..E-posta: Þifre:
ÝzEdebiyat'a Üye Ol
Sýkça Sorulanlar
Þifrenizi mi unuttunuz?..
Herkesin derdi baþka. -Orhan Veli
þiir
öykü
roman
deneme
eleþtiri
inceleme
bilimsel
yazarlar
Anasayfa
Son Eklenenler
Forumlar
Üyelik
Yazar Katýlýmý
Yazar Kütüphaneleri



Þu Anda Ne Yazýyorsunuz?
Ýnternet ve Yazarlýk
Yazarlýk Kaynaklarý
Yazma Süreci
Ýlk Roman
Kitap Yayýnlatmak
Yeni Bir Dünya Düþlemek
Niçin Yazýyorum?
Yazarlar Hakkýnda Her Þey
Ben Bir Yazarým!
Þu An Ne Okuyorsunuz?
Tüm baþlýklar  


 


 

 




Arama Motoru

ÝzEdebiyat > Deneme > Yaþam > Yûþa Irmak




20 Ekim 2022
Hastalýklar ve Gamsýz Çingeneler  
Yûþa Irmak
"Bana ister inanýn ister inanmayýn, yakýn bir gelecekte ülkemin insanlarý da týpký Avrupalýlar gibi akýl hastanelerinin koridorlarýný dolduracaklar. Hatta bu hastaneler isteklere cevap bile veremeyecek..."


:EJI:
Bu hafta sizlere “Ekim”den söz edecektim ama o da ihanet ederek yataða düþürdü beni. Bu yüzden “Ekim” ile hesaplaþmamý baþka bir zamana býrakacaðým müsaadenizle…

Ýnsanýn ne gücü, kuvveti ne de hükmü geçiyor akýp giden zamana… Ekim’in nöbetini Kasým’a býrakmasýna da sayýlý günler kaldý. Eylül ayý benim için çok özeldi. Özellikle 17 Eylül 2019 tarihli gün.. Bugünü Azrail’e can versem de unutmaz, hatýrlarým. Heyecanýn, sevincin, kavuþmanýn, tanýþmanýn ve yaþamanýn zirvesine çýktýðým çok özel bir gündü… Karadeniz’in o hýrçýn denizini, gökle yeri birleþtiren masmavi ufkunu, yemyeþil manzarasýný, mis gibi kokusunu ciðerlerime çektiðim, özlemin, hasretin bittiði, kavuþmanýn yaþandýðý bambaþka bir gün… O da geçti gitti… Þimdi iki ay, yani 60 gündür; hastalýk, stres, sýkýntý, üzüntü ve “…mý acaba”larla geçen günleri bir nebze de olsa geride býrakmaya çalýþýyorum.. Bu bitmez tükenmezliðin somutlanýp günlerimin içine girmiþ olmasýný fark edebildim sonunda…

Peki, nasýl fark ettim? Sadece iyi bir izleyicisi olmuþum akýp giden zamanýn bunun farkýna vardým iþte hepsi bu. Oysa, güzel birçok þeyi sýðdýrabilirdik kýsýtlý zamanlarýmýzýn dar aralýklarýna ama bir inatla, hýþýmla, çekip gitti. Ve bitti. Þimdi bu düþüncem bile yabancý ve uzak geliyor bana. Gerçekten çok yakýcý, yýkýcý, yýpratýcý, yorucu, bunaltýcý ve kavurucu bir durum… Hani hissettiklerinizi, yaþadýklarýnýzý; kime, nasýl dinleteceðinizi bile bilemiyorsunuz.. Avuçta tutulan veya tutulamayan zamanlarýn hayali de oyuklardan oyuk beðenmenizi saðlýyor… Her ne ise… Eskiler: “Geçmiþe mazi, yenmiþe kuzu derler” diye muhteþem bir kelam etmiþler. Ben de kendime bu sözü rehber edindim. Ýçimde açýlan büyük oyukla adýna yaþam denilen hayatý deneyimlemeye devam edeceðim mecburen..

***

Deðerli dostlar, kýymetli kardeþlerim… Bana ister inanýn ister inanmayýn, yakýn bir gelecekte ülkemin insanlarý da týpký Avrupalýlar gibi akýl hastanelerinin koridorlarýný dolduracaklar. Hatta bu hastaneler isteklere cevap bile veremeyecek. Özel klinikler de dolup taþacak. Her cadde baþýnda, her mahallede açýlan eczaneler gibi, ruh saðlýðý merkezleri açýlacak. Çocuk, genç, yaþlý sýnýfýndaki kiþiler ömürlerinin geri kalanýný psikiyatri doktorlarýnýn kontrolünde geçirecekler. Ýnsanlar ceplerinde çerez gibi antidepresan ilaçlar taþýyacaklar. Hayatlarýmýz haplara ve hekimlere baðlý olarak sürecek… Bu ülkede gerek bireysel gerekse toplumsal olarak yaþanan gerilim ve tansiyonlar, geleceðimiz ve göreceðimiz günler adýna artýk korkutuyor beni. Üstelik hiç kimse bu gerilimin dýþýnda da kalamýyor. Çocuklar, öðrenciler, ev kadýnlarý, iþçiler, öðretim üyeleri, gazeteciler, polisler, askerler, siyasetçiler ilaahir… Herkes bir tarafýndan gerilimin içine doðru çekiliyor. Üstelik insanlar bilerek veya bilmeyerek tansiyonun yükselmesine de alet oluyor..

Aslýnda uzun zamandan beri insanlarýmýzýn yaþam tarzý oldu gerilim. Bu hali öyle bir kal haline getirip kanýksadýk ki trafikte, iþ yerlerinde, ailede, ikili iliþkilerde hatta ve hatta aþkta bile görmeye baþladýk. Öyle sanýyor inanýyorum ki yaþanan bu durum bir gün kökten bitmiþ, hayatlar normale dönmüþ olsa bile gene de yaþanýlanlarýn izlerini kolay kolay silemeyecekler. Asýk suratlýlýðý, sinirliliði, þüpheciliði istese de kimse üzerinden atamayacak. Kim bilir, belki de týp dilinde bu duruma bir hastalýk adý bulunarak kayýtlara girecek… Dünyanýn ve akabinde ülkemizin de yaþadýðý 8 aylýk kapanma dönemi, yaný baþýmýzdaki savaþ, yaklaþan seçimler, ekonomik kriz, hayat pahalýlýðý, ilgisizlik, verilen sözlerin tutulmamasý, herkesin kendini bir þey sanýp ahkâm kesmesi, haksýzlýklar, hukuksuzluklar hiç kimsenin yüzünü güldürmeyecek. Týpký savaþ sonrasý Avrupalýlarýn çok az gülmesi gibi… Neþe uçup gitmiþ, güler yüz kalmamýþ; herkes somurtarak bir yaþam sürermiþ bir zamanlar Avrupa’da… Yaþanan savaþlar sebebiyle acýlarýn, yokluklarýn yorgunluklarý çökmüþ insanlarýn yüreklerine, yüzlerine… Bunun farkýna ilk Macarlar varmýþ. Hiç vakit kaybetmeden, Budapeþte’de gülmeyi öðreten bir okul açývermiþler. Okul, kýsa sürede dolup taþmaya baþlamýþ. Ýþinin ehli hocalar, gülmeyi hiç öðrenmemiþ veya unutmuþ yaþlý baþlý öðrencilerine nasýl güleceklerini öðretmiþler yýllarca… Bu söylediklerimi öyle kehanet filan da saymayýn! Gerçekten yakýn bir gelecekte Türkiye’de de böyle okullar, klinikler, merkezler açýlacak… Buralarda da hekimler, öðretmenler, týpký Hintli Mistik Tagore’un öðrencilerine yaptýðý gibi günde bir saat gülme dersi verebilir. Gülmeyi hatýrlayan ve baþarabilenler; öfkeyi, þüpheciliði, korkuyu üzerinden atýp yeniden normal hayata dönecek, baþarýsýz olanlar ise “külli harap oldum ya rab” türküsünü söylemeye devam edecek…

Yahudi asýllý Ýngiliz televizyon programcýsý ve yazar, Alain de Botton, bir eserinde kýzmanýn bir hastalýk olduðunu yazmýþ mantýklý bir þekilde de anlatmýþtý. Görüyorum ki Alain çok haklý. Üstelik bulaþýcý, önü alýnmaz bir illet gibi kýzmak! Etrafýnýza þöyle bir bakýn lütfen… Kýzmayan, hâlâ gülümseyebilen kaç kiþiyi görebiliyorsunuz acaba? Kýzmak, þüphecilik, korku, saldýrganlýk.. gýcýkla gelen bir öksürük gibi; baþladý mý bitmek bilmez ha bire yenileyip durur kendini… Ben de son aylarda yaþadýklarýma, ülkemde olup bitenlere bakarak yüzümdeki gülümsemeyi yitireceðimden korkar oldum. Bu rezalet bana da bulaþýr diye endiþe etmiyor deðilim. Ve ne yapýyorum biliyor musunuz? Dünyanýn en rahat insanlarýna, Çingenelerin yaþamlarýna gýpta ederek bakýp duruyorum. Ne olurdu diyorum, aklým çok þeye ermeseydi; dünya iþleriyle bir hesabým olmasa, ben de onlar gibi nerede akþam, orada sabah yaþayabilseydim… Þu Kadýköy Meydaný’nda, Üsküdar Ýskelesi’nde çiçek satan Çingeneler gibi bir hayat sürmeyi ne çok isterdim. Onlara ne zaman baksam neþeli, rahat, huzurlu, yüzlerinde gülümseme hiç eksilmiyor. Hep bir neþe, hep bir sevinç hep bir dans halindeler. Günlük yaþam tarzlarý; gelecekle ilgili kaygý taþýmamalarý, geçimlerini atýk toplayarak, çiçek satarak saðlamalarýna imreniyorum. O mis gibi rengarenk çiçeklerle bütün gün vakit geçiriyorlar ya kýskanýyorum.. Dünyamýzý yok edecek dev bir meteor düþecek deseler onlarý bu zerre kadar ilgilendirmez. Ne kavgalar ne hükümet iþleri ne siyasi liderlerin açýklamalarý, toplantýlarý, savaþlar, ölümler hiç mi hiç ilgilendirmiyor onlarý. Tezgahta ya da trafikte sattýklarý gülleri, papatyalarý bitirip evlerine döndüklerinde kim bilir ne rahat, ne kaygýsýz yaþamlarýna devam ediyorlardýr. Kafalarýný yastýða koyduklarýnda hemen uyuyabiliyorlardýr bundan emimin. Sabah kalkar kalkmaz da taptaze bir zihinle, tertemiz bir yürekle yine, yeniden koþuyorlardýr ekmek teknesi çiçeklerinin peþlerine…

Diyorum ya keþke ben de onlar gibi çiçek satýp sakin ve kaygýsýz bir hayatý ta küçüklüðümde seçebilseydim. Olmadý! Onu da yapamadým. Þimdi anlýyorum ki çiçek satmak benim deðil yalnýz onlarýn hakký. Çünkü çiçeklere yaraþýr ruh temizliði, kalp huzuru, iyi düþünce yalnýz onlarda var. En küçük þeylerden bile mutlu olmayý, gülmeyi, dünyanýn altýnda ezilip kalmamayý bir tek bu ýrk en güzel þekilde beceriyor. Ne psikiyatristlerin tavsiyelerine, ne de antidepresan ilaçlara ihtiyaçlarý yok onlarýn.

Bugün Beylikdüzü Yakuplu’daki Çingenelerin mahallesinden geçtim. Beþ altý kiþi büyük bir teneke içinde yanan ateþin etrafýnda toplanýp; keman, klarnet ve darbukayla þarký söyleyip eðleniyorlardý. Ben de sazýma tel taktýrmaktan dönüyordum Avcýlardan. Eve gitmeden çektim arabayý uygun bir yere ve aldým sazý elime hep birlikte bir kaç saat çalýp söyledik… Öyle güzel eðlenip vakit geçirdik ki zamanýn nasýl geçtiðini anlamadým bile… Yorgunluðumdan, hastalýðýmdan, kafamdaki mevzulardan sýyrýlmýþ az da olsa rahatlamýþtým. Ýyi olan herþeyin bir þekilde bittiði, yittiði gibi bu faslýmýz da bitince tokalaþýp ayrýldým.
Arabaya binince Bedri Rahmi’nin Sabiye þiirini hatýrladým. O þiir de:

“Ýstanbul deyince aklýma Sabiye’m gelir.
Sabiye’m boyundan büyük bir demetle
Sarýyer’den gelir, Pendik’ten gelir
Bahar nereden gelirse velhasýl Sabiye’m oradan gelir.
Bazen aðlar yana yana, bazen güler döne döne
Ne delidir ne divane.
Aslýný ararsan Çingene’dir.
Tepeden týrnaða güneþtir, topraktýr, anadýr.
Analar içinde bir tanedir.
Biri karnýnda, biri burnunda, biri memesindedir.”

der… Yine merhum Nuri Pakdil’in: “Sevdiklerinizi yüreklerinden sýmsýký tutun. Yarýn, geç olmakla meþhurdur.” diye baþka bir sözünü hatýrladým. Yani belki bu hastalýklara yakalanmamak için; sevip, sevilir, ilgi ve alaka görür gösterirseniz; somurtmadan, sinirlenmeden huzurlu bir yaþam sürebilirsiniz… Belki.

Kalýn saðlýcakla…



Söyleyeceklerim var!

Bu yazýda yazanlara katýlýyor musunuz? Eklemek istediðiniz bir þey var mý? Katýlmadýðýnýz, beðenmediðiniz ya da düzeltilmesi gerekiyor diye düþündüðünüz bilgiler mi içeriyor?

Yazýlarý yorumlayabilmek için üye olmalýsýnýz. Neden mi? Ýnanýyoruz ki, yüreklerini ve düþüncelerini çekinmeden okurlarýna açan yazarlarýmýz, yazýlarý hakkýnda fikir yürütenlerle istediklerinde diyaloða geçebilmeliler.

Daha önceden kayýt olduysanýz, burayý týklayýn.


 


ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.

Yazarýn yaþam kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Benjamin Button'un Tuhaf Hikayesi'nin Düþündürdükleri
Ýki Burçlu Bir Kale: Zaman!
Kendini Anlatma Þekli
"Güzel"in Anadilini Konuþursak Ne Olur?
Dünyaya Açýlan Yol
Yürek Evinde Oturmak
Güzelliðin Evine Kurulmak
Kendini Çimdiklemek!
Zamaný Tende Durdurmak, Ruhu Cumada Diriltmek
Ýnsanlara Bakmaya Alýþtým

Yazarýn deneme ana kümesinde bulunan diðer yazýlarý...
Ýstanbul’u Düþünmek
"Bu Dünya Ýþi Oyundur Oyun"
Üç Elma, Üç Yýldýrým
Sözcükler Ýçindeki Evren
Bir Çýðlýk
Yabancý Gözüyle Türkler
Çýlbýr (Yoðurtlu Yumurta)
High – Rise (Gökdelen)
Eski Kitaplar Neden Okunur?
"Ýyi", "Kurt", "Ceberrut", "Sosyal" Deðil "Kerim Devlet"

Yazarýn diðer ana kümelerde yazmýþ olduðu yazýlar...
Sakin Bir Acý [Þiir]
Geldim [Þiir]
Sözün Çiçeði [Þiir]
Gözbebeði Turþusu [Þiir]
Bir Hicran Naðmesi [Þiir]
Sevgiliye Hasretle [Þiir]
Geceye Kâside [Þiir]
Benimle Ölür Müsün? [Þiir]
Beste-i Nigar [Þiir]
Bilemezsiniz [Þiir]


Yûþa Irmak kimdir?

Felsefe ve edebiyat aþýðý! Yayýncý, gazeteci ve kitapsever. . .


yazardan son gelenler

 




| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk

| Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi |

Custom & Premade Book Covers
Book Cover Zone
Premade Book Covers

ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr.
Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz.