Düşünce dilden, dil düşünceden doğar. -Platon |
|
||||||||||
|
Hüzün ve Anksiyete Yeni bir hayat kuruyordum ya ben kendime, Hani sakin bir adamdım ya ben artık, Hani sen de yoktun ya artık, Günde on bir pakete çıkarıyorum kısa samsun’u Ve sadece pazarları görebileceğim artık portekiz’i. Ve Pazar dışında portekiz olmayacak artık. Bugün bana gelecek olursan paspasın altındayım. İster gir evime -evim de olacak biliyor muydun- Koy gözlerini masama, aç lambayı, bak sokağa; Yırt perdeyi, bir etek dik -rengini biliyorsun- İstersen git ama bir daha gelme, Kahven soğuyor, canım, kahveni bekletme. Müjde! kızımız başkasının bardağından süt içti! Kızımız bugün sanki bir postaneyi düşledi: Kızımız postanede iki at gördü O an yüzünde sanki bir eskimo öldü. Ve ilk pessoa o an gönderildi uzaya Ve bu kambur dik durdu hayatımda ilk defa Ve canım korkarak bağırıyorum ki sana: Pazar dışında portekiz yok artık! Cebim delik, elim cebimde, iki tane elim var, Cebimde ikimize yetecek kadar orman perim var. Sonra denize bakıp seni düşünüyorum, Benim senin kadar, belki senden çok, Belki korkuyorum sana bağırmaya ama: Benim senin kadar, belki senden çok: Tam üç yüz tane benim var! Hayatımda ilk defa bir zenciyle Kulaktan kulağa oynadığım gün Okuldaydık, hiçbir şeye şaşırmamayı öğrenmiştik. Bir de iki bayram arasında bayrak yakmamayı... Başka bir gün konuşa konuşa Anlaşan cinsten olduğuma lanet etmiştim. İşte Ayşegül’ün burnunu o gün kesmiştim. Beş yılda öğrenemediğim tek şeyi Ayşegül’ün burnunu keserken öğrenmiştim. Biz ölümsüz hava şortlarında top koşturan tarafındayız denizin Yukarı baktığımızda bir şey göremiyoruz. Biri var yukarıda, belki de üçü Çamurla oynamalarına asla kızamıyoruz. Ayın yanlış gününde Doğmayı nasıl engelleyemiyorsak, Okyanus görmeden ölemeyiz de biz. Ve bilinebilecek tek şey kalırsa bu da: Pazar dışında portekiz yok hala. Deccal geldi, seni sordu, yok dedim Bir notu olursa diye bekledim Tam üç bininci yılını doldurunca bekleyişimiz “gelmeyecek herhalde, ben gene gelirim” dedi İnsan farkına varmayınca ölmüyor Bunu bir kez daha anladım Az önce bir zenciyle üç bin yirmi üç yaşımı kutladım. Gözlerimi kapadığımda hala “Paspasın Altındayım” yazısını görüyorum Bir postacı geçiyor, son tren kaçıyor, “Bir zamanlar harikaydı buralar” bağırıyorum. Alis kaçıyor, tren kaçıyor, ben kaçıyorum, Kendimi numune hastanesi’nde uyanmaktan alıkoyamıyorum. Uyanır uyanmaz Gördüğüm ilk şey bir zencinin kulağı Kelimeleri hatırlayamamak tuz bassın diye yarama Vücudumda tam üç yüz tane yara açıyorsun Ama tuz almayı unuttun diye yanına O adamlara değil, bana kızıyorsun. Olsun, ben çok sigara yaktım mumlardan Sırf kalemim bitmesin diye “Kalemim yok” dedim insanlara Her ne kadar çağımız hak etmediği anlamlar yüklüyorsa da isa’ya Sırf kalemim bitmesin diye İsa hakkında yorum yapmaktan kaçınıyorum Ve hiç korkmadan bağırabiliyorum artık sana: İsa'dan başka portekiz yok bana!
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Toprak Kaynar, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |