Gökyüzünden aşağı doğru düşen bir yağmur tanesi gibi düştün yüreğime. Islanıp çürümesinden korktuğum tutsak düşen sevgimin sende kalması korkutuyordu beni. Ayrılığın hançeri sevgimin yalnız ve sahipsiz bir sonbahar yaprağı kaderi alması düşüncesi yıpratıyordu ve ürpertiyordu beni. Aslında beni korkutan ; ayrılık hançerinin masum hayallere değmesiydi. Düşencelerimden yoksun kalmak istemezdim herhalde.Tutsak düşen birde özgürlüğüm vardı. Seni arıyordu gözlerim kapalı pencerelerden. Kilitli kafesten çıkmak istedim zorlandım. Çıktım ama pişmandım; pişmanlığım yok olmama sebepti. Yıkık dökük bir şehrin yaz mevsiminde kış mevsiminin en soğuk sabahında buldum kendimi. Karla kaplı vücudum artık sade seni bıraktığıma yanıyordu. Gitmene izin verdim... Günler geçtikçe eriyordum hasretinden ve sonuna geldiğimde ne kendimi nede seni düşünemez oldum. Ve yer yüzünden aşağıya doğru kayan bir taş parçası gibi düştün yüreğimin en gizli yerine. Beni unutma...