"Bana ev hikayesinden söz açmayýn. Artýk benim oraya gideceðim yok!" Fuzuli, Leyla ile Mecnun |
|
||||||||||
|
Hatta bu filmlerin birçoðu Kültür Bakanlýðý tarafýndan destekleniyor. Ülkemiz adýna sevindirici bir durum olsa da bu hal bile beni sevindirmeye kafi gelmiyor. Hatta zaman zaman içimin kanadýðý bile oluyor… Ülkemizin kabuk deðiþtirerek geliþmeye çalýþtýðý bir dönemdeyiz. Çok sancýlý, sýkýntýlý bir döneme girdik girmesine ama hepimizin de üzerine düþeni yapmaktan sorumlu olduðunu hatýrlatmakta fayda görüyorum. Kültür ve sanat alanýnda aðýr aksak, topal çolak da olsa bir vizyon kazandýðýmýzý bilvesile söylemem gerek. Fakat bu vizyonun bir ayaðý gerçekten topal: Sað ayaðý. Saðlýklý bünyeler, elbette iki ayak üzerinde yürür. Ayaklarýn ikisi birden faal olunca da hýzlý yol alýnabilir. Ama bugün üretilen filmlerin, dizilerin hemen çoðu yalnýzca sol ayak üzerinde sekiyor. Mesela son zamanlarda TRT’nin bile sponsor olduðu pek çok film ve dizinin yapýmcýlarý, senaryolarý kimin yazdýðýný incelersek ne demek istediðimi anlamýþ olacaksýnýz. Evet, bundan on yýl önce de siyasi filmlerin bombardýmaný altýndaydýk. O dönemin çekilen film ve dizilerini seyrettiðinizde tamamýnýn belli bir görüþe, kalýplaþmýþ bir ideolojiye göre yapýldýðýna þahit olacaksýnýz. Hemen hepsinde, sol ayak üzerine seksek oynamalar vardýr ve onlarý seyrederken 12 Eylül için devrimci aðýtlar yakmanýz ve solcu gençlerin hikayelerini içiniz burkularak izlemeniz mümkün… Elbette onlar da bu ülkenin çocuklarýydý. Bizim heder olan, yok yere öldürülen, asýlan, kesilen çocuklarýmýzdý. Ama ayný dönemlerde heder olan, acý çeken yalnýzca bu çocuklar mýydý? Yaþý kýrk ve ellinin üzerinde olanlar o dönemin þahitleri daha fazlasýný bile anlatabilirler. Peki ama bu filmleri, dizileri yapanlar 12 Eylül sürecinde ayný kaderi paylaþan baþkalarýnýn da varlýðýný bilmiyorlar mýydý? Pekâlâ biliyorlardý. Gençlerimizin bunlarý da bilmesi iyi olmaz mý? Pek tabii olur. Ancak bu filmleri yapanlarýn sol ayaklarý hâlâ katý, uzlaþmaz, dayatmacý bir þartlý refleks halinde devinip durmuþtur! Dün de öyleydi, bugün de böyle! Bugün dahi senaryolarýna sýkýþtýrabildikleri kadar ideoloji týkamaktan çekinmiyorlar! Bu sebeple ben ve benim gibi insanlarýn çektikleri sýkýntý ve acýlarýn hiçbir filme konu olamayacaðýný görebilirler. 12 Eylül sürecinde koþup duran sað ayak (Ülkücü – Ýslamcý – Dindar.) hep hikayesiz kimlikler olarak kalmaya mahkumdur. Hiçbir filmin hiçbir sahnesinde onlarýn derin hüzünlerine gönderme yapýlmaz. Bunu solcu geleneðin adamlarýndan beklediðimi düþünmeyin sakýn! Hayýr, ben buna hayýflanmýyorum ve üstelik sol ayaðýn kendi üzerine düþeni, vazife bildiði þeyi iyi yaptýðýna da inanýyorum.. Uzlaþmacý olsalar daha iyi olurdu, ama artýk onlardan bunun beklenemeyeceðine kanaat getirdim ve o nesil tükenip gitmeden sol düþünce asla uzlaþmacý olamayacaktýr bundan da adým gibi eminim. Benim buradaki derdim sað ayak ile. Bir vakitler bedenlerimizi tekmeleyen sol ayak, bugün de ruhlarýmýzý tekmeliyor ve bize manevi þiddet uyguluyor ise sol ayak üzerine düþeni yapmadýðý içindir diye düþünüyorum.. Kendi çocuklarýmýza, bu hikayede olup bitenlerin bir de farklý yönü olduðunu anlatamayan bizler hâlâ akýllanmayýp tekmeye maruz kalýyorsak bundan dolayý hepimiz sorumluðu üstlenmeli deðil miyiz? Yani kendi filmlerimizi -en az onlar kalitesinde- yapmadýðýmýz için yazýklar olsun bize. Yeni çekilen tarihi filmlerimize bir bakýn! Her biri fantezi eseri uçuk ve ucuz, hatta piyasa malý hezeyanlar desem realist bir tespitte bulunmuþ olurum. Onlarý seyretmeye tahammülü olanlar herhalde filmin sonunda oturup aðlýyor olmalýlar. Yine, 70’li yýllarýn Malkoçoðlu veya Kara Murat’larý meðer ne büyük tarihi nimet imiþler.. Üstelik bu filmlerin çoðu Kültür Bakanlýðý’ndan destekler almýþ. Hangi Kültür Bakanlýðý’ndan? Elbette sað ayaðýn güdümündeki Kültür Bakanlýðý’ndan! Kimse bu desteði kýskandýðýmý falan düþünmesin. Bana göre Kültür Bakanlýðý zaten her sanat kurum ve kuruluþuna eþit uzaklýkta/eþit yakýnlýkta durmalý, kendisi belirleyici olmadan kültür ve sanat zeminini hazýrlamalý, kültürel etkinliklere ideolojik bakmamalý ve devlet bütünlüðüne zarar vermeyecek her fikir yahut görüþe ait kültür sanat etkinliðine eþit yaklaþýmla destek vermelidir. Ýþte bu yüzden ben sol ayaða destek verilmesine deðil de sað ayak neden bu desteði alanlar arasýnda olmadý diye yakýnýyorum… Yani içimin acýmasý, bu filmlerde sað ayaðýn eksikliði, kendini eskiden “saðcý” diye tanýmlayanlarýn bugün sinema alanýnda kayýplarý oynamalarýdýr… Örneðin, milyonlarca insanýn ve Ýslam Dünyasýnýn seyrettiði Büyük Selçuklu Alparslan dizisini yazan arkadaþlara bir bakýn. Önce Müslüman gömleði giyiyorlardý, ödüller almaya baþlayýnca papyon giymeye baþladýlar… Nerede duruþ? Nerede kendin olmak? Bu sektöre emek verenlerin kendisine bir bakmasý gerekmez mi artýk. Uzak geçmiþimizdeki yüksek sanat ve kültür zeminini göremesek de yakýn geçmiþimizde televizyona yahut sinemaya bir günah kutusu olarak baktýðýmýzý elbette biliyor, hatýrlýyorum. Çocuklarýmýzýn henüz bir dizi film senaristi, bir oyuncu, bir film yapýmcýsý, bir film müziði bestecisi olamayýþlarýnýn sebebi belki de budur. Kýzýmla bazen oturup konuþuyoruz. Kendisine sinema sektörünün güzelliklerini anlatýyorum. Ama o kafaya koymuþ. “Beyin cerrahý” olacaðým deyip geçiyor… Bel ki bu görüþü annesinin telkininden kaynaklanýyordur bilmiyorum ama çocuklarýmýzýn çaðýn geliþmelerine ayak uydurmak yerine onu bir dayatma kabul edip kabuðuna çekilmek zorunda býrakmamak gerektiðini düþünüyorum artýk. Türkiye’de çoðu aile reisinin zihninde çocuðunu bir konservatuara yazdýrmak cazip bir fikir gibi gelmiyor. Bu sene üniversite sýnavýna yetiþebilseydim. ÝTÜ konservatuara yetenek sýnavýyla girmeyi ve baðlamayý kitabýna uygun çalmayý çok isterdim doðrusu.. Ne yazýk ki yolda giderken yaptýðým kazadan dolayý bu sene sýnava yetiþemedim. Seneye Allah kerim deyip geçiyorum ama bu alanla ilgili baþta kendime verdiðim sözler olduðunu ve bunu gerçekleþtirmek için elimden geleni de yapacaðýma inanýyorum.. Ve biz aile büyükleri olarak böyle düþünmez, özellikle de kültür ve sanatý desteklemez, üzerimize düþeni yapmazsak sinema ve müzik alanýnda hiç bir varlýk gösteremeyeceðimizi üzülerek belirtmek zorundayým. Söz gelimi yýllardýr film yapacaðýz diye çýrpýnan birçok deðerli büyüklerimizin desteklenmediðini de düþünüyorum. Örneðin, Tarýk Tufan, Mahmut Coþkun, Ýsmail Kýlýçarslan evet bu isimlerin sinema sektörüyle ile ilgili ne yorumlar ne güzel hayaller kurduðunu hatýrlýyorum. Kim bilir belki de bu isimler yeterince desteklememiþ, bir yandan Hollywood yapýmlarýný dev ekran TV’lerimizden izlerken beri yanda imkansýzlýklar içinde emeklemeye çalýþan sað ayaðýn sancýsýný gündemimizden sildiðimiz için tam anlamýyla bir yol alamamýþ olabilirler. Kim bilir… Bugün televizyonlara (iktidar kanallarý dahil), kendimize ait veya kendimizi anlatan, ailecek seyredebileceðiniz bir elin parmaklarýný geçmeyecek dizi veya sinema filmi var mý diye sormadan edemiyorum! Ya da bir alýþveriþ merkezinin üst katýndaki sinemalara, acaba orada bizleri, sizleri, bu ülkenin gerçek evlatlarýnýn çektiði, sýkýntýlarý, dertleri, kederleri, hüzünleri anlatan, kendi öz deðerlerimize önem veren bir film seyredebiliyor muyuz diye açýk ve net bir þekilde sormak istiyorum. Bazen televizyon, gazete ve dergilere þu yolda ilan veresim geliyor: “Çocuklarýný konservatuarda okutacak anneler, babalar aranýyor.” “Sað ayaðýn sancýlarýný dindirecek sinemacý gençler aranýyor.” “Bu gençlerin çekecekleri filme sponsor olacak patronlar aranýyor.” “Gençlere her yönden destek verecek burjuvalar aranýyor.” “Sinemayý günah saymayacak din adamlarý aranýyor.” “Kendi geleceðine yatýrým yapacak bürokratlar aranýyor!” Velhasýl kendini dönüþtürecek bir sað ayak aranýyor!.. Belki bu yazýya bir yerli ulaþýr da bu derdimizle ilgili oturup etraflýca bir þeyler düþünüp hayata geçirir diye ümit ediyorum… Zaten ümit etmek diðer adýmýz oldu çýktý. Zira elimizden baþkaca da bir þey gelmiyor… Kalýn saðlýcakla…
ÝzEdebiyat yazarý olarak seçeceðiniz yazýlarý kendi kiþisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluþturmak için burayý týklayýn.
|
|
| Þiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleþtiri | Ýnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babýali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratýcý Yazarlýk | Katýlým | Ýletiþim | Yasallýk | Saklýlýk & Gizlilik | Yayýn Ýlkeleri | ÝzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Giriþi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
ÝzEdebiyat bir Ýzlenim Yapým sitesidir. © Ýzlenim
Yapým, 2024 | © Yûþa Irmak, 2024
ÝzEdebiyat'da yayýnlanan bütün yazýlar, telif haklarý yasalarýnca korunmaktadýr. Tümü yazarlarýnýn ya da telif hakký sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadýr. Yazarlarýn ya da telif hakký sahiplerinin izni olmaksýzýn sitede yer alan metinlerin -kýsa alýntý ve tanýtýmlar dýþýnda- herhangi bir biçimde basýlmasý/yayýnlanmasý kesinlikle yasaktýr. Ayrýntýlý bilgi icin Yasallýk bölümüne bkz. |