Umutlar, tersine çevrilmiş anılardır. -Anonim |
|
||||||||||
|
uzaktan yakından imasız kötüye çıkarılmış adı kendisiyle yaşıt veya kendisinden yaşlı gölgelenip eksilmeden, daha derin öteki,ölümlü aşklardan başka küçük bir kıvılcım,koskoca bir ateş mistik,platonik dizginsiz günler kutsanmış hüzün ve acı,ihtiyar kurt imparatorluk tahtları,kurnaz papa yolun yarısında yolcu seneler sonra bir kere daha asi mahkum edildi 3. idama sürgünler büyük bir ümitsizlikle dağılır kötümser biraz da mağrur dümensiz tekneden farksız hor gözle bakmakla kalmadılar ne geçmiş kaldı ne gelecek çiçeği solmuş adaletin Tanrısal arzu buyurmakta -- ben gidersem kim kalacak? kendi kendini cezaya, ateş şehrine en derin yerinde buzlara gömülü düş ve masal ülkesi günahlar ormanından kurtulmak için çırpınır geceden sonra gün doğar,ümitle kötüler ışıktan kaçar insan kötülük yoluna farkına varmadan girer akıl denilen nimeti kaybetmiş insan cehennemden sonra yaratılmıştır ödüle layık cezaya müstehak dünyada hiçbir anı kalmamıştır varlıklardan alev gözlü zebaniden Adem’in kötü oğulları korkuları arzuya çevrilir merhamet suç hatta günahtır eşine az rastlanır övgü nutukları akla sığmaz deha despotizme karşı kinini döker ateşli ihtilaller baş ucunda ışık saçarak döker yüreğini kesin ve veciz bir mantıkla içinde özgürlük sevdaları acı tenkitler,keskin hicivler zaferin parlaklığını soldurmuş cinayet ötekine bırakılır kendi ölümüyle –boş bir ümide- bir tablo taslağı duyumlar haz ve acı ile sunsun mavilikler ertesinde yanılsamalar,simsiyah hükümler zekanın akıl almaz devinimleri hayvan soyları toplulukların karakter oyuncuları insan soyunun malı, deha sahibi yanılmayı hiç kabullenmez inanmak için yaratılmış hakkından sessiz vazgeçer,atından imtiyaz tanır günden güne artan elem hoppalık ile züppelik arasındaki alışkanlıkla söğen söğene İblis’e incelilği seven hüzünbaz sesler gayet titrek,dalgın küçük parçacıklar aşk denen tutku fırtınası oyuncak olunmuş hazan yaprağı,savrulmuş;baygın günahları tayinle görevli şeytan kasırgalar hakimi arzuyu akıldan üstün tutan şehvet kendi yüz karasını örtmek için aşık olmakla günaha girmiş şüphesiz ve ayrıklarından kızıla çalan karanlıklar içinde kana boyanmış;nazik,merhametli insan asil kalpleri çabuk fetheden pürüzsüz duyguların esiri ruhlar rüzgarla savrulmakta – sızı acılı akıbete sürükleyen ne büyük arzulardı istiğfar etmeden sefalet içinde mesut anlar yalnızdık. konuşamıyorduk hiçbir şeyden göz göze geldik. rengimiz uçtu o nokta yendi bizi , ürperdik dudakları; dudaklarımın üzerine mühürlendi tırnaklarıyla günahlarını yüzmekte kulakları sağır etmekte ulumalar aşk: köşelerde usulca can çekişmekte dört duvar çığlık kabul ve ret manifestoları Tanrı’ya tapar gibi tapınmış insanı andıran boş kalıplar neredeyse ölecektim en kara ruhların arasında söylenecek sözüm verecek cevabım kalmadı cehennem büyüdü gözlerimde yüzümün çizgileri silinmiş,dökülmüş duvarlardan CEHENNEM II iblisler inmiş ayaklarıma cehennemin kapısı kaldırılmış,kırılmış dirilmeye zaman yok herkes kendi benzeriyle gömülü lahitler ıslak ve yakıcı heybetli ağaçların toprağı çalınmış tatlı gün ışığı boyanmış bir partizan koşmakta yola gözleri bozuk olanlar gibi aleyhinde söylenen sözler aklında bir masumun kanına bulaşmış nehrin sığ yerlerinde garip ötüşler çınlamakta yapraklar yeşil değil siyahtı dallar eğri büğrü,meyveler zehirli uzaklarda birkaç vahşi hayvan geniş kanatlı,pençeli ayaklı lime lime koparıldılar sonra acıyan uzuvlarını alıp götürdüler evim kendime dar ağacı yapılmış kıyılar yol görevini üstleniyor buruk üvez ağaçlarının arasında talihin arzularına boyun eğmeye hazır bir kazık gibi tepesi aşağı yere gömülü parça parça doğmaktan cevap vereceklerini bilmeyen kimseler gibi şaşırmış dünyayı inim inim inletiyor soysuzlaşmanın, bozukluğun kökü sıkı sıkı tutmaya devam etti ve sonra yavaşça yere düştü kahinler ses çıkarmadılar,papazlar sustu en alçak noktasında. ne söylenirse söylensin duymaz. azap çeken günahkar binlerce kez yıkanır kirli bedenlerde sıkı sıkı tutarak uzun bacaklardan titrediklerini gördüm. ellerim kötürüm / çalınmış bir hafızaydı köprüler yerlerinden fırlamış sezdirmeden uzaklaştım, kayboldum kendi cehennemime gömüldüm parça parça haykırarak ateşlere sarıldım, öldüm yersiz-yurtsuz ve kovulmuş tükenen köpükten farksız beş asır,saatsiz güneş üstüme kapandı Ay ayağımın altına gelmiş ucu demirli oklar deldi yüreğimi Tanrı’ların uzattığı yollar.... birinin başı ötekine şapkalık ediyordu korkunç bir rüya geleceği örten perdeyi yırttı kimsenin bilmesine imkan olmayan olayları ne bir damla göz yaşı dökebildim ne de uygun bir cevap bulabildim toprak çoktan yarılmıştı bana: içine sığınmak kalmıştı kendi naaşımın başında cinayetlerimin en büyüğünü işlemek üzereydim İblis elini uzattı: Ahmet SINAR 10 Haziran 2002
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © ahmet aşkın, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |