsa onu güçlendirir, hangi tutku baskýnsa onu canlandýrýr…” sözü, Kýzýlok’un “Bir Nihavend Yalnýzlýk”ý da, “Hamak”ý da, “Kýrlangýç Þarkýsý” da bu açýlardan dinleyebilirsin’iz… Bu ülkede hatta ve hatta dünyada varoluþ çilesi çeken her duru kalp Kýzýlok’u unut(a)maz. Onun bir baþka niteliði, Ortaçgil gibi þiire en yakýn, hatta þiir sayýlabilecek þarký sözlerinin de sahibi olmasýdýr. “Fark Etmeden Senin Olmuþum” gibi onlarca sözü vardýr ki, acýlarýmýzý yalýn bir dille anlatýr: “Güneþin gölgede kalýþý gibi uykunun düþlere dalýþý gibi kalbimin nabzýmda atýþý gibi bir yolun bir yere varýþý gibi vazgeçip uzaktan senin yanýnda kendime cevapsýz soru sormuþum kaybolup giderken fýrtýnalarda gönlümce bir ýssýz ada bulmuþum fark etmeden senin olmuþum…” Ýnsan, “bir yolun bir yerden bir yere varýþý”ndan söz ediyorsa, yolun gerçeðinden bir sýrra bulaþmýþtýr artýk. Sevgili ressam, yazar, þair Schuon’dan ödünç alarak söyleyecek olursam; “Alem açýsýndan bakýldýðýnda, Ýlke, perdelerin arkasýnda gizlidir…” der. Peki bu gizi kim bilebilir ki! Kýzýlok’un sözlerinin ve ritim gitarýndan çýkan ezgilerin “Ürkek”liði ve sessizliðe doðru bükülüþü bana iþte bu lanet olasý çaresizliði iliklerime kadar hissettirir… Bir saniye! Lanet okumaktan vazgeçtim! Evet bu çaresizliði hisseden herkesin içinde bence gül bitmeli. “Bir gül biter içimde tam bildiðim biçimde tam gecenin üçünde sevda gibi kanýmda can verirken elimde pençe gibi düþümde uy deðil uyku deðil” diye söyletmeli hatta. Gerçeðin çeþitli düzeyleri içerisinde bizim âlemimiz, “aþaðýlarýn en aþaðýsý” olmakla kalmaz, alabildiðine kirlenir, yeri gelir kana bulaþýr ve bir zulüm diyarýna dönüþürse, þöyle söylenmekten baþka çare kalmayabilir: “Kalbim, neden hep olmazlarda neden hep çýkmaz sokaklarda dayanmak artýk kolay deðil býrakacak gibisin yarý yolda sevdin olmadý bir dünya istedin kardeþçe, olamadý kalbim, dayanmak artýk kolay deðil býrakacak gibisin yarý yolda…” Ah! Ah! Bu benim gibiler için geçerli tabi. Kýzýlok gibileri yarý yolda býrakmadý… Ýþte 21 Eylül 2001 yýlýnda terk ettiði dünya her ne kadar daha zalim ve kanlý ise de onun gibi sade ve alçakgönüllü insanlarýn varlýðý bizim gibi yeni yetmelere hâlâ umut olabiliyor… Sevgilisine “Seni Seviyorum” der gibi þarký söyleyen bu adamýn politik duruþu da konfor ve rahatlýðýn en paradoksal biçimi olan umutsuzluk lüksünden þahsen beni kurtarmaya yetiyor. Egemen – muktedir(leri) ve onun bir parçasý olan muhalifleri dýþlayan, özgürlükçü bir duruþtur çünkü bu bana göre. Sibel Sezal’la birlikte, tek bir gitar eþliðinde söylediði o unutulmaz þarkýsý; “Bu Kalp Seni Unutur mu?”nun üstünden yýllar geçse de bazý þeyler unutulmuyor! Bize sesiyle, gitarýyla, sözleri ve hissettirdikleriyle halis bir sanatçýnýn, dünya için daima bir ada, bir orman, bir bulut ve bir umut olduðunu anlatýp duruyor… Kendisi, sözlerin anlamýnýn olmadýðýndan söz etse bile… Son söz: Kalbinizde sevdiklerinize karþý, kin, nefret kalmasýn aksi takdirde; “Ömür biter, insan söyleyemez yaþamýna acýdýðýný…” sözünü dilinize dolar durursunuz! Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
![]() | Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2023 | © Yûþa Irmak, 2023
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |