Olgunluğa erişmemiş şairler ödünç alır, olgunluğa erişenler çalar. -George Eliot |
|
||||||||||
|
“Sizi göreceğim, içimde bir şey koşacak. Siz, görmeden geçeceksiniz. Ben kederle sevinci duyup dalacağım istediğim aleme. Dünyayı yeniden kederlerle kuracağım. Sonra çarşılardan çarşılara, insan sesleri arasında, her şeyi sizinle kurulmuş bir şehirde dolaşacağım.” Salah Birsel, “İstanbul Sokaklarında” isimli bir denemesini, Sait Faik’ten alıntıladığı bu cümlelerle bitirir. Ne güzel değil mi? İçinizde bir şehir yaşatıyorsanız ve o şehri anlamlı kılan bir sevgili varsa; ne kadar titretir yüreğinizi bu ifadeler. Yürürken çiçekler geçecektir yanınızdan. Kuşlar kalbinize uçmaktadır. Bu şehrin bütün çıkmazları kalbinize çıkmaktadır. İçinizin sesi o kadar kaplamıştır ki varlığınızı, çarşılar ve insan sesleri derin bir sükuta dönüşür.. Sonra şehrin sesleri önünüzde perde perde açılır; bir vapur düdüğü, bir istasyon gürültüsü.. İskelede bekleşenlerle, önlerinde bekleyen trene binmenin tereddüdünü yaşayanlar ne kadar uzaktır birbirlerine. Trenler karşıya ulaştırmaz ki. Trenler gerisin geriye gider. Arkasını döner trenler, şehre sırtlarını çevirirler. Neden böyle yaptıkları hiç bilinmez. Vapurlarsa Sirkeci’ye uğramazlar. En genişinden bir manevra yaparlar. Heybetlice bir düdük öttürürler, şöyle uzunundan. Suların ortasında açılan ince bir yara gibi süzülürler Üsküdar’a doğru.. En uzun yolculuklar bir şehirde yapılır. Hiç konaklama tesisi yoktur. Yollar ve yolculuklar birbirine karışır. Yolcu tektir ama.. Bir yolcu bütün şehri doldurmaktadır. Bütün şehir, bir yolcunun kalbine sığmaktadır. Üsküdar’a giden vapurdaki adam, kırlangıçları martı zannetmektedir. Bir yolcu, kalemi her eline aldığında Üsküdar’a tekrar gitmektedir. Ve yolculuk, arka çaprazda ayakta bekleşen kızın saçlarını görememektir. Kız sigara içmektedir; ve saçının rengini bilemediğin kız, kırlangıçla martının farkını bilmektedir. Şehir bir yolculuktur. Trenlerin şehirden hiç çıkamadığını kaç kişi bilir? Şehir, bir yeniden kuruluştur. Bir aşık kalbi kadar yanar şehir. Trenler kaçamaz bu yangından. Her tren, bilmeden bir yolcunun kalbine iner. Vapurlar ince bir sızıdır. Vapurların şehrin kalbinde açtığı yarayı sadece aşıklar hisseder. İskeledeki adam boşuna bekler. Üsküdar’da bir yangın başlar. Yolcu, sağ çaprazda bekleşen kızın bir hayal olduğunu zanneder. Şehir bir hayaldir. Hayaller yan yan bitmez. Bir martı suya dokunur ve bir yangın cıııss eder. Şehrin sonu sessizliktir. Çarşılar ve insan sesleri bunu ilan eder. Şehir, orta yerinden çatlar. Bir yolcu, trene tereddütle biner. Bir tren yolcunun kalbine iner. Bir vapur Üsküdar’a gider. Ve şehir, daima yarım kalan bir hikayedir. “O”, görmeden geçer gider.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2025 | © yusuf serdar, 2025
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |