Öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile mesela zeytin dikeceksin. -Nâzım Hikmet |
|
||||||||||
|
her gün içinden biraz daha çıkılmaz hale gelen hayat karmaşasının merkezinden soyutlayıverir düşüncelerimizi. Heyecan ile yare doğru savrulup giden düşüncelerimiz her bünyenin kuvvetine göre etkisi değişen efsunlarla peşinde emellerimizide sürükleyip gider. Zaten aşk haddi zatında düşünceleri ve istekleri şekillendiren bir şeydir. Böyle olmayan şeylere aşk yaftasını vurmak hatasını yapanların çektiği acı ne beter bir acıdır. Bir bataklık gibi içine çekip durur insanı, ne kadar çok çırpınırsa o kadar çok batırır. Bu gün itibariyle dünya coğrafyasında bulunan devletlerin varlığının garantisi nasıl ordularıysa insanların varlığının garantisi ise aşktır. Bir devlet düşünün ki kıtalar arası balistik füzelerinin ucuna bağlı düştüğü yeri tar-u mar edecek güçte atom bombalarına sahip. Varlığını tehdit eden bir kuvvetin yer yüzünde hışmından saklanabileceği bir mevki-i yok. Bu devlete saldırmaya kafa tutmaya kimin kuvveti yetebilir? Aynı silahlara sahip olan ve bu silahlardan korunma mekanizması bulunan bir gücün elbette. Bu boyuttan bakınca saklanamaz bir gerçek sergilenir önümüzde. İster inanın ister inanmayın aşk insanların silahıdır. Varlığının devamını sürdürmek isteyen her insan aşk ile silahlanır. Bireylerin aşk için bütçelerinden çıkardıkları ödenek nisbetinde devamlarının garantisi kuvvetlenir. Aşka en büyük yatırımı yapan insanlar en güçlü insanlardır. Nasıl elden düşme eski silahlar ile vatanı müdafa yada vatanı inşa etmek zor ise aşkı müdafa veya inşa etmekte böyledir. Başkalarının şiirlerinin vecizelerinin barutu cephaneliği boş olanlar için sadece bir atımlıktır. Yan sanayinin yaptığı taklit malların aslının kalitesini tutmadığını hepimiz biliriz. Bunun içindir ki varlığının aşktan geldiğini devamının da aşktan geçtiğini kavrayan kişiler üretim sektörüne atılırlar. Bu zatların her birinin gönül coğrafyasında üretim işiyle meşgul organize sanayi bölgesi bulunur. Organize sanayilerinin her yerine serpiştirilmiş şantiyelerinde en özgün ve en kaliteli mamülleri üretirler. Bu mamülleri gerektiği yerde gerektiği kadar kullanırlar. Sevgiliye ihraç edilmiş hiç bir mamül iade olunmaz zira bunların hepsi aslına uygun olarak bünyeye göre özel dizayn edilmiş ve kaliteli malzemenin kaliteli işçilikle işlenmesiyle üretilmiş ürünlerdir. Bu organize sanayilerin üretim faaliyetlerinde bulunan şantiyelerinin içinde en büyüğü sevgi şantiyesidir. Burada ahenk ile yürütülen yirmi dört saat kesintisiz bir çalışma vardır. Şantiyenin tüm giderleri başkanlık tarafından karşılanır. Üretilen mamüller her türlü vergiden muaf olduğu gibi giriş çıkışlarda gümrüklenmezler. Şantiyenin ihtiyacı olan su ve enerji hiç kesilmez bedelsizce verilir. Ürettikleri taze ve kaliteli sevgi ile aşklarını en sağlam zemine oturtur bu akıllı insanlar. Aşklara kesintisiz sevgi takviyesi yapmak hasta olmadan evvel aşı olmaya benzer. Hasta olduktan sonra aşı olmak neye fayda eder? Saygı şantiyesi bu organize sanayilerin ikinci büyük temel taşıdır. Burada da sevgilinin şartlarına özel olarak bir çok değişik kalemde saygı üretilir. Üretilen saygının hammaddesi bizzat hoşgörü ve saygının kendisidir. Hammadde olarak kendisine verilen hoşgörü ve saygıyı şartlara uygun olarak işleyip sevgiliye özel hale getirir ve ulaştırırlar. En iyi şartlarda üretilmiş aygıyla aşklarını besleyip her zaman canlı tutar bu zeki insanlar. Şantiyenin üretimi o denli yoğundur ki imalat fazlası ürünleri sırasıyla anna, baba, kardeş, akraba ve çevrelerindeki insanlar ile paylaşırlar. Aynen sevgi gibi saygıda paylaşıldıkça azalacağına çoğalır. Aşkı beslemek için durmaksızın çalışan bu organize sanayinin diğer önemli şantiyesi ise sadakat şantiyesidir. Aşkı bir binaya benzetecek olursak o binanın temeli sevgi binayı ayakta tutan kolon ve sütunları saygıysa temeli ve sütunları sarıp kapatarak içeriyi her türlü yıpratıcı dış etkenden koruyan duvarları sadakattir. Buna çarpıcı düzinelerce misal verebilirim. Mesela aşkın kendisini hissettirdiği yeri beynimiz sevgiyi algıladığı yeri gözlerimiz saygıyı yakaladığı yeri bakışlarımız olarak düşünürsek sadakatin olduğu yer olsa olsa göz kapaklarımızdır. Aşkı çevreleyen ve koruyan sadakati üretmek için sistemli bir devamlılıkla çalıştırırlar şantiyelerini bu mantıklı insanlar. Bilinçli insanların gönül coğrafyasındaki bu organize sanayilerin üç ana işletmesi olan sevgi, saygı ve sadakat şantiyelerine her türlü ikmal ve yedek parça üretiminde bulunan küçük çapta bağımsız atölyelerde bulunur. Bu atölyelerin tezgahlarında mahir ustalar tarafından titizlikle samimiyet, güven, dürüstlük ve fedakarlık üretilir. Ürünlerinden hangi şantiye ne kadar sipariş verirse o kadar imal edip hemen sevkeder bu atölyeler. Tüm şantiye ve onların ihtiyaçlarını gideren atölyeleriyle nizami çalışan bu organize sanayilerin sahipleri ürtettikleri mamülleriyle aşklarına sahip olur, mamur eder, geliştirir ve güzelleştiriler. Bu şekilde varlıklarını teminat altına alıp sağlamlaştırırlar. Madalyonun diğer yüzünde ise varlığının aşktan geldiğini ve devamının yine aşktan geçtiğini kavrayamamış bedbaht zatlar vardır. Bu zatlar zamanında aşka sahip olsalar bile kaybetmiştir tıpkı tarih sahnesinde binlerce yıldan beri kurulupta yokolmuş imparatorluklar ve devletler gibi. Çünkü onların gönül coğrafyalarında teşkil ettikleri sanayi organize değildir. Buradaki şantiyelerin hiçbirine teşvik vermemişlerdir. Bunun sonucunda aşk yerine yegane kazanımları yalnızlık olur. Onalrın şantiye ve atölyeleri yalnızlıklarına hizmet ederler. Hiç durtmadan dert, gam, keder, tasa, üzüntü ve acı üreterek yalnızlığı beslerler. Onlar aşk silahıyla silahlanmayıp her türlü saldırıya karşı savunmasız kalmışlardır. Vadeleri dolupta ecelleriyle ölseler bile kıymet ifade edecek bir şeyleri hiç olmaz. Çoğu zaten çok uzun süre ayakta kalamaz. Maneviyatı çökmüş, ekonomisi bitmiş, ordusu zayıf devletler gibi sonları pisi pisine bir ölüm olur. Yapayalnız tarihin sahnesinden silinir giderler. Hepimizin bildiği gibi hiçbir olgunlaşmış meyve insanın ağzına düşmez. Eğer meyve yemek istiyorsak biraz dahi olsa zahmet edip çaba göstererek uzanmalı ve dalından koparmalıyız. Dünyada imkansız olan şey emek vermeden sahip olmaktır. Hiç bir saadet emek vermeden bulunmaz. Fedakarlık yapmadıkça aşık olmuş olunmaz. Hepinize tüm samimiyet ve ciddiyetimle aşık olmayı ve aşka sahip çıkmayı öneriyorum. Çünkü gerçek manada aşık olmak geçmişine ve geleceğine sahip çıkmaktır.
İzEdebiyat yazarı olarak seçeceğiniz yazıları kendi kişisel kütüphanenizde sergileyebilirsiniz. Kendi kütüphanenizi oluşturmak için burayı tıklayın.
|
|
| Şiir | Öykü | Roman | Deneme | Eleştiri | İnceleme | Bilimsel | Yazarlar | Babıali Kütüphanesi | Yazar Kütüphaneleri | Yaratıcı Yazarlık | Katılım | İletişim | Yasallık | Saklılık & Gizlilik | Yayın İlkeleri | İzEdebiyat? | SSS | Künye | Üye Girişi | |
Book Cover Zone
Premade Book Covers
İzEdebiyat bir İzlenim Yapım sitesidir. © İzlenim
Yapım, 2024 | © Burhan ÜREGÜL., 2024
İzEdebiyat'da yayınlanan bütün yazılar, telif hakları yasalarınca korunmaktadır. Tümü yazarlarının ya da telif hakkı sahiplerinin izniyle sitemizde yer almaktadır. Yazarların ya da telif hakkı sahiplerinin izni olmaksızın sitede yer alan metinlerin -kısa alıntı ve tanıtımlar dışında- herhangi bir biçimde basılması/yayınlanması kesinlikle yasaktır. Ayrıntılı bilgi icin Yasallık bölümüne bkz. |