İnsan kendini bilmeli. Gerçeği keşfetmeye yaramasa da, yaşamayı öğretiyor. Ve bundan daha güzel birşey yok. -Pascal |
|
||||||||||
|
…………karanlık bir geceydi ve çok karışık …………ellerim ışıklı bir yağmur denizinde bir bulutun gölgesinde olmak gibi serin bir güzellik duyarım sana senin, sular atlar taşlarının üstünden denizaşırı bir bardak suda boğulan ben kendime ve sana yeni bir şiir adayacağım ellerin olacak ellerimin içinde ve içimde sen geldikçe çoğalan dokunaklı bir acayip his /şimdi o şehre birlikte girebiliriz/ 2. geceleri ağırlaşır yüreğim binlerce ceylan gezer yalansı, gerçek bazen sen nereden bileceksin diyorum /herkes nereden bilecek/ k ü l gibi ağırdır ceylanların kanadı …………bir yaz gününe açıverdim gönlümü …………ve gönlümü kış güneşi okşadı seni kimse bilmedi bilmedi seni kimse kışı baharın saçlarından toplayıp savuran dört mevsime, vurulsaydın sabıkalı olmayacaktın sen de 3. senin gözlerine hiçbir göz değmemeli şiirine yan gözle bakmamalı kimse senin sert öptün bir kere dudaklarından aşkın ki aşk bildirir yerlerini sana mutluluktan geberik kanatlı ceylanların 4. bırak sürdürsünler gözlerim gökyüzüne sundukları işkencelerini yakınlaştıkça yiten sevgililerin bırak içimizde çoğalır ve ağlamak uyuruz böyle 5. beklenmeyen ölümleri anlatır dizelerim yorumsuz lambaları sönmüş bir gecede tek başıma uykusuz zamansız geçiyorum ivmeli korkulardan kabus kasabalardan yitik rüyalar topluyorum biliyorum, topladıkça küçülecek sokaklar küçüldükçe yangınlar çıkacak, biliyorum sisten bir n e f e s üreterek başlıyorum destanını anlatmaya ö l ü m c ü l geyiklerin eğer öyle olsaydı yazgısı dileklerin falcıların dediği gibi yaşansaydı olanlar çok daha çabuk bitecekti yalnızlığımız ve çocuklarımız ölmeye bile fırsat bulamayacaklardı oysa karanlık bir geceydi ve çok karışık ellerim ışıklı bir yağmur denizinde 6. bir rüyaydı belki de göğe dalışlarımız bir yalandı gökyüzünden atlıların geçişi kim görse sevinirdi yıldızların avuçlarımıza indiklerini 7. hani canın bir şey çeker de adını anamazsın bir yıldızı tutamazsın, bir denizi bulamaz ağlamaklı bakarsın kendi sesinin ardından yabancı bir elle silinir ağzından kelimelerin çocukları uykuda bastıran ölüm uykuyu sabahından alıkoyan hafakan açılmayan bir yarada durmayan bir damla kan ……… karanlık bir geceydi ve çok karışık ellerim ışıklı bir yağmur denizinde.. 8. senle bir şey toplanmaz bir şey bölünmez senle hiç bilmediğim bir nedenle kapanır kapıların ellerin gerçeğimdir düşlerime dokunan hüznü hayatımızdan ayıklayan hiç inanmadığım bir masaldır /geriye bir tortu bir hikaye bir inkar edilmiş acı kalır/ 9. sen bırakıp giderken bir kedi tırmalıyordu bakışlarımı gözlerine kaçamak dalışlarımı fırlatıyordu üstüme gökyüzleri ellenmemiş düşlerinle gel bir daha öyleyse gidişin gün batımı kadar inandırıcı olsun söyle Mayakovski nasıl yazılır şiir iki yürek bir gece nasıl azalır söyle /şimdi yeni bir güne başlamalı öyleyse/ 10. s a b a h g ü n e ş i n i öptüm sevgili kıpkırmızı bir alemi kucakladı heyulası rüyaların gözlerimin önünde z a m a n deli gömleği ve seslerin en korkuncu en derini tutup kaldıran yerden yere savuran bedenimi çocuk ayaklarında dirilen çarpık ayak sesleri kiliselerde savaş zilleri güvercinler aç ve serseri turuncuya vurdu başını mekan ceylanların kanadında yükseldi dünya akan suya can verildi s a b a h g ü n e ş i n i öptüm dünya delirdi ellerimde yedi uzak ülkenin yediveren gülleri güller ki kanamaktadır hala açtığı yerde dirilişin muştusu tanın ateşi başım dönüyor ey sabahın sevgilisi dizlerimde yer kalmadı bir içimlik hayata her şey sensin sen sevdan ve tan tanın ateşi 11. sen y o k san bulur muyum kendimi uzaklarında vatansız gecelerin sabahlarında soldurur muyum güllerimi /solmaya can atan gülleri/ küçük bir kızın usulca toprağa düşüyordu koyu renkli gözleri 12. neydi acımasızca ölümü kurcalayan içimizde daima ve sadece ikiye katlıyordu sorular ikimizi ya gerçekten yaşamıştık ya da yaşadığımıza inandırmıştı her şey bizi en büyük yalnızlığımız en gereksiz olandı en gereksiz yanımız yanımızda olmayan ecele i d a m dendiğini kimdi o fısıldayan? nazlanıyordu akrep kendini sürüyordu yelkovan iki insan taşıyorduk içimizde içine sığamayan 13. o şarkı ne kadar koşsa yetişemeyecekti bize ve o çıvgın… o çıvgın ne kadar delirse o yer o gök o hayat ne denli unutulmak acıydı evet belli unutulur bir çoban el değmemiş dağlarda koyu gözlü küçük kız sabahlara dek ağlar da güldüremez gecenin görünmeyen yüzünü solar bir gül uyur bir böcek örümcek susar mağaralarda 14. küçük bir kasabanın kuytu karanlığında kırılırken oyuncak bebeklerimiz aşkı en baştan tanıyabiliriz bekle düşlerimle beslenen bir istekle kırmızı bir valize doldurdum yaşamayı ve yine de umut etme'yi koydum yanı başına oysa ben ne güzel ne sevdalı çocuktum yazdığım şiirlerde yoktu yerin dipleri haylaz bir rüzgarda kopunca uçurtmamın ipleri çiçeksizlikten kırıldı bir seramik bir vazo inadına konuştu şehrin son rahipleri sen en çok gitmeyi seviyordun kalmayı değil okundu efsun çalkandı toprak saçlarını savurarak uzaklaştı zamansız uykum ben esrarlı ben buruk bir hevesle y o k gibi oldum gözlerim hala gidişinin izinde karanlık bir geceydi ve çok karışık ellerim ışıklı bir yağmur denizinde
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Mükerrem Suna GÜMÜŞ, 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |