Yaşamak ne güzel şey be kardeşim. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
- Tesellisi yoktur Ondan eş anlamlı, Eş acılıdır Ayrılık ve ölüm. Ne bir gül ne bir gülüş Ve ne de bir göz yaşı Soğutabilir bu yanığı Yalnızca yaşanılır... Ve yaşandıkça alışılır Yaşam bu... Tesellisi yoktur. – I. Karlı bir istanbul akşamı Soğuk öldüresiye vuruyorken Ölüm döşeğinin koridorlarında bekleyiş... Sessiz yaşların Buğulu camda terkettiği izlerden Yolu gözleniyordu ve Karla indi şehre azrail Vergisiz sevgileri kuşanmış kalpler “Ez ve geç ne olursun”u bakışlara işlemişti. Bekleyiş... Kırpılmadan yola düşmüş gözler Yolu gözler ıslak Yaşlar ölümden öldürücü. Bu kardan evvel Umut yağmamalı mıydı Bu yaşların ıslattığı yüreklere. Nefeslenmeden, tek sese çarpar yürekler Hep bir ağızdan bir ağıt yakılır... Bekleyiş... Hayattan uzun bekleyiş... Gerçekten de mi beklemek güzeldir Gelecekse beklenen Bir kapıdan mı gelirdi ölüm Bakmadan kanayan yüreklere, Yüreği kanamadan, Sırt dönüp gider miydi... II. Gün , Kar bulutlarına saklana saklana Bırakıp gitmeyi isterken, Yalnız gitmeye niyetsiz Ki sessiz. Karla karışık yaşlar boşanır durur, Ağır bir ağıt kokusu yayılmış Uyuşturmuş sesleri Her adım daha ağır düşüyor Bir kapı eşiğine, Bir adım var geride kalan. Feryatlatrın ezanları bastırdığı Karlı bir istanbul akşamı İstanbul donup kalmışken Ruh hırsızı, iz bırakmadan Yaşlarda eriyen karlarda Kaynağı kendisi sıcak gönüllerden, Ürkmeden ürküterek, Bir dolu gönül çaldı. Bir çınar devrildi Bir yürek sustu... III. Karlı bir istanbul ikindisi, Ölüm sessizliğinde bir zemin... Yüreğin yürek parçalayan çığlıklarına Kulak vermeden eriyen karlar Soğuk bir bedeni, Yaş sıcaklığında öpüp Sokaklarından terkediyor istanbulu Bir dünyadan bir dünyaya. Sessiz yaşlarla yıkanıp Kar beyazı bir örtüye sarıldı istanbul, Karlı bir istanbul ikindisi Bir cami avlusu, Yüzler bir yüzü selamlıyor Gözler ıslak... Hala kar yağıyor yolun düşmediği yana, Kar, beyaz bir örtü susan kalplere... IV. İsteksiz adımlarla bir yol belirdi Bir öbür ucundan dünyanın Bir dünyanın öbür ucuna... Daha dün uzanılan koyuna Toprak olup uzanmak mı Aşk... Bir gün batımı ertesi Yavaş adımlarla zamana terkedilen Bir avuç toprak, Toprak bir mezarda sessiz mi bekler, Bu dişleyen ses Yüreğinin hıçkırıkları değil mi... V. Ya çok geçmemişti Ya da çoktan çok geçmişti... Ne kimsenin gelişi ve Ne de hele gidişi Ölü toplayıcısının ki kadar Ölüm kokmamıştır. Onun bir kalbi var mıydı Sadece şahit miydi Yoksa acı ne bilir miydi Eğer azrail “işte burdayım” deseydi Canını kim alacaktı - Yasal yasların ağıtı Tutsak ediyor gecenin rengini Masum ruh, çalan hırsızca Terk ediliyor sokağın koynuna Her fail, meçhul tanıklığıyla Sarılıyor toprağına... - 24.02.2003
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Nurettin Sakin, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |